Dünyadaki yoksulluğun üstesinden akıllarıyla düşünenler gönülleriyle uygulayanlar gelirler

Dünyada bütün ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında, ekonomik ve kültürel üretim güçsüzlüğünü gidermek gelir. Dünyanın her ülkesinde, katma değerleri büyük, maliyetleri düşük ve kaliteleri yüksek ürün, hizmet ve bilgi üretmek hayati önem taşır. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını akılla yöneten gönülle değerlendiren ülkeler, hiçbir zaman yoksul düşmezler, varlık içinde yokluk çekmezler.

Okumaya devam et “Dünyadaki yoksulluğun üstesinden akıllarıyla düşünenler gönülleriyle uygulayanlar gelirler”

Dünyada dehşet verici boyutlara ulaşan yıkıcı savurganlığın üstesinden seksene yirmi ilkesiyle gelinir

Kuruluşlar ürün, hizmet ve bilgi üretiminde, verimliliği artırmak, yenilikçi olmak ve dünya pazarlarına açılmak için, araştırma çalışmalarına ağırlık vermek zorundadırlar. Dünyadaki her kuruluşun, tasarımda, ürün geliştirmede ve üretim sürecini iyileştirmede, gelen yılı geçen yılından daha başarılı olmalıdır. Hiyerarşik yapılanmadan esnek yapılanmaya geçerek, kuruluşlar kendilerini sürekli yenilemelidirler.

Okumaya devam et “Dünyada dehşet verici boyutlara ulaşan yıkıcı savurganlığın üstesinden seksene yirmi ilkesiyle gelinir”

Ekonomik siyasal kültürel bütün kuruluşları değerlere ve yasalara önem veren iinsan kaynakları ayakta tutarlar

Tarım, sanayi ve bilgi toplumlarının, birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde oldukları duvarsız dünyada, kuruluşların insan kaynakları, sermaye kaynaklarından çok daha işlevseldir. İnsan kaynakları kuruluşların can damarlarıdır. Bu yüzden Gary Becker ve Theodore Shultz, kuruluşlarda verimliliğin artışında, insan kaynaklarının yerlerini ve etkilerini araştıran çalışmalarıyla, Nobel ödülü kazanmışlardır.

Okumaya devam et “Ekonomik siyasal kültürel bütün kuruluşları değerlere ve yasalara önem veren iinsan kaynakları ayakta tutarlar”

Bir resimde iki insanı görmeyenler farklı bakışların doğurduğu güçten yararlanmakta güçlük çekerler

Toplumların ürün, hizmet ve bilgi üretim güçlerinin büyütülmesinde, kar amacı güden ya da gütmeyen, bütün kuruluşların vazgeçilmez bir yerleri vardır. Kuruluşları güçlü olmayan toplumların, ekonomilerinin güçlü olması mümkün değildir. Su kaynaklarından yoksun toprakların çoraklaşması gibi, kuruluşlardan yoksun toplumlar, hem ekonomik hem kültürel olarak yoksullaşırlar. Ülkelerin üretim güçleri kuruluşlarla büyütülür.

Okumaya devam et “Bir resimde iki insanı görmeyenler farklı bakışların doğurduğu güçten yararlanmakta güçlük çekerler”

“Kazanıyorum öyleyse varım” diyenlerin yol açtıkları banka krizlerin üstesinden “inanıyorum öyleyse varım” diyenlerin reel ekonomileriyle gelinir

Dünyada Batı ülkelerinin ekonomileri küçülürken, Doğu ülkelerinin ekonomileri büyüyor. Doğu ülkelerinden dalga dalga bütün dünyaya yayılan, kutsal kültürünün yaz rüzgarlarına karşı, Batı ülkelerinin seküler kültürünün kış rüzgarları etkilerini yitiriyor. Batı’nın seküler kültüründen beslenen para ticaretinin yol açtığı krizler, bütün ülkelerin ekonomik ve kültürel temellerini sarsıyor. Dünyanın para kasası İsviçre’de toplanan bankaların elinde, her şehir bir Monaco’ya dönüşmüştür.

Okumaya devam et ““Kazanıyorum öyleyse varım” diyenlerin yol açtıkları banka krizlerin üstesinden “inanıyorum öyleyse varım” diyenlerin reel ekonomileriyle gelinir”

Şehirlerde gazali’nin ihtiyaçlar hiyerarşisine önem vermeyen ülkeler hem kültürleri hem ekonomileri yoksullaştırırlar

Gündüzün geceyle, gecenin gündüzle içiçe olduğu gibi, kültür ekonomiyle, ekonomi kültürle içiçedir. Kültür ve ekonomi tene ve cana benzer. Nasıl ten candan ayrılmazsa, ekonomi de kültürden ayrılmaz. Kültür ve ekonomi hayatın iki yüzüdür. Her kültürel eylemin bir ekonomik boyutu olduğu gibi, her ekonomik eylemin bir kültürel boyutu vardır. Bunun için hiç kimse ya kültür ya da ekonomi diyemez. Herkes hem kültür, hem ekonomi demek zorundadır.

Okumaya devam et “Şehirlerde gazali’nin ihtiyaçlar hiyerarşisine önem vermeyen ülkeler hem kültürleri hem ekonomileri yoksullaştırırlar”

Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir

Dünyada ekonomi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede insanlığın kültürel birikiminin, hayatın üretim ve tüketim boyutlarına yansımasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumların ekonomik gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi zenginlik de sorun olduğu için, üretim peşinde koşmak, tüketimden kaçınmak, bütün kültürlerde en başta gelen erdem bilinmiştir.

Okumaya devam et “Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir”

Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir

Dünyada ekonomi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede insanlığın kültürel birikiminin, hayatın üretim ve tüketim boyutlarına yansımasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumların ekonomik gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi zenginlik de sorun olduğu için, üretim peşinde koşmak, tüketimden kaçınmak, bütün kültürlerde en başta gelen erdem bilinmiştir.

Okumaya devam et “Her ülkede ekonomi eşittir üreten insan çarpı kültürün karesidir”

Nasıl bir göz ağlarken bir göz gülmezse dünyada kültür ağlarken ekonomi gülmez

Batı ülkeleri ürün, hizmet ve bilgi üretiminde, Doğu ülkelerinden öndedirler. Ancak son onyıllarda Batı ülkelerinin dünya üretimindeki payları azalırken, Doğu ülkelerinin payları artmaktadır. Dünyanın üretim merkezi Batı’dan Doğu’ya kayma yolunda ilerliyor. Yirmi birinci yüzyılın ortalarında, dünyanın en büyük ekonomisi Çin olacaktır. İslam dünyası iki büyük ekonomik güç, Amerika ve Çin arasında dengeyi sağlayacaktır.

Okumaya devam et “Nasıl bir göz ağlarken bir göz gülmezse dünyada kültür ağlarken ekonomi gülmez”

Üniversiteleri küresel olan ülkelerin kültürel dokuları sağlam ekonomik yapıları güçlü yönetimleri demokratik olur

Dünyada ülkelerin karşı karşıya olduğu sorunlar, hem kişisel hem toplumsal düzeyde, kültürel zenginliğin yitirilmesinden kaynaklanır. Bu yüzden kültür yoksullaşmasının etkileri, bütün ülkelerde açıkca gözlenir. Küreselleşmek isteyen her ülkenin, kültürel zenginliğine yeni boyutlar kazandırması, dünyayı büyük bir üniversite olarak görmesine bağlıdır. Yirmi birinci yüzyılda dünya bir üniversite, her üniversite bir dünya olmuştur.

Okumaya devam et “Üniversiteleri küresel olan ülkelerin kültürel dokuları sağlam ekonomik yapıları güçlü yönetimleri demokratik olur”

Sürekli barışın temelleri dünyaya atlantik’ten pasifik’ten önce akdeniz’den bakanlarla atılacaktır

Üç kıtanın ortasında, küresel bir medeniyet olarak Akdeniz, dünya medeniyetlerinin ana kaynağı olmuştur. Yirmi birinci yüzyılda, Amerika’dan Çin’e kadar bütün dünya ülkeleri, Akdeniz’in eşsiz bilgi ve bilgelik hazinelerine döneceklerdir. Dünyanın ekonomik ve kültürel kaynakları, Akdeniz’de toplanmıştır. Dünyada medeniyetlerin temelleri olan köklü değerler, Akdeniz’in sınırsız zenginliklerinden devşirilmiştir.

Okumaya devam et “Sürekli barışın temelleri dünyaya atlantik’ten pasifik’ten önce akdeniz’den bakanlarla atılacaktır”

Hayatın her alanında kültürler ekonomilere anlam ekonomiler kültürlere değer kazandırırlar

Yunus, Mevlana, İbn Arabi derin bilgelikleriyle, Anadolu’nun düşünce ve eylem dünyasının ışığı olurlar. Anadolu’nun Malazgirt’de başlayan, bin yıllık tarihi, bilgelerin eserleriyle yoğurulur. Yunus Anadolu’dan, Mevlana Horasan’dan, İbn Arabi İspanya’dan bakarak, Türklerin kültür ve ekonomi dünyalarını zenginleştirirler. Onlar eserleriyle Anadolu’yu hem tavandan, hem tabandan dönüştürürler.

Okumaya devam et “Hayatın her alanında kültürler ekonomilere anlam ekonomiler kültürlere değer kazandırırlar”

Gelirleri giderlerini karşılamayanların yol açtıkları krizlerin faturasını bütün ülke öder

Bilişim dünyasındaki gelişmelerle, dünyanın ekonomik ve kültürel yapısındaki dönüşümler, bütün ülkeleri hem ekonomik, hem kültürel alanlarda, küresel kuruluşlarla birbirlerine bağımlı hale getiriyorlar.Dünyanın bütün ülkelerinde üretim ve tüketim alanları açan küresel kuruluşlar, girdileriyle olduğu kadar, çıktılarıyla hayatı kolaylaştırarak, ülkeler arasında çok boyutlu bağlar kuruyorlar. Onlarla dünya her yıl biraz daha küçülüyor.

Okumaya devam et “Gelirleri giderlerini karşılamayanların yol açtıkları krizlerin faturasını bütün ülke öder”

Savaşların tarihinde Çanakkale’yi doğru okumayanla yeni Çanakkale’lerin tekrarlanmasının önüne geçemezler

Ülkelerin tarihleri, en büyük, en önemli ve en değerli zenginlikleridir. Değişik alanlardaki zenginliklerini değerlendirmesini başaramayan ülkeler, ekonomik, siyasal, kültürel üretim güçlerine yeni boyutlar kazandıramazlar. Ülkelerin gelecekteki zenginlikleri, geçmişteki zenginliklerine dayanılarak, ülkelerarası pazarlara taşınır. Ülkelerle birlikte dünyanın tarihi, bilim ve teknolojinin olduğu kadar, kültür ve sanatın da anasıdır.

Okumaya devam et “Savaşların tarihinde Çanakkale’yi doğru okumayanla yeni Çanakkale’lerin tekrarlanmasının önüne geçemezler”

Çatışma dünyasını uzlaşma dünyasına geleceği doğru okuyan bilge dünya liderleri dönüştürür

Üretim ve yönetim dünyasında, son yıllarda en çok araştırılan konuların başında liderlik gelmektedir. Kamu, özel ve gönüllü kuruluşların yönetiminde, ordu benzeri yapılanmaların önemini yitirmesi, bütün boyutlarıyla liderlerin başarılarının, kaynaklarını araştıran çalışmaların çoğalmasına yol açmıştır. Düşünce ve eylemde, çığır açan liderlerin görüşleri, kuruluşların değişik kademelerinde, yer alan yöneticilere yol gösterici olmaktadır.

Okumaya devam et “Çatışma dünyasını uzlaşma dünyasına geleceği doğru okuyan bilge dünya liderleri dönüştürür”

Kıyamet’in provası olan depremler hayatı ölümle ölümü hayatla bütünleştirirler

Ölümden sonra dirilişi yok sayan, ölüm karşısında susan seküler kültür, ölümü hayatın dışına atmak için, elinden geleni arkasına bırakmıyor. Seküler kültürle yoğurulan yaşama düzeninde, ölümler aile ortamından hastane ortamına taşınıyor. İnsanların ölüm yokmuş gibi yaşamaları için, mezarlıklar yerleşim alanlarının dışında, kimsenin görmediği alanlara taşınarak gözden uzaklaştırılıyorlar.

Okumaya devam et “Kıyamet’in provası olan depremler hayatı ölümle ölümü hayatla bütünleştirirler”

Kuralsızlığın olduğu kuruluşlarda kurumsallaşma olmaz

Toplumların birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde oldukları dünyada, kültürün ve ekonominin, ana dinamiğini kuruluşlar oluşturur. Dünyanın her yanında toplumları, kamu, özel ve vakıf kuruluşlar ayakta tutarlar. Onlar üç ayaklı büyük bir masaya benzerler, ayaklardan biri eksik olursa, nasıl masanın dengesi bozulursa, toplumların da dengesi bozulur. Toplumlarda ekonomik, siyasal ve kültürel uyum ve düzen kuruluşlarla sağlanır.

Okumaya devam et “Kuralsızlığın olduğu kuruluşlarda kurumsallaşma olmaz”

Gündüz gece rüya görmeyenler köklü dönüşümlerin tetikleyicileri olamazlar siyasal sınırları aşmasını başaramazlar

İçine kapanmayan kuruluşlar, büyük rüyalar görürler. Gerçekleştirilecek rüyaları olanlar hem yerel, hem küresel pazarlarda çığır açıcı yeniliklerin öncüleri olurlar. Başarılı kuruluşlar gördükleri rüyalar doğrultusunda yürürler, rüyalarının gerçekleşmesi uğrunda, ümitsizliğe düşmeden, karamsarlığa kapılmadan, yorulma bilmez gayretle çalışırlar. Onlar beklemedikleri zamanlarda, görülmeyen dönüşümlere imzalarını atarlar.

Okumaya devam et “Gündüz gece rüya görmeyenler köklü dönüşümlerin tetikleyicileri olamazlar siyasal sınırları aşmasını başaramazlar”

Ateş dünyasını güneş dünyasına mehmet akif gibi “korkma” demesini bilenler dönüştürür

Osmanlı Devleti’nin uzun ömürlü olması, kuruluş yıllarından son yıllarına kadar, eğitime önem vermesinden kaynaklanır. Osmanlı döneminde Bursa, Edirne ve İstanbul yanında, geleceğin sultanlarının sancak beyliği yaptığı Manisa, Kütahya ve Amasya Anadolu’nun eğitim ve kültür merkezleri olmuştur. Bütün Osmanlı şehirlerinin merkezinde çarşı, cami ve medrese vardır. Çarşının zenginliği ve caminin etkinliği, iki kurum arasında uyum ve düzeni sağlayan medreseye dayanır.

Okumaya devam et “Ateş dünyasını güneş dünyasına mehmet akif gibi “korkma” demesini bilenler dönüştürür”

Kültürlerini derinleştirmeyenler ekonomilerini zenginleştiremezler

Dünyada insanlığın varoluş düşüncesinin ana kaynağını, hayata anlam kazandıran kutsal kitaplar oluştururlar. Toplumların düşünce ve eylem dünyasının, derinliğinin ve zenginliğinin artırılmasında, kutsal kitaplar vazgeçilmez bir yer tutarlar. Tarihin her döneminde, toplumları ekonomilerinden önce, kültürleri ayakta tutarlar. Büyük küçük bütün ülkelerde, hayatı ekonomiden önce kültür katlanılır kılar.

Okumaya devam et “Kültürlerini derinleştirmeyenler ekonomilerini zenginleştiremezler”