Bütün ülkelerin birbirine bağımlı olduğu kare dünyada barış arayan ülkeler savaş bulmazlar

Yirmi birinci yüzyılda ülkeler, savaş yıllarını ne kadar azaltırlarsa, üretim güçlerini o kadar büyütürler. Savaş yıllarında ülkeler yoksullaşırken, barış yıllarında zenginleşirler. Tarihin bütün dönemlerinde, barış isteyen devletler, savaş peşinde koşan devletlerden, daha güçlü olmuşlardır. Tarih boyunca açıkça görüldüğü gibi, dünya kültüründe güncelliğini hiç yitirmeyen eserler, savaş dönemlerinden daha çok barış dönemlerinde verilmiştir.

Okumaya devam et “Bütün ülkelerin birbirine bağımlı olduğu kare dünyada barış arayan ülkeler savaş bulmazlar”

Gizliliğin olmadığı kare dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin başarılı olduğu dünyadır

Dünyada insanlık tarihi boyunca, hiyerarşik kuruluşların başında ordular gelir. Tarihin her döneminde, orduların hiyerarşik yapıları, bütün kurumların, kuruluşların değişmez örnekleri olmuştur. Her hiyerarşik kuruluşta, tek tepe noktası olur. Tabanı geniş olan hiyerarşik kuruluşlarda, yukarı doğru çıkıldıkça sayılar azalır, tepe noktasında yalnızca bir yönetici vardır. Yukarıdan bakıldığında, geniş taban görülmez.

Okumaya devam et “Gizliliğin olmadığı kare dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin başarılı olduğu dünyadır”

Gizliliğin olmadığı kare dünyada devletleri ordularından önce adil yönetimleri ayakta tutar

Üç kıtada geniş bir alana yayılan, Osmanlı coğrafyasındaki savaşlar, dünya barışının güvencesinin ordulardan önce, adil yönetimlerin olduğunu göstermiştir. Yirmi birinci yüzyılda, savaş dünyasının yerine, barış dünyasının geçmesi, ülkeleri orduların değil, adil yönetimlerin ayakta tuttuğunu, bütün dünyanın gündemine taşımıştır.Duvarların yıkıldığı dünyada devletlerin, savaştan daha çok barışa yatırım yapmaları, büyük önem kazanmıştır.

Okumaya devam et “Gizliliğin olmadığı kare dünyada devletleri ordularından önce adil yönetimleri ayakta tutar”

Kültürleri derin olmayan toplumların ekonomileri zengin olmaz

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, birbirini izleyen iki dünya savaşıyla, Avrupa ülkeleri bütün altyapı yatırımlarını yitirdiler. Onlar savaşlar sonrasında, kültürel kaynaklarına dayanarak, ekonomilerini yeniden inşa etmeyi başardılar. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında da, Müslüman ülkeler iç ve dış savaşlarla, yakıldılar ve yıkıldılar. Birbirini büyüten savaşlar, doğal kaynak zengini ülkeleri, temel ihtiyaçlarını karşılamayan ülkelere dönüştürdüler.

Okumaya devam et “Kültürleri derin olmayan toplumların ekonomileri zengin olmaz”

Türk ve İslam dünyası Afganistan’dan bütün ülkelere zeytin dalı uzatmanın yolunu bulmak zorundadır

Afganistan’dan Azerbaycan’a, Endonezya’dan Fas’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan İslam ülkeleri, dünyanın orta kuşağını oluştururlar. Müslüman ülkeler Kuzeyin yüksek gelirli ülkeleriyle, Güneyin düşük gelirli ülkeleri arasında, en büyük ve en etkili denge gücüdürler. İslam dünyasında savaş olursa, dünyada barış olmaz. Dünyadaki savaşları durdurmak isteyen ülkeler, Afganistan başta olmak üzere, bütün Müslüman ülkelerdeki barış hareketlerini desteklemek zorundadırlar.

Okumaya devam et “Türk ve İslam dünyası Afganistan’dan bütün ülkelere zeytin dalı uzatmanın yolunu bulmak zorundadır”

İnanmış öğrenmesini öğrenen bir insandan daha dönüştürücü bir güç yoktur

Yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında, insanların karşı karşıya oldukları sorunlar arasında, inançları ve değerleri uğruna, yorulmadan, bıkmadan, coşkuyla çalışacak insanların sayısını artırmak, önemli bir yer tutmaktadır. Silahların öldürücü güçleri, ne kadar geliştirilirse geliştirilsin, dünyada inanmış bir insandan, daha etkili bir silah yoktur. Ayrıca silahlar ne kadar yeni olurlarsa olsunlar, öldürücülüklerini insanların ellerinde gösterirler. Savaşlardaki ölümlerden sorumlu olanlar, silahlardan önce silahları ellerinde tutanlara vur emrini verenlerdir.

Okumaya devam et “İnanmış öğrenmesini öğrenen bir insandan daha dönüştürücü bir güç yoktur”