Hayatın her alanında akılla karar vermek gönülle uygulamak

Dünyada bütün ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında, ekonomik ve kültürel üretim güçsüzlüğünü gidermek gelir. Dünyanın her ülkesinde, katma değerleri büyük, maliyetleri düşük ve kaliteleri yüksek ürün, hizmet ve bilgi üretmek hayati önem taşır. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını akılla yöneten gönülle değerlendiren ülkeler, hiçbir zaman yoksul düşmezler, varlık içinde yokluk çekmezler.

Okumaya devam et “Hayatın her alanında akılla karar vermek gönülle uygulamak”

Geleceğin mimarlarının bir elinde mesnevi bir elinde mukaddime olacaktır

Aydınlanma döneminden bu yana, dünyanın her ülkesinde kutsal kültürle, seküler kültür arasındaki ilişkiler sorgulanmaktadır. Aydınlanma rüzgarlarının yol açtığı dalgalanmalar karşısında, bütün dünyada kutsal kültür, seküler kültüre bütünüyle teslim olmuştur. Türkiye’nin tek parti yıllarında olduğu gibi, bütün ülkelerde kutsal kültürün değerleri, ekonomik, siyasal ve kültürel yapıdan, bir bir sökülüp atılmıştır. Sosyal bilimlerde normatif değerler unutulmuş, pozitif değerler hiç tartışılmadan kutsanmıştır.

Okumaya devam et “Geleceğin mimarlarının bir elinde mesnevi bir elinde mukaddime olacaktır”

Akdeniz’in büyük önem kazandığı bir dönemde Akdenizleşme dünyanın geleceğini belirleyecektir

Üç kıtanın ortasında, küresel bir medeniyet olarak Akdeniz , dünya medeniyetlerinin ana kaynağı olmuştur. Yirmi birinci yüzyılda, Amerika’dan Çin’e kadar bütün dünya ülkeleri, Akdeniz’in eşsiz bilgi ve bilgelik hazinelerine döneceklerdir. Dünyanın ekonomik ve kültürel kaynakları, Akdeniz’de toplanmıştır. Dünyada medeniyetlerin temelleri olan bütün değerler, Akdeniz’in sınırsız zenginliklerinden devşirilmiştir.

Okumaya devam et “Akdeniz’in büyük önem kazandığı bir dönemde Akdenizleşme dünyanın geleceğini belirleyecektir”

Kriz dönemlerinde ayakları yorganlara göre uzatmasını bilmek

Bilişim dünyasındaki gelişmelerle, dünyanın ekonomik ve kültürel yapısındaki dönüşümler, bütün ülkeleri hem ekonomik hem kültürel alanlarda, küresel kuruluşlarla birbirlerine bağımlı hale getirmişlerdir. Dünyanın bütün ülkelerinde üretim ve tüketim alanları açan küresel kuruluşlar, girdileriyle olduğu kadar çıktılarıyla hayatı kolaylaştırıyorlar. Onlar ülkeler arasında çok buyutlu bağlar kurarak, dünyanın dönüşmesine katkıda bulunuyorlar.

Okumaya devam et “Kriz dönemlerinde ayakları yorganlara göre uzatmasını bilmek”

Üretimde ve yönetimde sürdürebilirlik doğal yasalara saygı gösterilerek kazanılır

Ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme gerçekleştirmeleri ister özel, ister kamu, ister gönüllü olsun bütün kuruluşların, geçmişlerinden önce, geleceklerine bakmalarına bağlıdır. Kuruluşların yarınlarını güvence altına almalarının yolu, hem üretimde hem yönetimde, maliyetleri düşürmek ve satışları artırmak için, Joseph Schumpeter’in kavramlaştırmasıyla, sürekli “yıkıcı yenilik” yapmalarından geçer.

Okumaya devam et “Üretimde ve yönetimde sürdürebilirlik doğal yasalara saygı gösterilerek kazanılır”

Beş bin yıllık birikimden yararlanarak açıklık içinde sürekli yenilenen kurum ve kuruluş kültürü oluşturmak

Ekonomik ve kültürel dünyanın yeni boyutlar kazandığı, doğruluğundan kuşku duyulmayan bilgilerin, geçersiz hale geldiği bir dönemde, bütün kuruluşların ayakta kalmak için, kendilerini sürekli yenilemeleri çok önem kazanmıştır. Bilinen yönetim ve üretim yöntemleri, karşı karşıya olunan sorunları çözmeye yetmemektedir. Her kuruluş bilinmeyen yolda ilerlemek için, her gün yeniden doğmak zorundadır.

Okumaya devam et “Beş bin yıllık birikimden yararlanarak açıklık içinde sürekli yenilenen kurum ve kuruluş kültürü oluşturmak”

Üç ayaklı ekonomi dünyasında kurumsallaşmayan kuruluşlar kriz dönemlerinde ayakta kalamazlar

Toplumların birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde oldukları dünyada, kültürün ve ekonominin, ana dinamiğini kuruluşlar oluşturur. Dünyanın her yanında toplumları, kamu, özel ve vakıf kuruluşlar ayakta tutarlar. Onlar üç ayaklı büyük bir masaya benzerler, ayaklardan biri eksik olursa, nasıl masanın dengesi bozulursa, toplumların da dengesi bozulur. Toplumlarda ekonomik, siyasal ve kültürel uyum ve düzen kuruluşlarla sağlanır.

Okumaya devam et “Üç ayaklı ekonomi dünyasında kurumsallaşmayan kuruluşlar kriz dönemlerinde ayakta kalamazlar”

Gelenin gideni görmediği iki kapılı dünyada ekonomi insanın gölgesidir

İster kutsal, ister seküler kaynaklardan beslensin, bütün ülkeler, bütün kurumlar ve bütün kuruluşlar, sınırlı kaynaklarla ürün, hizmet ve bilgi üreterek, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. İnsanların olduğu yerde tüketim, tüketimim olduğu yerde üretim vardır. Toplumların ihtiyaçlarının karşılanması, üretimleriyle tüketimlerinin dengelenmesi, son yüzyıllarda bütün bilimlerin ana konusu oluşturur.

Okumaya devam et “Gelenin gideni görmediği iki kapılı dünyada ekonomi insanın gölgesidir”

İslam dünyasının düşünce birikimi demokrasisini ve adil yönetimini inşa edecek zenginliktedir

Bütün ülkelerde insanlar ele geçirdikleri zenginlikleri korumanın değil, ele geçiremedikleri zenginlikleri el koymanın peşinden koşmaktadırlar. Batı dünyasındaki teknolojik gelişmelerle, Batılı seküler insanın açgözlülüğü katlanarak artmıştır. Seküler dinin yol açtığı sarhoşlukla, Batı dünyasında Peygamberlerden kaynaklanan kutsal değerler, hayatın bütün boyutlarından sökülüp atılmıştır.

Okumaya devam et “İslam dünyasının düşünce birikimi demokrasisini ve adil yönetimini inşa edecek zenginliktedir”

Dünyanın bütün ülkelerinde işi iyi yapan yöneticilerde bolluk iyi işi yapan liderlerde kıtlık var

Ekonomik, siyasal ve kültürel dönüşümlerin kaynağında, kendisi için istediğini bütün insanlar için isteyen liderler vardır. Onlar insanlığın bilgi ve bilgelik hazinelerinin, paylaşıldıkça zenginleştiğini bilirler. Liderlerin güçleri, dürüstlükte sınır tanımayan, açıklıklarından kaynaklanır. Onların düşünce ve eylem dünyalarında, ilkesizliğe kesinlikle yer yoktur, düşünceleri eylemlerine, eylemleri düşüncelerine yansır.

Okumaya devam et “Dünyanın bütün ülkelerinde işi iyi yapan yöneticilerde bolluk iyi işi yapan liderlerde kıtlık var”

Kültürü politikayı ekonomiyi kirleten Amerikan yönetimi Nuh tufanına davetiye çıkarıyor

Dünyanın ekonomik,siyasal ve kültürel iklimi değişmiştir ve dengesi sarsılmıştır. Sıcak güney ülkelerinde kar, soğuk, savaş, kuzey ülkelerinde sel,yağmur,isyan vardır. Dünyada kış beklenen şehirlerde yaz, yaz beklenen şehirlerde kış yaşanıyor. Ülkelerin nehirleri taşıyor. Taşan her nehir çevresinde büyük yıkımlara yol açıyor. Amerika”nın, Çin’nın değişmesine öncülük yaptıkları küresel ısınma, en büyük zararı Amerika”ya ve Çin’e veriyor.

Okumaya devam et “Kültürü politikayı ekonomiyi kirleten Amerikan yönetimi Nuh tufanına davetiye çıkarıyor”

Seküler kültürün silahlı firavun’laşmış insanlarının karşısına kutsal kültürün asalı Musa’laşmış insanlarını çıkarmak

Kültür deyince, bütün dünyada akla kutsal kültürden daha çok seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, yüzyıl boyunca bütün insanlığın geleceğinin, seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunmuşlardır. Yirminci yüzyılın sonunda, kutsal kültürün yerine seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları ortaya çıkmıştır.

Okumaya devam et “Seküler kültürün silahlı firavun’laşmış insanlarının karşısına kutsal kültürün asalı Musa’laşmış insanlarını çıkarmak”

Barış dünyası aklı hem başında hem gönlünde olan bilgeler bekliyor

İnsanlar gönül zenginlikleriyle, akıl zenginliklerini altın oranda harmanlamadan, kültürel dokuyu ve ekonomik yapıyı dönüştüremezler. Dönüşüm sürecinde, gönül zenginliği akıl zenginliğine, akıl zenginliği gönül zenginliğine yeni açılımlar kazandırır. Gönül zenginliğiyle akıl zenginliği arasında diyalektik bir iletişim ve etkileşim vardır. Gönül dünyasında ekilenler, akıl dünyasında, akıl dünyasında ekilenler, gönül dünyasında biçilirler. İki dünyada birden ekilmeyen, iki dünyada birden biçilmez.

Okumaya devam et “Barış dünyası aklı hem başında hem gönlünde olan bilgeler bekliyor”

Zamanı yönetemeyenler hayatın hiçbir alanında iz bırakan atılımlar yapamazlar

Kültürel ve ekonomik boyutlarıyla, hayatın hiçbir alanı, zamandan bağımsız değildir. Akıp giden hayat içinde, her şey zamanla değişir. Zaman hayatın, hayat zamanın hazinesidir. Zamanın sultanı olmadan, hayatın sultanı olunmaz. Gündüzün geceye, gecenin gündüze bağımlı olduğu gibi, zaman hayata, hayat zamana bağımlıdır. Hayatın yaşanır kılınması için, zamanın iyi değerlendirilmesi gerekir.

Okumaya devam et “Zamanı yönetemeyenler hayatın hiçbir alanında iz bırakan atılımlar yapamazlar”

Kafkaslarda şimal rüzgarları değil şamil fırtınaları esiyor

Dünyanın her yanında Müslüman toplumların güçleri, görünen ve görünmeyen dünyaları, bir bütünlik içinde ele almasını bilmelerinden kaynaklanır. Ekonomik, siyasal ve kültürel, bütün alanlarda yönetilenler ve yönetenler, Allah’ın herkesi gördüğünü, her şeyi bildiğini, her sesi duyduğunu bilirler ve inanırlar. Bunun için İslam dünyasında insanlar, oldukları gibi görünmeye, göründükleri gibi olmaya, büyük özen gösterirler. Onların özel dünyaları yoktur. Onlar özel dünyalarından önce, güzel dünyalarıyla bilinirler.

Okumaya devam et “Kafkaslarda şimal rüzgarları değil şamil fırtınaları esiyor”

Türk dünyası kökleri Asya’da gövdesi Anadolu’da dalları Avrupa’da olan büyük bir çınara benzer

Yirmi birinci yüzyılda, ülkeler arasındaki hesaplaşma alanları, silahlı güçlerden silahsız güçlere kayıyor. Batılılara ekonomik alanda, büyük bir üstünlük sağlıyan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin büyüsü bozuluyor. Sihirbazlara karşı Peygamber Musa’nın, asasının gücünün bilincine varanlar, ekonomik ve kültürel hayatta köklü dönüşümlerin tetikleyicileri oluyorlar. Dünyanın bütün ülkelerinde, kutsal kültürün dönüştürücü gücünü, kavrayan aydınların sayısı hızla artıyor.

Okumaya devam et “Türk dünyası kökleri Asya’da gövdesi Anadolu’da dalları Avrupa’da olan büyük bir çınara benzer”

Savaş dünyasını barış dünyasına arı biziz bal bizdedir diyen ballar balını bulan öncüler dönüştürür

Dönüştürücü öncüleri olmayan kültürler, zamanın estirdiği fırtınalara direnemez. Büyük öncülerinden beslenmeyen bir toplum, değerlerini koruyamaz. Onlar temel değerleri, temel değerler de toplumları ayakta tutar. Her dönüştürücü öncü, arasında yer aldığı toplumun, kültürüne ve ekonomisine yeni açılımlar kazandırır. Onların görevlerinin başında, toplumları uzun ömürlü kılan ve geçmişten geleceğe taşıyan, temel değerleri zenginleştirmek gelir.

Okumaya devam et “Savaş dünyasını barış dünyasına arı biziz bal bizdedir diyen ballar balını bulan öncüler dönüştürür”

Kültürel sınırların önem kazandığı dünya yunuslaşarak sinanlaşanların sinanlaşarak yunuslaşanların dünyasıdır

Dünyada ekonomik ve kültürel güç, Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kayıyor. Yirminci yüzyılın “İki Kutuplu” dünyası, Yirmi birinci yüzyılda “Çok Kutuplu” dünyaya dönüşüyor. Amerika ve Çin arasında İslam dünyası, belirleyici bir güç kazanıyor. Geleceğin anahtar ülkelerinin arasında, Malezya, Endonezya, Kazakistan, Pakistan, İran,Mısır ve Türkiye önemli yer tutuyor. Onların bilgiyi bilgeliğe, düşünceyi eyleme dönüştüren bilgeleri, şehirlerinden bütün şehirleri aydınlatıyor.

Okumaya devam et “Kültürel sınırların önem kazandığı dünya yunuslaşarak sinanlaşanların sinanlaşarak yunuslaşanların dünyasıdır”

Görünüşe aldanmadan bir resimde iki yüzü bir insanda iki insanı bir dünyada iki dünyayı görmek

Toplumların ürün, hizmet ve bilgi üretim güçlerinin büyütülmesinde, kar amacı güden ya da gütmeyen bütün kuruluşların vazgeçilmez bir yerleri vardır. Kuruluşları güçlü olmayan toplumların, ekonomilerinin güçlü olması mümkün değildir. Su kaynaklarından yoksun toprakların çoraklaşması gibi, kuruluşlardan yoksun toplumlar, hem ekonomik hem de kültürel olarak yoksullaşırlar.

Okumaya devam et “Görünüşe aldanmadan bir resimde iki yüzü bir insanda iki insanı bir dünyada iki dünyayı görmek”

Ülkeler arasındaki ticaret dünya barışının en büyük en güçlü güvencesidir

Ticarette ürünlerin fiyatı, alıcıların ve satıcıların buluştuğu pazarlarda oluşur. En basitinden en karmaşığına kadar, bütün ekonomilerde pazar vazgeçilmez bir yer tutar. Üreticilerin ve tüketilerin dışında, kamu kurumlarının pazara müdahalesi, pazarda alışveriş yapanlar arasında haksızlıklara yol açar. Arza ve talebe göre fiyatları ayarlamada, hiçbir kamu kurumu, pazarın yerini tutamaz. Pazarlar toplumları, birbirine açan, barış köprüleridir.

Okumaya devam et “Ülkeler arasındaki ticaret dünya barışının en büyük en güçlü güvencesidir”