Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir

Değişik alanların uzmanlarınca, nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede ekonomi, insanlığın kültürel birikiminin, hayatın değişik boyutlarındaki yansımasıdır.İnsanlık tarihi boyunca, üretim gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi, zenginlik de bir sorun kaynağıdır. Üretim peşinde koşmak kadar, tüketimden kaçınmak da, bütün kültürlerde, en başta gelen erdemdir.

Okumaya devam et “Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir”

Müzikle yeryüzünün karanlıklarından gökyüzünün aydınlıklarına açılmak

Dünyada çok ileri boyutlara ulaşan, değişik yoğunluklarda bütün ülkelere yayılan şiddet, insanın iç dünyasındaki büyük boşluktan kaynaklanmaktadır. İç dünyalarını yoksullaştıran insanlar, dış dünyalarını da yoksullaştırmak için, toplumun bütün kesimlerine, kin, nefret ve öfke tohumları saçmaktadırlar. Dünyadaki baskı ve şiddet uygulamaları, her ülkede insanların, gönüllerinin derinliklerinde, büyük kan ve gözyaşı gölleri oluşturuyor.

Okumaya devam et “Müzikle yeryüzünün karanlıklarından gökyüzünün aydınlıklarına açılmak”

Postkorona dünya her gün yeniden doğanların sürekli yeni sözler söyleyenlerin dünyasıdır

Dünya ekonomisindeki büyük dönüşümlere, ilişkin kitaplarıyla tanınan Alvin Toffler, ülkelerin dünyadaki gelişmelere nasıl uyum sağlayabileceğini anlatan, çok sayıda çalışma yapmıştır. “Zenginlik Devrimi” kitabında, geleceğin şirketlerinin Ford benzeri kuruluşları değil, Microsoft benzeri kuruluşları, örnek alanların arasından, çıkacağını vurgulamaktadır.

Okumaya devam et “Postkorona dünya her gün yeniden doğanların sürekli yeni sözler söyleyenlerin dünyasıdır”

Geleceğin üniversiteleri duvarsız kapısız açık üniversiteler olacaktır

Üniversiteler bütün insanlığın bilgi ve bilgelik birikiminin araştırıldığı, sorgulandığı, geliştirildiği, öğretildiği ve uygulama alanına aktarılma, çalışmalarının yapıldığı kurumlardır. Dünyanın her yerinde üniversiteler, bir yandan ülkelerinin bilimsel ve teknolojik birikimine yeni boyutlar kazandırmaya, bir yandan da, hayatı kolaylaştırmaya ve güzelleştirmeye çalıştıkları için, bütün ülkelerde el üstünde tutulurlar.

Okumaya devam et “Geleceğin üniversiteleri duvarsız kapısız açık üniversiteler olacaktır”

Kare dünyada kızıl elma yeryüzündeki şehirlerde değil gökyüzündeki yıldızlardadır

Anadolu insanının tarih içinde, yüzyıllarca süren uzun yolculuğunda, Türk ırklarıyla birlikte, Müslüman ve Hristiyan ırklar da yer almıştır. Türkler Mekke’nin çağrısını, dünyanın bütün şehirlerinde tekrarlamak için, yeryüzünün her köşesini ulaşılması gereken, bir kızıl elma gibi görmüşlerdir. Türkiye’de yaşayan kuşakların, ataları Asya’da doğmuşlardır. Onların çocukları Anadolu’da doğdular, torunları da Avrupa’da doğacaklardır.

Okumaya devam et “Kare dünyada kızıl elma yeryüzündeki şehirlerde değil gökyüzündeki yıldızlardadır”

Dünyadaki bütün insanlara bir insan gözüyle bakmak

Anadolu insanı Asya ülkelerinde Türk, Avrupa ülkelerinde Müslüman olarak tanınır. Anadolu’da her ailenin bir soyağacı vardır, herkes atalarının kim olduğunu ve nereden geldiğini bilir. Ancak hiç kimse, soyunun bütün soylardan daha üstün, olduğunu ileri sürmez. O bilir ki insanın değeri, soydaşlarının çokluğundan değil, inancının derinliğinden kaynaklanır. İnsanlar güçlerini soylarından önce, değerlerinden alırlar.

Okumaya devam et “Dünyadaki bütün insanlara bir insan gözüyle bakmak”

Seküler kültür zamanı kumdan kutsal kültür taştan kaleler yaparak değerlendirenlerin dünyasıdır

Zamanla insanların bedenleri ölür, ruhları ölmez. Ruh bedensiz varlığını korur, beden ruhsuz varlığını koruyamaz. İnsanın değerlendirmek zorunda olduğu zaman, beden ile ruhun bir arada bulunduğu beşikten mezara kadar olan zamandır. Bu bağlamda, hayat zamandır, zaman hayattır. Zamana verilen değer, geleceğe verilen değerdir. Zamanlarını değerlendirmeyi başaranlar, her alanda geleceklerini güvence altına alırlar.

Okumaya devam et “Seküler kültür zamanı kumdan kutsal kültür taştan kaleler yaparak değerlendirenlerin dünyasıdır”

Dünyada her insan ölecektir ölüm hayatın dışına atılmaz hayat ölümle anlam kazanır

Kutsal gelenekte ölüm dünya hayatının bitişi, öteki dünya hayatının başlangıcıdır. Hayatın değerli kılınması, ölümün anlamlı kılınmasına bağlıdır. Dünya ve öteki dünya gibi, ölüm ve hayat birbirini izleyen, bir sürecin iki ayrı alanıdır. Birinin öncesi, birinin sonrasıdır. Ölüm sonrasını yok sayan bir kültür, hayata anlam kazandıramaz. Ölümsüz bir hayat, yazı olmayan bir kışa benzer.

Okumaya devam et “Dünyada her insan ölecektir ölüm hayatın dışına atılmaz hayat ölümle anlam kazanır”

Oluşmakta olan kare dünyada omuzlarında silah taşıyanlar ellerinde kitap taşıyanlar tarafından durdururlar

Tarihsel süreçte toplumlar bulundukları yerde kalmazlar konumlarını sürekli değiştirirler. Toplumların yapı değiştirmeleri, olumlu yönde büyümeye dönük olduğu gibi, olumsuz yönde küçülmeye dönük de olabilir.Nasıl tabiattaki doğal olayların uymak zorunda olduğu doğal yasalar varsa, toplumda insanların uymaları gereken toplumsal yasalar vardır. Tarihte toplumsal yasaların kısa dönemden daha çok, uzun dönemde geçerliliklerini, hiç aksatmadan korudukları açıkça gözlenir.

Okumaya devam et “Oluşmakta olan kare dünyada omuzlarında silah taşıyanlar ellerinde kitap taşıyanlar tarafından durdururlar”

Postkorona dünyada ikinci Avrupa Rönesansı’nın temellerinde birincide olduğu gibi yine Endülüs olacaktır

Müslümanların İspanya’ya ve Orta Asya’ya ulaşmalarıyla, büyük bir canlılık kazanan ekonomik, siyasal ve kültürel hayat, mezhep savaşlarıyla yakılıp yıkılan, Avrupa ülkelerine de yansımıştır. Orta Asya’nın büyük bilginleri Hint ve Yunan kültürünü İslam kültürünün ışığında özümseyerek, fizikten kimyaya kadar sosyal, sağlık ve teknik bilimlerin her alanında, özgünlüğünü hiç yitirmeyen, eşsiz eserler ortaya koymuşlar ve bilim dünyasının kutup yıldızları olmuşlardır.

Bilim tarihçisi Fuat Sezgin’in ayrıntılı olarak ortaya koyduğu gibi: Orta Çağ Müslümanları, kendilerinden önceki bilimleri geliştirdiler, yeni bilimler kurdular ve bugün Batı dünyasında geliştirilen pek çok bilimin de temellerini attılar. Yirmi birinci yüzyılda dünyanın bilimsel alandaki başarısı: Müslümanların öncülüklerini yaptıkları, temel eserlerini verdikleri bilimlerin geliştirilmesi, zenginleştirilmesi ve yeni boyutlar kazandırılmasına dayanır. Bilimsel gelişme kesintisiz bir süreçtir.Bilim Çin’de,Amerika’da olsa, bulunur ve alınır.

İbni Sina, İbn Rüşd, İbn Arabi, Biruni, Farabi ve İbn Haldun bilim dünyasının parlaklıklarını hiç yitirmeyen kutup yıldızlarıdır. Aynı dönemde Orta Asya’da yaşayan üç büyük bilgin ve düşünür, felsefe, tıp, astronomi ve matematik alanlarında verdikleri eserlerle, dünya bilim tarihinde kendilerine vazgeçilmez bir yer açtılar. Dünya düşünce tarihinde Farabi’nin adı, Aristo’dan önce anılır. Farabi Batı dünyasını aydınlatan, “Muallimi Sani” olarak ünlenen, ilk Türk ve Müslüman düşünürdür.Batı dünyasının tanıdığı Aristo, Farabi’nin süzgecinden geçen Aristo’dur.

Aydın Sayılı’nın ve Seyit Hüseyin Nasr’ın doktora hocası, Harvard’ın bilim tarihçisi George Sarton aşılmamış “Bilim Tarihi” kitabında bilimsel gelişmeleri, her biri elli yıl süren dönemlere ayırır ve her dönemi ismini veren, bir düşünürle açıklar. Dünya bilim tarihinde Yunanlı bilginler “450 ve 300” arasında üç dönem, Avrupalılar “1100 ve 1200” arasında iki dönem, Müslümanlar “750 ve 1100” ile “1200 ve 1350” yılları arasında beş ve üç dönemlik yer tutarlar. Dünyadaki bilimsel gelişmelerin lokomotifi Yunanlı bilginler değil, Müslüman bilginlerdir.

İslam’ın doğuşunun üzerinden bir yüzyıl bile geçmeden, Müslümanların Çin denizinden Atlantik okyanusuna kadar uzanan mucizevi açılmaları olmasaydı, bilinen Avrupa başka bir Avrupa olacaktı. Yunanlı bilginlerin çalışmaları, çok dar bir coğrafyada kalırken, Müslüman bilginlerin çalışmaları, çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Ticaretin özendirildiği, üreten el olmanın erdem kabul edildiği, Müslüman toplumlardaki bilimsel canlılık, ekonomik ve sosyal yapıda da köklü dönüşümlere yol açmıştır.

Orta Çağ Müslümanlardan daha çok, Hristiyanlar için karanlık çağdır. Orta Çağ’da Avrupa şehirleri yoksullukla boğuşurken, Şam, Bağdat, Kurtuba, Buhara ve Semerkant, her alanda altın dönemlerini yaşamışlardır. Orta Çağ’da “Roma gölü” olan Akdeniz, “Müslüman gölü”ne dönüşmüştür.

Batı düşüncesinin temellerini, Yunanlı bilginlerden önce Müslüman bilginler atmıştır. Müslümanlar için “Muallimi Sani” olan Farabi, Hristiyanlar için “Muallimi Evvel”dir.”Erdemli Devlet”in mimarı Farabi’nin e-tartışmadığı konu yoktur.

Avrupalılar Birinci Rönesanslarını Yunanlılardan değil, Müslümanlardan ödünç aldıklarıyla gerçekleştirdiler.Roger Garaudy’nin önemle vurguladığı gibi, Avrupalılar İkinci Rönesanslarını Müslümanlarla birlikte yapacaklardır.

Avrupa Rönesans’ında Yeni İslam’ın payı,Eski Yunan,Eski Roma ve Eski Hristiyanlık’tan çok daha büyüktür.

Avrupa’da Rönesans adına ne varsa, ne yapılmışsa, hepsinin ana temel taşları Endülüs’te atılmıştır.

Kare dünyada Endülüslü bilginler ve bilgeler olmadan, İkinci Avrupa Rönesansı gerçekleşmez.

Brüksel İstanbul’un katkılarıyla, er ya da geç Avrupa’nın, İkinci Kurtuba’sı olacaktır

Dünyanın hiçbir yanında hukuksuz devlet devletsiz hukuk olmaz

Hukuk gelenekleri sağlam olmayan devletlerin, yönetim gelenekleri güçlü olmaz. Hukuk toplumun, toplum yönetimin güç kaynağıdır. Hukukun olmadığı toplumlarda, uyumsuzluk ve düzensizlik vardır. Uyumun yerine uyumsuzluğun, düzenin yerine düzensizliğin geçtiği bir toplumda, kurumlar ve kuruluşlar hiçbir alanda başarılı çalışmalar yapamazlar. Toplumların üstünlükleri, hukuklarının kusursuzluklarına dayanır. Hukuku kusursuz olan toplumların, kurumları ve kuruluşları kusursuz olur.

Okumaya devam et “Dünyanın hiçbir yanında hukuksuz devlet devletsiz hukuk olmaz”

Salgın hastalık sonrası küreden kareye dönüşerek bir olmayan dünya savaşlarla yok olur

Küre dünyada savaşlar yalnızca birbirleriyle savaşan ülkeleri yakıp yıkarken, kare dünyada savaşlar birbirleriyle savaşsın savaşmasın, bütün ülkeleri yakıp yıkıyor. Rusya’nın Afganistan’ı, Amerika’nın Irak’ı işgal etmesinden bu yana, İslam dünyasında milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Bütün Ortadoğu ülkeleri kan denizine dönüşmüştür. Ortadoğu’da barış şehirleri,savaş şehirleri olmuştur.

Okumaya devam et “Salgın hastalık sonrası küreden kareye dönüşerek bir olmayan dünya savaşlarla yok olur”

Yeni dünyanın açgözlülüğü büyüten AVM’lere değil ihtiyaçları gideren çarşılara ihtiyacı vardır

Batı ülkelerinden bütün dünyaya ihraç edilen seküler kültürde, her insanın her gün tükettiği ürün ve hizmetlerin hacmini, günden güne, haftadan haftaya, aydan aya, yıldan yıla, biraz daha büyütmesi, bütün ülkelerde gelişmişliğin kutsal ölçüsü haline gelmiştir. Tüketimin böylesine önemsenmesi, insanların sınırlı ihtiyaçlarından daha çok, sınırsız isteklerinin karşılandığı alışveriş merkezlerini, kutlu mekanlara dönüştürmüştür.

Okumaya devam et “Yeni dünyanın açgözlülüğü büyüten AVM’lere değil ihtiyaçları gideren çarşılara ihtiyacı vardır”

Sürekli yorumlanması gereken tarih bütün ülkelerin bütün bilimlerin bitmez tükenmez hazinesidir

Bütün insanlığın düşünce ve eylem birikimi, tarihin havuzunda toplanır. Bu yüzden tarih, araştırma alanı ne olursa olsun, her bilimin atölyesidir. Bütün bilimler tarihin büyük havuzundan yararlanırlar. Tarihi tekrar yazmasını ve tekrar yorumlamasını bilmeyenler, gelecek kuşaklara kalacak eserler bırakamazlar. Geçmişim derinliklerinden bakmadan, gelecekte yaşanacakları tahmin etmek çok zordur.

Okumaya devam et “Sürekli yorumlanması gereken tarih bütün ülkelerin bütün bilimlerin bitmez tükenmez hazinesidir”

İnsan aklının özü gönlünün özeti her yüzyılın dili kitaplar

Her kitabın etkisi, kendinden önce yazılan, bilgi ve bilgelik dünyasına, yeni boyutlar kazandırmış, sıradışı kitaplardan gelir. Yüzyılların içinde önemini hiç yitirmeyen, bugün yazılmış gibi, yeni olan kitaplar, bütün insanlığın düşünce ve eylem birikiminden yararlanırlar. Onlar her yüzyılda yeniden doğarlar, hiç kimse onları tekrar tekrar okumaktan, tekrar tekrar yorumlamaktan usanmaz. Dönemin aklının özü, gönlünün özeti olan Mesnevi, söz konusu kitapların başında gelir.

Okumaya devam et “İnsan aklının özü gönlünün özeti her yüzyılın dili kitaplar”

Medeniyette mükemmelliğin kapılarını mükemmelliği arayan edebiyatçılar açar

Küreselleşme, küyerelleşme, medeniyetler savaşı gibi, Tom Peters’ın “Mükemmeli Arayış” kitabında ele aldığı mükemmellik arayışı, dünyada en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Büyük dinlerin ortaya çıktığı, insanlığın dört bin yıllık tarihi, mükemmeli arayış tarihidir. İnsanlık tarihi boyunca, dünyada devletlerden daha çok, medeniyetler savaşmıştır. Mükemmeli arayışta, toplumların güçleri, edebiyatlarından ve medeniyetlerinden kaynaklanır. Mükemmeli arayış, silahlarla cephelerde yapılan savaş değil, üretilen ürün, hizmet ve bilgilerle pazarlarda yapılan bir yarıştır.

Okumaya devam et “Medeniyette mükemmelliğin kapılarını mükemmelliği arayan edebiyatçılar açar”

Dünyada seküler kültürün güneşi batarken kutsal kültürün güneşi doğuyor

Kültür deyince, bütün dünyada akla, kutsal kültürden daha çok, seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, bütün insanlığın geleceğinin seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunulmuştur. Yirminci yüzyılın sonunda kutsal kültürün yerine, seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları görülmüştür.

Okumaya devam et “Dünyada seküler kültürün güneşi batarken kutsal kültürün güneşi doğuyor”

Müslüman ülkeler yıkılsalar da yakılsalar da yirmibirinci yüzyıl yeniden İslamın yüzyılı olacaktır

Gerçeğin coşkusunu derinden duyanlar, hayatın şiirini yakalamış olanlardır. Şiir gerçeğin en güzel, en yalın, en etkili biçimde ifade edilmesidir. Doğal olan gerçektir, gerçek olan doğaldır. Doğallığın sesi olmayı başaran şiir, gerçeğin sesi olmayı başarır. Şiir güzel olanı aramaktır. Hayatın bütün boyutlarında, güzellikte yarışanlar, gerçeğin gücünden yararlanmasını, hayatı dönüştürmesini bilirler.

Okumaya devam et “Müslüman ülkeler yıkılsalar da yakılsalar da yirmibirinci yüzyıl yeniden İslamın yüzyılı olacaktır”

Dünyaya Yunus’un şiirleriyle gitmek Sinan’ının kubbeleriyle kalmak

Hayatın yaşanır kılınmasında, her düşünce ve eylemin bir ötesi, bir maverası, bir görünmeyen yüzü vardır. Her düşünce, bir eylemi maverasıyla, ya zenginleştirir ya da yoksullaştırır. İyilik arayanlar, bir eylemin maverasında olumluluk, kötülük arayanlar olumsuzluk görürler. Toplumları zenginleştirenler, her eylemin ötesindeki çirkinliklerden daha çok, güzellikleri görecek göze sahip olanlardır.Bilgelik görülende değil,görendedir.

Okumaya devam et “Dünyaya Yunus’un şiirleriyle gitmek Sinan’ının kubbeleriyle kalmak”

Girişimcilik insanların gönüllerinde yatan Yunus’ları uyandırmayı bilmektir

Ülkelerin ellerindeki kaynakları ürüne, hizmete ve bilgiye dönüştürme yolunda, köklü değişiklikler yapmadan, düz kare dünyada saygın bir konum kazanmaları mümkün değildir. Uluslararası ilişkilerde ülkelerin ağırlıkları, dünya pazarlarındaki paylarından kaynaklanır. Ülkeleri dünya pazarlarına, üretim gücünü artırmada, yenilik yapmasını, risk almasını ve uzun dönemli düşünmesini bilen girişimciler taşır.

Okumaya devam et “Girişimcilik insanların gönüllerinde yatan Yunus’ları uyandırmayı bilmektir”