Ayşe Efe ile “iki dünyanın hesaplaşması”

kitabımızla ilgili ayrıntılı şiir tadında bir konuşma

“Sınırların önemini yitirdiği düzleşen dünyada medeniyetler değil edebiyatlar savaşıyor” diyen,”Yedi Güzel Aam”dan biri olan, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan ile “İki Dünyanin Hesaplaşması” kitabı üstüne konuştuk.

Mavera Dergisini’nin “Yedi Güzel Adam” ından biri olan Gürdoğan, edebiyatı medeniyetle, medeniyeti edebiyatla bütünleştiren yazarlarımızın önde gelenlerindendir. Mavera, nerede bir yazarının adı geçerse, yedi yazarı birden akla gelen dergidir.Ve yedi güzel kurucusuyla, takım çalışmasının
edebiyat alanındaki, en güzel örneğini vermiştir.

Edebiyatın öncüleri Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında yeni bir çığır açtılar, geleceğe geçmişten bakarak, bugünü değerlendirdiler. Onlar edebiyatı medeniyet, düşünceyi eylem,şiiri iman için bildiler. Hikayeleriyle, şiirleriyle, denemeleriyle, edebiyatsız medeniyet,medeniyetsiz edebiyat olamayacağını sürekli vurguladılar.

Yahya Kemal’siz, Mehmet Akif’siz,Necip Fazıl’sız, Sezai Karakoç’suz, Nuri Pakdil’siz,Cahit Zarifoğlu’suz,Erdem Bayazıt’sız ,Rasim Özdenörensiz,Akif İnan’sız ve Alaeddin Özdenören’siz bir Anaddolu edebiyat ve medeniyet tarihi düşünülemez.

SORU

İki Dünya’nın Hesaplaşması’nda Necip Fazıl’dan Sezai Karakoç’a, Nuri Pakdil’den Erdem Beyazıt’a kadar Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimleriyle ilgili yazılarınız var. Niçin edebiyat önemli, edebiyat ile medeniyet arasında nasıl bir bağ var?

CEVAP

Edebiyatsız medeniyet, medeniyetsiz edebiyat olmaz. Edebiyatlar medeniyetlerin ruhlarıdır. Nasıl ruhsuz beden olmazsa, edebiyatsız medeniyet olmaz. Anadolu insanın edebiyatının kilometre taşları aynı zamanda medeniyetinin kilometre taşlarıdır. Biz Erdem Beyazıt ile birlikte “Edebiyatın ve Medeniyetin Kilometre taşları” diye bir televizyon programı düşünmüştük. Edebiyat ve medeniyetin kutup yıldızlarını tek tek ele alıp tartışacaktık. Ancak Erdem Beyazıt’ın ömrü o programı yapmaya izin vermedi.

Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında hem edebiyat hem medeniyet iman için bilinir. Yunus’suz, Mevlanasız, Mehmet Akif’siz, Yahya Kemal’siz, Nuri Pakdil’siz, Rasim Özdöneren’siz, Cahit Zarifoğlu’suz, Akif İnan’sız bir Türk ve İslam dünyası düşünülemez. Onlar edebiyata olduğu kadar medeniyete de yeni boyutlar kazandırmışlardır. Kitapta söz konusu edebiyatçılardan yola çıkılarak, iki medeniyetin, iki dünyanın hesaplaşması, değişik boyutlarıyla ele alındı. Çünkü Türkiye’de hiç kimse “biz batılı olduk” diye bu hesaplaşmadan kaçamaz. İslam medeniyeti önünde ya da sonunda Batı medeniyetiyle hesaplaşacaktır ve ilk hesaplaşma edebiyatlar arasında olacaktır.

SORU

Globalleşmeye karşı glokalleşmeyi öneriyorsunuz. İki kavramı biraz açmak gerekirse neler söylemek istersiniz?

CEVAP

Globalleşme en genel anlamıyla dünyanın düzleşmesi, sınırların ortadan kalkması olarak tanımlanabilir. Dünya’nın çatısı ortadan kalkınca, seküler batı medeniyetinin tüketime dönük değerleri bütün dünyayı işgal etti. İngilizce dünyanın dili haline geldi. Dünyanın içeceği kola, yiyeceği hamburger, giyeceği kot oldu.

Batı medeniyetinin tüketim kalıpları, seküler medeniyetin kutsal kentler Atina ve Roma’dan Paris, Londra, Berlin ve Washington aracılığıyla bütün dünyaya ihraç edildi. Dünya’nın en büyük küreselleştirici gücü Amerika, dünyayı yalnızca ordularıyla değil, Hollywood filmleri ve eğlence parklarıyla da işgal etti.

Batı dünyasının globalleşme stratejilerine karşı Doğu dünyası glokalleşme stratejileri geliştirmektedir. Bir dünya, bir küre var ancak birden fazla küreselleşme, birden fazla globalleşme var. Eskiden dünya denilince akla yalnızca Batı dünyası geliyordu. Şimdi dünya denilince akla İslam dünyası geliyor, Çin geliyor, Hindistan geliyor.

Yirminci yüzyılda dünyanın batılaşması tartışıldı. Yirmibirinci yüzyılda dünyanın doğulaşması tartışılacak. Tek odaklı dünya, çok odaklı dünyaya dönüştü. Dünya’nın odak noktasında Batı medeniyetinin yanında İslam, Çin ve Hint medeniyetleri vardır.

Glokalleşme, bir medeniyeti kendi kalarak, diğer medeniyetleri aşma stratejisidir. Glokalleşmeyi en güzel biçimde Mevlana’nın pergel metaforu anlatır. Mevlana Anadolu insanını bir pergele benzetir. Pergel sabit ayağı kendi medeniyetinde, değişken ayağı da diğer medeniyetleri dolaşır.

Glokalleşme, Türkiye’nin kendi medeniyetine, kendi edebiyatına yaslanarak, diğer medeniyetlerle, diğer edebiyatlarla yarışması, diğer medeniyetleri, diğer edebiyatları aşmaya çalışmasıdır.

Türkiye’nin edebiyat ve medeniyet değerlerine dayanarak, korku ve düşman üretmeyi bir kenara bırakıp, ümit ve güven üretmesini öğrenmesi gerekir.

Anadolu insanının edebiyatı karamsarlık edebiyatı, medeniyeti ümitsizlik medeniyeti değildir, o her gün yeniden doğar.

SORU

Düzleşen dünyanın fatihleri edebiyatçılar mı ? Medeniyetlerin savaşında edebiyatçılara düşen görevler nelerdir ?

CEVAP

Medeniyetlerin savaşında, devletlerin en güçlü, en etkili silahları edebiyatlardır. Edebiyatın ustaları, bütün dünyayı pasaportsuz dolaşırlar. İster Doğu’nun ister Batı’nın edebiyat ustaları olsun, dünyanın hiçbir ülkesinde onlara vize sorulmaz.

Yunus’a Shakspeare’e , Goethe’ye dünyanın hiçbir ülkesinde kimlik sorulmaz, onlar bütün kapılardan geçerler, onların kimlikleri eserleridir. Medeniyetlerin savaşı, devletlerin savaşı gibi cephelerde yapılan bir savaş değildir. Medeniyetlerin savaşı edebiyat eserleriyle yapılan bir savaştır.

Edebiyat mükemmelliği aramaktır. Mükemmelliği arayanlar, mükemmellik yolunda ilerleyenler, mükemmelliğin kaynağı olurlar. Bütün dünyada ” herkes mükemmeldir, sen mükemmelsen. Mükemmellik bulunmaz sen mükemmel değilsen.” diyenlerin güneşi doğmaktadır.

Dünya barışına giden yolu mükemmellik savaşçıları olan edebiyatçılar açacaktır. Çünkü mükemmel olan güzeldir, güzel olan mükemmeldir.

Viyana’ya mesnevi okuyarak giden Anadolu insanı, Washington’a Yunus okuyarak gidecektir.

İki Dünya’nın Hesaplaşması’nda Türkiye’de o edebiyatçıların öncülerinin düşünce ve eylem dünyaları ele alınmıştır.

Düzleşen kare dünyada izlenmesi gereken stratejiler tartışılmıştır.

Edebiyatsız medeniyet güçsüz, medeniyetsiz edebiyat etkisiz olur.

Düzleşen kare dünya, yeni söz söyleyenlerin dünyasıdır.

Yeni sözleri her gün, yeniden doğanlar söyler.