Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır

Dünyada ülkeler arasındaki çatışmaların, doruk noktasına ulaştığı, yüzyılın, en büyük silahlı gücü Amerika’dır. Amerika’da Pentagon denizleriyle ve karalarıyla, dünyanın her yanına yetişebilecek bir ordunun yönetim merkezidir. Kendisini dünyanın başkenti olarak gören Washington’da, Pentagon Capitol’den beş kat daha büyük bir fiziksel altyapıya sahiptir. Her biri birer yüzen hava ve kara orduları olan uçak gemileriyle, Pentagon dünyanın bütün ülkelerine ulaşacak güçtedir.

Okumaya devam et “Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır”

Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir

Dünyanın “Çağdaş Roma İmparatorluğu” Amerika, bütün dünyadan gelen göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Kızılderililerin dışındaki Amerikalıların hepsi, Kolomb”tan sonra gelen Avrupalı yabancılardır. Amerika Afrikalıların bir Afrika’sı, İngilizlerin bir İngiltere’si, Almanların bir Almanya’sı, İspanyolların bir İspanya’sı, İtalyanların bir İtalya’sı, Yahudilerin bir İsrail’i, Çinlilerin bir Çin’i, Hindistanlıların bir Hindistan’ı, Pakistanlıların bir Pakistan’ı, Mısırlıların Bir Mısır’ı olan, büyük bir ülkeler ülkesidir. Amerika’nın geleceğinde beyaz Avrupalılar değil, siyah Afrikalılar vardır. Bu yüzden dünyanın en güçlü ülkesi Amerika, yalnızca Amerikalılar için değil, bütün dünya için önemlidir

Okumaya devam et “Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir”

Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir

Yirmi birinci yüzyılda Batı ülkelerinin yol açtıkları, yıkıcı savaşlarla Müslüman ülkelerin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, baştan sona bir bir yok edilmiştir. Dünyanın en zengin, kültürel ve ekonomik kaynaklarına sahip olan ülkeler, her alanda en yoksul ülkeler konumuna düşmüşlerdir. Demokrasi düşmanı yönetimlere karşı, bütün ülkelerin demokratik kesimleri, işbirliği yapmazlarsa, dünyadaki savaşların sonu hiçbir zaman gelmeyecektir.

Okumaya devam et “Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir”

Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek

İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde, büyük önem taşımıştır. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, bütün bilimlerin araştırma konusu olmuştur.

Okumaya devam et “Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek”

Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler

Devletler mevsimlere benzerler, yazları kışlar, kışları yazlar izler. Devletlerin sürekli yazları olmadığı gibi, sürekli kışları da yoktur. Devletleri kurumları, milletleri değerleri, ayakta tutarlar. Kurumlar milletlerin değerlerinden kaynaklanan, kurallarla yönetilirlerse uzun ömürlü olurlar. Değerlere dayanan kuralların gücü, zaman içinde geçerliliklerini korumalarından kaynaklanır. Devletlerde kurumsallaşmış yönetim, en köklü kurallardan beslenen yönetimdir.

Okumaya devam et “Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler”

Ülkelerde çoğunluğun sesi yanlışta birleşmeyen sağduyunun sesidir

Dünyanın hiçbir yerinde otokratik yönetimlere yer olmayan Yirmi birinci yüzyılda, bütün demokratik ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında,temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmek gelmektedir. Katılımcı demokratik yönetimlerin güç kazanmasıyla, katılımcı ekonomiye geçme çalışmaları da hız kazanacaktır. Bütün ülkelere açık, iletişim platformlarından yararlananların, sayılarının milyarları aşması, ekonomik, siyasal ve kültürel kuruluşları, çoğunluğun sesine kulak vermeye zorlamaktadır.

Okumaya devam et “Ülkelerde çoğunluğun sesi yanlışta birleşmeyen sağduyunun sesidir”

Barış dünyasının silahlara güvenen yönetimlerden daha çok seçmenlere dayanan yönetimlere ihtiyacı vardır

İran’dan Sudan’a, Özbekistan’dan Cezayir’e kadar İslam dünyasında, dayatmacı yönetimlere karşı yapılan gösteriler, bütün dünyada, İslamcılık tartışmalarına büyük bir hız ve yoğunluk kazandırmıştır. Dünyada bir kesim aydınlar, siyasal İslam’ın sonunun geldiğini gündeme taşırken, bir kesim aydınlar da demokratik İslam’ın başladığını tartışmaya açıyorlar. Dünyadaki otokratik yönetimlerin, demokratik yönetimlere dönüşmesi, bütün aydınların gündeminde ilk sıralarda yer alıyor.

Okumaya devam et “Barış dünyasının silahlara güvenen yönetimlerden daha çok seçmenlere dayanan yönetimlere ihtiyacı vardır”

Kendisine bile demokrat olmayan Amerika dünyanın en büyük en dehşet verici demokrasi düşmanıdır

İslam dünyasının olduğu kadar Batı dünyasının da, geçen yüzyıllarda döşenmiş mayınlardan arındırılmasında, demokratik yönetimlerin hayati bir önemi vardır. Hristiyan ülkelerde olduğu gibi, Müslüman ülkelerde, katılımcı demokrasi kültürünü zenginleştirmek ve yeni boyutlar kazandırmak, Veysel’in deyişiyle: Gece ve gündüz gidilmesi gereken, uzun ve ince bir yoldur. İslam dünyasında doğmakta olan demokrasi hareketleri desteklenmezse, Amerika ve Avrupa ülkeleri kandan ve gözyaşından elbiseler giyerler.

Okumaya devam et “Kendisine bile demokrat olmayan Amerika dünyanın en büyük en dehşet verici demokrasi düşmanıdır”

Katılımcı yönetimi ve paylaşıcı ekonomiyi içselleştirmek bütün ülkelerin gündemindeki ana sorundur

Dünyada gece ve gündüz farkının ortadan kalkması, ülkeleri ve kuruluşları gizliliğin olmadığı, bir dünyaya uyum sağlamaya zorlamaktadır. Ülkelerde yapılan yolsuzlukların, kuruluşlarda yapılan haksızlıkların, uzun süre gizlenmeleri ve üzerlerinin örtülmesi mümkün değildir. Bir ülkede sağlanan haksız kazançlar, bir ülkede gizlense bir ülkede gizlenmez. Gizliliğin olmadığı dünyada, dürüstlük zorunlu erdem olmuştur.

Okumaya devam et “Katılımcı yönetimi ve paylaşıcı ekonomiyi içselleştirmek bütün ülkelerin gündemindeki ana sorundur”

Bütün dünyada temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere ekonomik insanların etik insanlara dönüşme sancıları yaşanıyor

Seküler Batı Dünyasında, temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere, serbest pazar ekonomilerinin etik pazar ekonomilerine, inanmayan ekonomik insanların, inanan etik insanlara dönüşmemesinin doğurduğu, ekonomik, kültürel ve siyasal krizler yıldan yıla katlanarak artıyor. Fukuyama, “Liberal Demokrasi”nin ve “Pazar Ekonomisi”nin, insanlığın düşünce tarihi içinde ulaşılabilecek, son nokta olduğu öngörüsü gerçekleşmemiştir.

Okumaya devam et “Bütün dünyada temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere ekonomik insanların etik insanlara dönüşme sancıları yaşanıyor”

Dünyada paylaşımcı ekonomik üretimin katılımcı çoğulcu demokratik yönetimin güneşi Batı’dan doğacaktır

Avrupa’da büyük dönüşümlere yol açan Rönesans döneminin, bütün dünyaya ödettiği en büyük fatura, din ile dünyayı birbirinden kesin sınırlarla ayırması oluştur. Din ile dünya arasında aşılması zor tehlikeli mayınlar döşenmesi, Avrupa’da sekülerliği yeni bir dine dönüştürmüştür. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayat, kutsal değerlerden bütünüyle arındırılarak, dünya dinden, din dünyadan koparılmıştır. İki dünya arasındaki iletişim ve etkileşim kanalları dinamitlenmiştir.

Okumaya devam et “Dünyada paylaşımcı ekonomik üretimin katılımcı çoğulcu demokratik yönetimin güneşi Batı’dan doğacaktır”

Dünya barışına giden yolu Konya’dan ufukların ötesine bakan yeni İbn Arabi’ler yeni Konevi’ler açar

Washington’un öncülüğünü yaptığı Batı dünyası, New York’ta Dünya Ticaret Merkezine yapılan, intihar saldırısından beri büyük bir korkuya kapılmıştır. O günden sonra, yüzen orduların sahibi Washington, orantısız güç kullanarak, dünyanın dört bir yanında, dehşet kasırgaları estirmektedir. Şiddet rüzgarları eken Washington, terör fırtınaları biçiyor. Doğu’nun ve Batı’nın önemini yitirdiği, düz kare dünyada, terör domino taşı etkisiyle, bütün ülkelere yayılmaktadır.

Okumaya devam et “Dünya barışına giden yolu Konya’dan ufukların ötesine bakan yeni İbn Arabi’ler yeni Konevi’ler açar”

Demokrasi düşmanlığında Amerika ve Avrupa Rusya’dan ve Çin’den geri kalmaz

İslam dünyasının olduğu kadar, Batı dünyasının da geçen yüzyıllarda, döşenmiş düşmanlık mayınlardan arındırılmasında, dünyadaki demokratik yönetimlere büyük görevler düşmektedir. Doğu’dan Batı’ya bütün ülkelerde, katılımcı demokrasi kültürünü zenginleştirmek, yeni boyutlar kazandırmak, Veysel’in deyişiyle: Gece ve gündüz gidilmesi gereken, uzun ve ince bir yoldur. Batı dünyası İslam dünyasında doğmakta olan, demokrasi hareketleri desteklenmezse, kandan elbiseler giyer.

Okumaya devam et “Demokrasi düşmanlığında Amerika ve Avrupa Rusya’dan ve Çin’den geri kalmaz”

Demokrasi kültürü yoksullaşırsa darbe kültürü zenginleşir

İnsanın kaderi önceden yazılır, ancak önceden okunmaz. Ölüm insana gelirken haber vermez. İnsan ölümü değil , ölüm insanı bulur. Hayat ölümü ölüm hayatı, gündüzün geceyi içinde taşıdığı gibi taşır. İnsanın ömür boyu süren, doğum ile ölüm arasındaki yolculuğunda, bir metal paranın iki yüzü gibi, ölüm hayattan hayat ölümden ayrılmaz. Bu yüzden yönetimlerini demokratikleştiremeyen toplumlar, insanların nasıl geleceği bilinmeyen ölümlerini güzelleştiremezler.

Okumaya devam et “Demokrasi kültürü yoksullaşırsa darbe kültürü zenginleşir”

Demokrasilerde en iyi devlet hakkın sesi olmayı bilen en az devlet olan devlettir

Dünyada kendini bilenlerle, kendini bilmeyenler arasında çatışma, insanlığın ilk yıllarından bugüne, kesintisiz devam etmektedir. Aslında bu çatışma, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün, zaman zaman ateşli, zaman zaman ateşsiz silahlarla, dünya ölçeğinde sürdürdükleri bir savaştır. Ademoğulları arasındaki savaş, değişik silahlarla Kıyamete kadar devam edecektir. Dünyada hiçbir ülkenin, bu savaştan kaçması mümkün değildir. Dünya barışı için, her ülke gücü ölçüsünde, bu savaşa katılmak zorundadır.

Okumaya devam et “Demokrasilerde en iyi devlet hakkın sesi olmayı bilen en az devlet olan devlettir”