Bilgi okumakla başarı yapmakla kazanılır bilenler yaparlar

İnsanın kendisini bilmesinden daha önemli bilgi, kendisini yenmesinden daha büyük başarı yoktur. Bilgi kazanmak için okumak, başarı kazanmak için yapmak gerekir. İnsan okuduğu kadar düşünür, yaptığı kadar bilir. Okumayan insan düşünmez, yapmayan insan bilmez. Düşüncesiz bilgi, bilgisiz düşünce zenginleşmez. Bu yüzden hem düşüncenin, hem de bilginin hayat kaynağı, okumasını bilmektir.

Okumaya devam et “Bilgi okumakla başarı yapmakla kazanılır bilenler yaparlar”

Doğulular gibi üretirken batılılar gibi tüketen devletler açıklarını enflasyonla bütün kesimlere ödetirler

Dünyada Batılılar gibi üretmeden, Batılılar gibi tüketen her ülke, enflasyona davetiye çıkarır ve enflasyonun artmasını hızlandırır. Çünkü enflasyon Batılılar gibi üretmeyen, ancak Batılılar gibi tüketmeye heveslenen ülkelerde, toplumun bütün kesimlerinden alınan gizli vergiye dönüşür. Enflasyon devletlerin üretmeden tüketmelerinden kaynaklanır. Enflasyonla yolsuzluklar ve haksızlıklar katlanarak artar. Üretim karşılığı olmayan paranın bolluğu, güvenirliğini ve değerini hızla düşürür.

Okumaya devam et “Doğulular gibi üretirken batılılar gibi tüketen devletler açıklarını enflasyonla bütün kesimlere ödetirler”

Dünya diyalektik düşünceyi Hegel’den Marx’tan değil Mevlana’dan öğrenmiştir

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, iyiliklerle kötülüklerin birbirine karıştığı, her alanda, büyük bir karmaşa yaşanıyor. Doğu’dan Batı’ya, bütün ülkelerde, beklenmeyen gelişmeler, birbirini izliyor. Irak’ın ve Afganistan’ın ekonomik yapıları yıkılırken, Malezya’nın ve Türkiye’nin ekonomik yapıları güçleniyor. Zenginlikler yoksullukları, yoksulluklar zenginlikleri, iyilikler kötülükleri, kötülükler iyilikler yapılarında taşıyorlar.

Okumaya devam et “Dünya diyalektik düşünceyi Hegel’den Marx’tan değil Mevlana’dan öğrenmiştir”

Ya felsefe ya fetih yapmak değil hem felsefe hem fetih yapmak her alanda hem Yunus hem Sinan olmak

Türkiye düşünce tarihinin iki önemli ismi, Ziya Gökalp ve Yahya Kemal aralarında konuşuyorlar. Gökalp, “Tarihimize bakıyorum, büyük hakanlar, eşsiz mimarlar, kusursuz şairler ve güçlü askerler yetiştirmişiz. Ancak büyük filozoflar yetiştirmemişiz, felsefe yapan bir millet değiliz” diyor. Yahya Kemal de, “Türkler felsefe yapan değil, fetih yapan bir millettir. Türkler felsefe yapan bir millet olsalardı, hepsi Orta Asya’da olurlardı” diye karşılık verir.

Okumaya devam et “Ya felsefe ya fetih yapmak değil hem felsefe hem fetih yapmak her alanda hem Yunus hem Sinan olmak”

Ülkelerin değerlerini dünya pazarlarına ürettikleri yerli ürünlerinden önce geliştirdikleri dünya ürünleri taşır

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında dünya, her ülkenin ürünlerinin satışa sunulduğu, büyük bir alışveriş merkezine benzemektedir. Dünyada ülkelerin ekonomik ve kültürel güçleri, dünya ürünleri, dünya hizmetleri ve dünya bilgileri üreten küresel kuruluşlarından kaynaklanıyor. Küresel pazara dönüşen dünyada, ülkelerin ordularının cephelerdeki savaşlarından daha çok, kuruluşlarının pazarlardaki yarışları önem kazanıyor.

Okumaya devam et “Ülkelerin değerlerini dünya pazarlarına ürettikleri yerli ürünlerinden önce geliştirdikleri dünya ürünleri taşır”

Her ayı ramazan ayı bilerek savaş dünyasını barış dünyasına dönüştürmek

İnsanlığın barış içinde, savaşsız bir dünya özlemi, Yirmi ikinci yüzyıla kalmıştır. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Yemen’de, Somali’de, Filistin’de ve Sudan’da Ramazan ayı da, iç savaşların hızını kesmesine yetmiyor. Her ülkede iktidar yarışları, kanlı iç savaşlara dönüşerek devam ediyor. İktidar savaşlarında her gün bütün insanlık yüzlerce defa öldürülüyor. Müslüman dünyanın devletler üstü kuruluşlarının gücü, kanlı iç savaşları durdurmada yetersiz kalıyor.

Okumaya devam et “Her ayı ramazan ayı bilerek savaş dünyasını barış dünyasına dönüştürmek”

Seküler ekonominin ana dinamiğini sınır tanımayan açgözlülük oluşturur

Yaşanılan yüzyıl bir büyüme, bir devleşme yüzyılı olarak nitelendirilirse yanılmış olunmaz. Özellikle Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, şehirler, kuruluşlar ve kitle haberleşme araçları, geçen yüzyıla göre katlanarak büyümeye devam ediyor. Dünyada pek çok ülkeden daha büyük şehirlerin sayıları hızla artıyor. Her yıl pek çok ülkeden daha etkili ve daha güçlü dev şirketler ortaya çıkıyor. Gerek ulusal gerek uluslararası alanlarda dev şirketler devletlerden daha güçlü hale geliyorlar.

Okumaya devam et “Seküler ekonominin ana dinamiğini sınır tanımayan açgözlülük oluşturur”

Kültür gökyüzünün ekonomi yeryüzünün kaynaklarıyla yeni açılımlar kazanır

Kültür ve ekonomi bir dünyanın, biri gökyüzünden biri de yeryüzünden beslenen iki ayrı alanıdır. Kültür gökyüzünden, ekonomi yeryüzünden güç alır. Kültür ekonominin, ekonomi de kültürün, hayat kaynağıdır. Kültür ekonominin gören gözü, ekonomi de kültürün tutan elidir. İnsanlara gören göz olan kültürle birlikte, tutan el olan ekonomi, hayat kaynağı havuzlara, durup dinlenmeden kova kova su taşırlar.

Okumaya devam et “Kültür gökyüzünün ekonomi yeryüzünün kaynaklarıyla yeni açılımlar kazanır”

Savaş dünyasını barış dünyasına “dağların üstünde” ererek “kentlere şafaklar gibi” ağanlar dönüştürür

Anadolu insanının kültür dünyasında yaylaların doldurulamaz bir yeri vardır. Anadolu’nun her yerleşim biriminin, bir yaylası bulunur. Anadolu’da insanlar, yaz aylarında yaylalara giderler. Türklerin ekonomilerinde, yaylalar vazgeçilmez bir işlev yüklenirler. Kış sporları, sağlık, eğitim, eğlence, süt ve et ürünlerinin üretiminde, yaylalarıyla ünlü dağlar, Anadolu’da hayati bir önem taşırlar.

Okumaya devam et “Savaş dünyasını barış dünyasına “dağların üstünde” ererek “kentlere şafaklar gibi” ağanlar dönüştürür”

Dünyada demokratik söyleme paylaşımcı ekonomiye katılımcı yönetime bilinmeyen açılımlar kazandırmak

Sanayi odaklı küre dünyanın demokratik söylemi gibi, bilgi odaklı kare dünyanın da, kendine özgü bir demokratik söylemi vardır. Sanayi yüzyılından bilgi yüzyılına, demokrasinin söylemi hızla değişmektedir. Küre dünyanın demokratik söyleminde, pozitif kültürün kavramları öne çıkmıştır. Kare dünyanın demokratik söyleminde ise, kutsal kültürün kavramları öne çıkacaktır.

Okumaya devam et “Dünyada demokratik söyleme paylaşımcı ekonomiye katılımcı yönetime bilinmeyen açılımlar kazandırmak”

Otokratik yönetimlerin güç kazandığı bir dönemde her ülke kendi demokrasisini kendisi inşa etmek zorundadır

Dünyada Çin’nin ve Rusya’nın otokratik yönetimlerinin, öne çıktığı bir dönemde, bütün ülkeler demokratik yönetimi geliştirme yolunda, yeni açılımlar yapmak zorundadır. Ancak söz konusu demokrasi olunca, daha önce söylenenleri tekrarlamak yerine, geliştirmek ve yeni boyutlar kazandırmak hayati önem taşıyor. Çünkü gizliliğin olmadığı kare dünyada, hiçbir ülkenin durduğu yerde değişmeden kalması mümkün değildir. Artık her ülke, ekonomik, siyasal ve kültürel varlığını koruyabilmek için, demokrasinin geleceğini geçmişinden daha güçlü kılmaya önem verme gereğini duyuyor.

Okumaya devam et “Otokratik yönetimlerin güç kazandığı bir dönemde her ülke kendi demokrasisini kendisi inşa etmek zorundadır”

Arvasi ile Necip Fazıl Kotku ile Turgut Özal yirminci yüzyıl Anadolu’suna damgasını vuranların önünde gelirler

Tarihin her döneminde liderler, toplumların gönül zenginlikleriyle, akıl zenginliklerini altın oranda kucaklaştırarak, kültürel dokuyu ve ekonomik yapıyı dönüştürmüşlerdir. Toplumların dönüşüm sürecinde, gönül zenginliği akıl zenginliğine, akıl zenginliği gönül zenginliğine yeni açılımlar kazandırır. Gönül zenginliğiyle akıl zenginliği arasında, karşılıklı bir iletişim ve bir etkileşim vardır. Gönül dünyasında ekilenler, akıl dünyasında, akıl dünyasında ekilenler, gönül dünyasında biçilirler. İki dünyada birden ekilmeyenler, iki dünyada birden biçilmezler.

Okumaya devam et “Arvasi ile Necip Fazıl Kotku ile Turgut Özal yirminci yüzyıl Anadolu’suna damgasını vuranların önünde gelirler”

Tarihin hiçbir döneminde doğru yolda olanların kayboldukları görülmemiştir

İnsanların atalarının yitirdiği Cenneti bulabilmesi için, dünyada bir yolcu gibi yaşamasını öğrenmeleri gerekir. Hayatı yaşanır kılmanın sırları, yolcuların gizemli dünyasının derinliklerinde gizlidir. Yolcuların zengin dünyalarının derinliklerine dalmadan, herkesin aynı anne ve babadan geldiğinin bilincine varmak mümkün değildir. Uzun yolculuklarda, yollarını kaybedenler, yolculara bakarak yollarını bulurlar.

Okumaya devam et “Tarihin hiçbir döneminde doğru yolda olanların kayboldukları görülmemiştir”

Dünyada katılımcı Medine demokrasine yeni açılımlar kazandırmadan savaşların üstesinden hiçbir güç gelemez

Bilginin hiyerarşisinde Seküler Batı’da, metafizik dünyadan daha çok fizik dünyaya ağırlık verilmesi, kutsal kültürle seküler kültür arasındaki iletişim ve etkileşim kanallarını dinamitlemiştir. Seküler kültürün oluşturduğu düşünce ve yaşama paradigmasında, bilginin hiyerarşisi altüst olmuştur. Bilginin hiyerarşisinde normatif değerlerin yerine pozitif değerler geçmiştir. Hayatın her alanında, Marx’ın deyişiyle kutsal kültür, toplumların afyonu olarak görülmüştür.

Okumaya devam et “Dünyada katılımcı Medine demokrasine yeni açılımlar kazandırmadan savaşların üstesinden hiçbir güç gelemez”

Washington ve Moskova yirmi birinci yüzyılın dağılma yolunda ilerleyen üçüncü ve dördüncü Roma’larıdır

Doğu ve Batı dünyası arasındaki çatışmaların, doruk noktasına ulaştığı, Ortaçağ sonrası dünyanın, en büyük silahlı iki gücü Amerika ve Rusya’dır. Pentagon denizleriyle ve karalarıyla, dünyanın her yanına yetişebilecek bir ordunun yönetim merkezidir. Kendisini dünyanın başkenti olarak gören Washington’da, Pentagon Capitol’den beş kat daha büyük bir fiziksel altyapıya sahiptir. Her biri birer yüzen hava ve kara orduları olan uçak gemileriyle, Pentagon dünyanın bütün ülkelerine ulaşacak güçtedir.

Okumaya devam et “Washington ve Moskova yirmi birinci yüzyılın dağılma yolunda ilerleyen üçüncü ve dördüncü Roma’larıdır”

Dünyada barışın güneşinin doğması dileğiyle. Sezai Karakoç’tan oruç ayında dua niyetine bir şiir:

Şehzadebaşı’nda 
Gün doğmadan

Yerleşecek yer aramak
Camiinin avlusunda
Soğuk bir taşa oturmak
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Başı avuçlara almak
Kuşların kanatlarını toplamak
Gecenin çatı katından
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Yüzü gözü toz içinde
Şiirden mest develerin
Gül dökülür heybesinden
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Yoldan geçen bir kaç çocuk
Kubbeyi tutan aydınlık
Mezarlarda yeni sesler
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Lâle gibi çeşmeleri
Menekşeden sebilleri
Türbeleri bir şelâle
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nın

Külahıyla Yunus Emre
Sarığıyla Akşemseddin
Kavuğuyla Mimar Sinan
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Tek başına veli ağaç
Dallarıyla taşır göğü
Köklerine bağlı toprak
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Kafdağından daha yüksek
Çin Seddinden daha uzun
İçimizde med ve cezir
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Gün doğmadan şehzadeler
Ellerinde meşaleler
Şehzadebaşı’nı gezerler
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Cin halkından kafileler
Katır sırtında geçerler
Kıra kıra kemanları
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Kızaran ufka selâm
Süleymaniye’den Beyazıt’tan
Mutlaka olmak isterim
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda

Gün de doğar gün de doğar
Bir gün mutlaka gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gün doğmadan Şehzadebaşı’nd

Dünyanın bütün ülkelerinde sınır tanımayan açgözlülük ve savurganlık giyenleri yakan ateşten bir gömlektir

Dünyada doğal kaynak zenginliğiyle, yaygınlaşan verimsiz tüketim harcamaları, ateşten bir gömlektir. Gösterişe dönük ölü yatırımlar, toplumun değişik kesimleri arasındaki, gelir dengesizliklerini büyütürken, yoksulluğu da yaygınlaştırırlar. Bütün dünyada işlevsiz ölü yatırımlar, ekonomik yoksullaşmanın olduğu kadar, kültürel yüzeyselleşmenin de ana kaynağıdırlar. İşlevsiz ölü yatırımlar, toplumların bütün kesimlerini bencilleştirirler.

Okumaya devam et “Dünyanın bütün ülkelerinde sınır tanımayan açgözlülük ve savurganlık giyenleri yakan ateşten bir gömlektir”

Evleri işyerlerine ve okullara dönüştürerek bilgeliğe dönüşen bilgiye yeni açılımlar kazandırmak

Dünyada ilgi alanları ne olursa olsun, bilim insanlarının önde gelen görevleri, insanlara tüketmenin büyük bir mutluluk olduğunu, her çareye başvurarak bıkmadan, usanmadan tekrarlamak oluyor. Dünyanın bütün ülkelerinde bilimsel araştırmalar, kültürel kazançlardan daha çok, ekonomik kazançları artırmada yoğunlaşıyor. Her ülkede dünya pazarlarını, ele geçiren kuruluşların beklentileri önem kazanıyor.

Okumaya devam et “Evleri işyerlerine ve okullara dönüştürerek bilgeliğe dönüşen bilgiye yeni açılımlar kazandırmak”

Teknolojinin her alanı işgal ettiği bir dönemde teknoloji ötesi toplum olmak

Teknolojinin ekonomik ve kültürel hayatın, sürükleyici gücü haline geldiği bir dönemde, teknoloji ötesi bir toplumun oluşturulması, büyük bir önem kazanmıştır. Kısa zamanda katılımcı bir yönetimle, paylaşımcı bir ekonominin temelleri atılmalıdır. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılandığı, teknoloji ötesi bir toplumda, hiç kimse mutluluğunu, başkalarının mutsuzluğu üzerine inşa etmeyi düşünmez.

Okumaya devam et “Teknolojinin her alanı işgal ettiği bir dönemde teknoloji ötesi toplum olmak”

Dünyanın bütün ülkelerinde erdemli insanları ekonomik siyasal kültürel hayatın içine çekmek

İnsanlar hayatın, ekonominin ve dünyanın merkezinden alınarak, yerine pazar mekanizması ya da tam rekabet modelini yerleştirilir ve sistemin çalışması, yalnızca ekonomik insana bırakılırsa, büyük balıkların küçük balıkları yuttukları, kıran kırana işleyen bir ekonomik yapı ve kültürel doku ortaya çıkar. Güçlünün güçsüzü ezdiği, kaynakların belirli ellerde toplandığı, insanın gönül yanının hiç önemsenmediği bir ekonomik dünya oluşur. Geçmişin hiçbir döneminde insanlar, ahlak ilkelerinden böylesine koparılmamıştır. Yoksa arz ve talep yasaları, insanların var oldukları her yerde yürürlüktedir.

Okumaya devam et “Dünyanın bütün ülkelerinde erdemli insanları ekonomik siyasal kültürel hayatın içine çekmek”