Dünyadaki yoksulluğun üstesinden akıllarıyla düşünenler gönülleriyle uygulayanlar gelirler

Dünyada bütün ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında, ekonomik ve kültürel üretim güçsüzlüğünü gidermek gelir. Dünyanın her ülkesinde, katma değerleri büyük, maliyetleri düşük ve kaliteleri yüksek ürün, hizmet ve bilgi üretmek hayati önem taşır. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını akılla yöneten gönülle değerlendiren ülkeler, hiçbir zaman yoksul düşmezler, varlık içinde yokluk çekmezler.

Okumaya devam et “Dünyadaki yoksulluğun üstesinden akıllarıyla düşünenler gönülleriyle uygulayanlar gelirler”

Dünyadaki bütün yoksullukların üstesinden tüketmesini değil üretmesini bi̇lenler gelirler

Kültürün de, ekonominin de odak noktasında insan yer alır. İnsanın iç dünyasının derinliklerine inmeden, davranışları yönlendiren, ihtiyaçları ve istekleri kavramadan, ekonominin yasaları anlaşılmaz. Kültürle ekonomi birbirini etkiler, ekonominin yolu kültürle açılır. Hayatın değişik alanlarında, insanları ilgilendiren her eylem hem kültürel, hem ekonomik boyutlar taşır.

Okumaya devam et “Dünyadaki bütün yoksullukların üstesinden tüketmesini değil üretmesini bi̇lenler gelirler”

Doğruluk almayanlar doğruluk satmayanlar ekonomik krizlerin üstesinden gelemezler

Kutsal değerlerden bütünüyle arındırılmış ekonomik yapıların, ülkelerin üretim güçlerini büyütmesi, toplumun değişik kesimleri arasındaki gelir dengesizliklerini gidermesi mümkün değildir. Dünyanın hiçbir ülkesinde, kutsalın güneşi seküler balçıkla sıvanmaz. Bu yüzden Nurettin Topçu Fransızların, karşılaştıkları kültürel ve ekonomik krizleri, Paris’in Sorbon meydanındaki Auguste Comte’un büstünü kaldırıp, yerine Pascal’ın heykelini dikmediklerine bağlamaktadır.

Okumaya devam et “Doğruluk almayanlar doğruluk satmayanlar ekonomik krizlerin üstesinden gelemezler”

Doğu’dan Batı’ya dünya serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek zorundadır

İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikimi içinde, etik değerlerin önemi sürekli vurgulanmıştır. Ancak Batı dünyasında estirilen pozitivist rüzgarlarla, Ekonomi başta olmak üzere, bütün bilimler sekülerleştirilmeye çalışılmıştır. Bilimin kutsallaştırılması ve etik ilkelerin ekonomik gelişmelerin, önündeki engeller olarak görülmesi, dünya üniversitelerinde etikle ilgili derslere, yer açılmasını geciktirmiştir. Yirminci yüzyıldaki gelişmeler, etiği bütün bilimlerin ana çalışma konusu haline getirmiştir.

Okumaya devam et “Doğu’dan Batı’ya dünya serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek zorundadır”

Ekonomik hayatın merkezinde kimsenin kimseyi aldatmadığı herkese açık pazar vardır

Pazarlar tarih boyunca, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel zenginliklerini, yansıtan alanlar olmuştur. Toplumların canlılıkları, alıcılarla satıcıların el ele verdikleri pazarlardan kaynaklanır. Tarım toplumlarından, bilgi toplumlarına kadar, bütün ülkelerin ekonomilerinde, pazarlar vazgeçilmez bir işlev yüklenirler. İbn Haldun’dan beri devletlerin, pazarlarda yer almalarının ve fiyatları belirlemelerinin, ekonomiye olan, olumlu ve olumsuz etkileri tartışılmaktadır.

Okumaya devam et “Ekonomik hayatın merkezinde kimsenin kimseyi aldatmadığı herkese açık pazar vardır”

Sınırların önemini yitirdiği kare dünyada etik değerler ekonomik değerlerden önce gelir

Yirminci yüzyılda Batı dünyasının öncülüğünde, bütün ülkelerde ekonomik ve kültürel alanda, büyük bir değer kayması yaşanmıştır. Kamusal alanda etik değerlerin önemleri azalırken, ekonomik değerlerin önemleri artmıştır. Seküler dünyada etik değerler, bütünüyle göz ardı edilerek, ekonomik değerlerin üretimin olduğu kadar, yönetimin tek belirleyicisi olduğuna inanılmıştır. Bütün bilimler hayatın etik boyutunu yok sayarak, ekonomik boyutu üzerinde yoğunlaşmıştır.

Okumaya devam et “Sınırların önemini yitirdiği kare dünyada etik değerler ekonomik değerlerden önce gelir”