Yirmibirinci yüzyıl barıştan terazi tutan barışı barışla tartan erdemli bilge liderler bekliyor

Dünya orta kuşağında yer alan, İslam dünyası için hem Yirminci, hem Yirmibirinci yüzyıllar, savaş yüzyılları oldu. Avrupa ülkelerinin İslam dünyasının, zengin yeraltı kaynaklarını paylaşma yarışları, Ortadoğu’da büyük göçlere yol açan, ölüm yağdıran, dehşet verici savaşlara dönüştü. Sanayi Devrimi’nden bu yana, Batı dünyası, ulaştığı zenginliği korumak için, Ortadoğu’da, savaş başta olmak üzere her yol ve yönteme başvurdu. Seküler Batı ekonomiyi bir araç olarak değil, bir amaç olarak gördü, ekonominin belirleyiciliğine inandı.

Okumaya devam et “Yirmibirinci yüzyıl barıştan terazi tutan barışı barışla tartan erdemli bilge liderler bekliyor”

Türk ve islam dünyasının ülkeleri olmadan savaşsız barış avrupa’sının geleceği aydınlık olmaz

Üç koldan Avrupa’ya gelen Türklerin ve Müslümanların katkılarıyla, dünyanın üretim ve yönetim kültürü zenginleşir. Asya, Avrupa, Afrika üç kıtanın, Akdeniz, Karadeniz, Hazar üç denizin hem anahtarı, hem kilidi İstanbul olmadan, Yirminci yüzyılın en önemli, en geniş birliğini oluşturan Avrupa Birliği’nin geleceği ve dünya barışı güvence altına alınamaz. Yirmibirinci yüzyılın başında İngiltere’nin ayrıldığı gibi, ortasında İspanya, sonunda Fransa ayrılabilir.

Okumaya devam et “Türk ve islam dünyasının ülkeleri olmadan savaşsız barış avrupa’sının geleceği aydınlık olmaz”

Düz dünyanın en güçlü devletleri en adil olan devletlerdir


Yağmalamaya dayanan ekonomileriyle, yeteri kadar büyüyen Avrupa ülkeleri, uzun bir durgunluk dönemine girmişlerdir. Avrupa’nın içine düştüğü, üretim güçsüzlüğünün doğurduğu boşluğu, Afrika’nın ve Asya’nın yağmalanan ülkeleri dolduracaktır. Dünya nüfusunün yarısını oluşturan “Otokratik Çin” ve “Demokratik Hindistan”, dünyanın yeni üretim merkezi olma yolunda hızla ilerliyorlar. Onları Endonezya, Türkiye, Nijerya ve Brezilya izliyor.

Okumaya devam et “Düz dünyanın en güçlü devletleri en adil olan devletlerdir”

Dünya barışının güvencesi Asya’dan Avrupa’ya giden Türkler gibi Doğu’dan alanlar Batı’ya verenler olacaktır

Türkiye yüzyılların içinde, Anadolu’da oluşan, kültürel ve ekonomik birikimiyle, hem bir Asya, hem de bir Avrupa ülkesidir. Türkiye’nin bin yıllık tarihinde, Asya’daki bilgi ve bilgelik birikimi kadar, Avrupa’daki düşünce ve eylem birikimi de önemli yer tutar. Türkler tarihlerinde hiçbir zaman ya Asya, ya Avrupa değil, hem Asya hem Avrupa demişlerdir. Türkler Asya’yı kültürün, Avrupa’yı ekonominin kaynağı olarak görmüşlerdir.

Okumaya devam et “Dünya barışının güvencesi Asya’dan Avrupa’ya giden Türkler gibi Doğu’dan alanlar Batı’ya verenler olacaktır”

Hem Doğu’nun hem Batı’nın ezeli ve ebedi bilgi ve bilgelik birikimini bütün boyutlarıyla düz kare dünyaya taşımak

Türkiye yüzyılların içinde, Anadolu’da oluşan, kültürel ve ekonomik birikimiyle, hem bir Asya, hem de bir Avrupa ülkesidir. Türkiye’nin bin yıllık tarihinde, Asya’daki bilgi ve bilgelik birikimi kadar, Avrupa’daki düşünce ve eylem birikimi de önemli yer tutar. Türkler tarihlerinde hiçbir zaman ya Asya, ya Avrupa değil, hem Asya hem Avrupa demişlerdir. Türkler Asya’yı kültürün, Avrupa’yı ekonominin kaynağı olarak görmüşlerdir.

Okumaya devam et “Hem Doğu’nun hem Batı’nın ezeli ve ebedi bilgi ve bilgelik birikimini bütün boyutlarıyla düz kare dünyaya taşımak”

Dünyaya barışı Doğu’yu ve Batı’yı iyi bilenler getirirler

İslam başta Batı olmak üzere, bütün dünyayı aydınlatacak, çok zengin kültürel kaynaklara sahiptir. Batı dünyasının Taoizm’e, Budizm’e ve Şintoizm’e büyük bir borcu yoktur. İslam söz konusu olduğunda, durum bütünüyle değişir. Batı’nın Müslümanlara olan borcu ödenemeyecek kadar büyüktür. Batı dünyasında, kültür adına ithal edilmiş ne varsa, hepsinin kaynağı, İslam dünyasının sınırsız hazineleridir.

Okumaya devam et “Dünyaya barışı Doğu’yu ve Batı’yı iyi bilenler getirirler”