Derslerinde Nasrettin Hoca’dan fıkralar anlatmayan hocalar iyi eğitimciler olamazlar

İnsanlar ekonomi ve kültür alanındaki kitapları okurken, kuru bilgilerle doldurulmuş olanları değil, şiir dizeleriyle, özlü sözlerle, kısa fıkralarla zenginleştirilmişleri,daha çok severler. Bu yüzden öğrenme ve öğretmede, edebiyata dost olanlar, çok daha başarılı oldukları gibi, çok daha sevilirler.Derslerinde fıkra anlatmayı sevmeyen, şiirlerle düşüncelerini desteklemeyen,atasözlerinden yararlanmayan hocaları dinlemekten, öğrenciler hiç hoşlanmazlar.

Okumaya devam et “Derslerinde Nasrettin Hoca’dan fıkralar anlatmayan hocalar iyi eğitimciler olamazlar”

Dünyadaki ekonomik yarışı yerin altındaki mezarı bile güzel yapmayı özendiren kültürler kazanacaktır

Türkiye’nin dünyaya açılan kuruluşları, bütün ülkelerin küreselleşen kuruluşlarıyla, üretimde yarışmak için, ekonomik ve kültürel yapılarında, köklü yenilikler yapmak zorundadırlar. Dünyada ekonomik ve kültürel alanda, yarışı kazanan kuruluşlar, kaybedecek kuruluşlardan çok farklı olacaklardır. Ulaşım dünyasındaki gelişmelerle, ortaya çıkan yeni kültür, yeni ekonomi bütün kuruluşları derinden sarsmaktadır.

Okumaya devam et “Dünyadaki ekonomik yarışı yerin altındaki mezarı bile güzel yapmayı özendiren kültürler kazanacaktır”

Savaş ülkelerini barış ülkelerine doğrulukta yarışan girişimciler dönüştürürler

Ülkelerin ürün, hizmet ve bilgi üretme güçsüzlüğünün üstesinden gelmede ve yoksulluğun kapalı yapısın kırmada, üreten el olmasını bilen girişimciler, her dönemde sürükleyici bir işlev yüklenirler. Bu yüzden ekonomik gelişmede ve kültürel zenginleşmede, girişimci insan sermayesi, finansal sermayeden daha önce gelir. Çünkü finansal sermaye risk almasını, yenilik yapmasını bilen girişimcilerle, ürünlere ve hizmetlere dönüşür.

Okumaya devam et “Savaş ülkelerini barış ülkelerine doğrulukta yarışan girişimciler dönüştürürler”

Gece görülmeyen rüyaları gündüz görenler dokuz noktanın dışına çıkmasını bilirler

İletişim teknolojisindeki gelişmeler, bütün kuruluşları, dünyadaki değişmelere ayak uydurmak için, yeniden yapılanmaya zorluyor. Sürekli yenilenen dijital dünyadan, yararlanmayan kuruluşların, sınırların dışına çıkmaları ve dünyadaki dönüşümlerin, özneleri olmaları mümkün değildir. Dijitalleşmeyen kuruluşlar çok boyutlu iletişim ağlarının oluşturduğu, küresel pazarların sunduğu, sınırsız fırsatları yakalayamazlar.

Okumaya devam et “Gece görülmeyen rüyaları gündüz görenler dokuz noktanın dışına çıkmasını bilirler”

Kültür dünyası dostlukta sınır tanımayan aydınların elinde yeni açılımlar kazanır

Politikanın hayatı yoğurduğu bir dünyada, kültürle yoğrulan bir hayatın, yolunu açmak için, her alanda ulusların üstünde, küresel bir yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyaç vardır. Bütün boyutlarıyla hayatın yaşanır kılınmasında kültür, politikadan çok daha geniş ve çok daha etkili bir alana sahiptir. Kültürler dostlukta sınır tanımayanların, ellerinde büyük bir derinlik, büyük bir zenginlik kazanırlar.

Okumaya devam et “Kültür dünyası dostlukta sınır tanımayan aydınların elinde yeni açılımlar kazanır”

Dünyada savaşları işi iyi değil iyi işi yapanlar durdururlar

Ekonomik, siyasal ve kültürel dönüşümlerin kaynağında, kendisi için istediğini, bütün insanlar için isteyen liderler vardır. Onlar insanlığın bilgi ve bilgelik hazinelerinin, paylaşıldıkca zenginleştiğini bilirler. Liderlerin güçleri, dürüstlükte sınır tanımayan, açıklıklarından kaynaklanır. Onların düşünce ve eylem dünyalarında, kuralsızlığa kesinlikle yer yoktur, düşünceleri eylemlerine, eylemleri düşüncelerine yansır.

Okumaya devam et “Dünyada savaşları işi iyi değil iyi işi yapanlar durdururlar”

Dünyada hiçbir ülkede zora başvurularak zorlukların üstesinden gelinmez

Anadolu coğrafyası, Batı Asya ve Doğu Avrupa’da yer alır. Asya’nın en Batısı, Avrupa’nın en Doğusudur. Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Tatarlar, Çerkezler, Kürtler ve Araplar Anadolu’nun demografik yapısını oluştururlar. Anadolu coğrafyasının merkezinde Türkler vardır. Hem Asya’da, hem Avrupa’da Türkiye, Doğu ile Batı arasında, iletişimi sağlayan, en önemli dostluk köprüsü ve en büyük barış güvencesidir.

Okumaya devam et “Dünyada hiçbir ülkede zora başvurularak zorlukların üstesinden gelinmez”

Yirmi birinci yüzyılda Türkiye’siz Avrupa Avrupa’sız Türkiye ekonomik ve kültürel gücünü koruyamaz

Anadolu Balkanları, Balkanlar Osmanlıyı, Osmanlı Avrupa’yı bugünlere taşımıştır. Ömrünü Osmanlı tarihine adayan Halil İnalcık’ın her fırsatta vurguladığı gibi, Avrupa ülkelerinin kültürlerini, dillerini, sınırlarını ve varlıklarını korunmasının güvencesi, üç kıtada yüzyıllarca söz sahibi olan Osmanlı Devleti olmuştur.A vrupa’nın geleceğini,Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha büyük olan Avrupa’da yaşayan Türkler belirleyeceklerdir.

Okumaya devam et “Yirmi birinci yüzyılda Türkiye’siz Avrupa Avrupa’sız Türkiye ekonomik ve kültürel gücünü koruyamaz”

Yirmi birinci yüzyılda doyulan ülke doğulan ülkeden çok daha önemlidir

Yirminci yüzyıl dünyada savaş yüzyılı olduğu kadar, göç yüzyılı olmuştur. Dünyada pek çok ülke arasında, büyük göç hareketleri yaşanmıştır. Balkan ülkelerindeki Türkler Anadolu’ya göç ederlerken, Avrupalılar Amerika’ya göç etmişlerdir. Nasıl Türkiye’de bir Bosna, bir Arnavutluk, bir Kırım varsa, Amerika’da bir İngiltere, bir Almanya, bir İtalya vardır. Avustralya’dan Arjantin’e kadar, her ülke bir göçmenler ülkesidir.

Okumaya devam et “Yirmi birinci yüzyılda doyulan ülke doğulan ülkeden çok daha önemlidir”

Seküler Atina kültürüne karşı kutsal Kudüs kültürünü edebiyatçılar zenginleştirir

Kutsal kültürün kaynağı Peygamberler tarihinde söylenmemiş söz yoktur. İnsanlara iki göz, iki kulak, bir dil, gördüklerini, dinlediklerini, dile dökmesi için verilmiştir. Edebiyat hayatı görme, hayatı dinleme, hayatı söze dökme eylemidir. Edebiyatçı hayatta insanı, insanda hayatı görür. İnsana karşı hayat, hayata karşı insan,edebiyatla korunur. Edebiyatçı hayatı,her insan için yaşanır kılma sorumluluğu taşır.

Okumaya devam et “Seküler Atina kültürüne karşı kutsal Kudüs kültürünü edebiyatçılar zenginleştirir”

Müzik hayatın her alanında uyumun ve düzenin şiirini yakalamaktır

İnsanın gönül dünyası, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki dengenin ve uyumun simgesi olan müzikle beslenir. Müzik herkesin gönlünde bahar rüzgarları estiren, kimsenin ilgisiz kalmadığı, diller üstü bir dildir. Bir müzik eseri hangi dilden seslenirse seslensin, her dil onun dilinden anlar. Müziğin dili, bütün dilleri aşar. Dünyanın neresinde olursa olsun, herkes müziğin dilini bilir. Güzel müzik güzellikte, sınır tanımayan insanların işidir.

Okumaya devam et “Müzik hayatın her alanında uyumun ve düzenin şiirini yakalamaktır”

Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir

Değişik alanların uzmanlarınca, nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede ekonomi, insanlığın kültürel birikiminin, hayatın değişik boyutlarındaki yansımasıdır.İnsanlık tarihi boyunca, üretim gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi, zenginlik de bir sorun kaynağıdır. Üretim peşinde koşmak kadar, tüketimden kaçınmak da, bütün kültürlerde, en başta gelen erdemdir.

Okumaya devam et “Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir”

Müzikle yeryüzünün karanlıklarından gökyüzünün aydınlıklarına açılmak

Dünyada çok ileri boyutlara ulaşan, değişik yoğunluklarda bütün ülkelere yayılan şiddet, insanın iç dünyasındaki büyük boşluktan kaynaklanmaktadır. İç dünyalarını yoksullaştıran insanlar, dış dünyalarını da yoksullaştırmak için, toplumun bütün kesimlerine, kin, nefret ve öfke tohumları saçmaktadırlar. Dünyadaki baskı ve şiddet uygulamaları, her ülkede insanların, gönüllerinin derinliklerinde, büyük kan ve gözyaşı gölleri oluşturuyor.

Okumaya devam et “Müzikle yeryüzünün karanlıklarından gökyüzünün aydınlıklarına açılmak”

Seküler kültür zamanı kumdan kutsal kültür taştan kaleler yaparak değerlendirenlerin dünyasıdır

Zamanla insanların bedenleri ölür, ruhları ölmez. Ruh bedensiz varlığını korur, beden ruhsuz varlığını koruyamaz. İnsanın değerlendirmek zorunda olduğu zaman, beden ile ruhun bir arada bulunduğu beşikten mezara kadar olan zamandır. Bu bağlamda, hayat zamandır, zaman hayattır. Zamana verilen değer, geleceğe verilen değerdir. Zamanlarını değerlendirmeyi başaranlar, her alanda geleceklerini güvence altına alırlar.

Okumaya devam et “Seküler kültür zamanı kumdan kutsal kültür taştan kaleler yaparak değerlendirenlerin dünyasıdır”

Dünyada seküler kültürün güneşi batarken kutsal kültürün güneşi doğuyor

Kültür deyince, bütün dünyada akla, kutsal kültürden daha çok, seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, bütün insanlığın geleceğinin seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunulmuştur. Yirminci yüzyılın sonunda kutsal kültürün yerine, seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları görülmüştür.

Okumaya devam et “Dünyada seküler kültürün güneşi batarken kutsal kültürün güneşi doğuyor”

Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak

Dünyada insana bağışlanan ekonomik zenginliklerin, kültürel derinliklerin bilincine, kitaplarla varılır. Kitaplar insanların düşünce ve eylem dünyasında, gören gözleri, sorgulayan akılları ve yazan kalemleri olurlar. Dünya kitaplarla yaşanır kılınır. Ülkelerde barışa giden yol, kitaplarla aydınlatılır. Kitaplardan uzaklaşan ülkeler, kendilerini savaşlardan kurtaramazlar. Savaşları kitaplar durdurur. Barış kitaplarla korunur.

Okumaya devam et “Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak”

Dünyadaki bütün krizlerin kaynağında savurganlıkta sınır tanımayan açgözlü insanlar vardır

Savurganlığın herkesin gözünü kamaştırdığı dünyada, bütün şehirlerin kalbine alışveriş merkezleri yerleşmiştir. Savurganlığı bir yaşama ve düşünme, tarzına dönüştüren seküler insan, haftada en azından bir defa, alışveriş merkezlerine gitmezse, kendisini hem çok yoksul, hem çok mutsuz hissetmektedir. Bunun için, alışveriş merkezlerinde dolaşmak, vitrinlerin önünde saatlerce durmak, gerekli gereksiz bir şeyler almak, seküler insanların, her hafta tekrarladıkları bir ibadet haline gelmiştir.

Okumaya devam et “Dünyadaki bütün krizlerin kaynağında savurganlıkta sınır tanımayan açgözlü insanlar vardır”

Dayanışmacı kültür paylaşımcı ekonomi olmadan katılımcı demokrasi olmaz

Endonezya’dan İran’a, Suriye’den Mısır’a bütün Müslüman ülkeler, yüzyılların içinde oluşan, kültürel derinliklerini ve ekonomik zenginliklerini yitirdiler. İslam dünyasının kültürel ve ekonomik yoksulluğu, siyasal alanda da etkisini gösteriyor. Müslüman ülkeler, dünyanın en yoksul ve en dayatmacı yönetimleri arasında, ilk sıralarda yer alıyorlar. Demokrasi düşmanı, dayatmacı yönetimlerin elinde, İslam dünyası savaştan savaşa sürükleniyor.

Okumaya devam et “Dayanışmacı kültür paylaşımcı ekonomi olmadan katılımcı demokrasi olmaz”

Beyazların yeni Babil kulelerini ve bankalarını siyahlar bir yıkacaklar

İnsanlığın tarihi boyunca, ürün, hizmet ve bilgi üretmenin gizemli ve karmaşık bir dili olmuştur. Üretimin tarihi, insanlığın tarihiyle başlar. İnsanların olduğu yerde pazar, pazarın olduğu yerde üretim vardır. Üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri bilen, pazarın olduğu kadar, hayatın dilini de bilir. Hayatı tüketmesini değil, üretmesini bilenler kolaylaştırır ve güzelleştirir.Onlarla dünya yaşanır kılınır. 

Okumaya devam et “Beyazların yeni Babil kulelerini ve bankalarını siyahlar bir yıkacaklar”

Suçsuz bir insani öldürenler bütün insanlığı öldürürler

İnsanlar gibi toplumların da derinliği, bütün boyutlarıyla hayatı yaşanır kılma yolunda, üstesinden gelinen güçlüklerden kaynaklanır. İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikiminin kaynağında, Mezhep öncüsü Ebu Hanife’den İbn Haldun’a, bütün düşünce ve eylem dünyasının büyüklerinin, acılarla dolu hayatları vardır. Onların hayatı, hangi günlerinin aydınlık, hangilerinin karanlık olacağı kestirilmeyen, sürekli bir eylemdir. Her birinin hapishanelerde geçen günleri, evlerinde geçen günlerinden daha çok olmuştur.

Okumaya devam et “Suçsuz bir insani öldürenler bütün insanlığı öldürürler”