Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek

Bilginin hiyerarşisinde metafiziğin değerleri yerine, fiziğin ilkelerinin geçmesi, kutsal kültürle seküler kültür arasındaki bağları bütünüyle koparmıştır. Seküler kültürün bütün dünyaca benimsenen paradigması, her alanda büyük bir kültürel, çoraklaşmaya yol açmıştır. Hayatın bütün alanlarında, normatif değerler önemlerini yitirirken, pozitif değerler önem kazanmıştır. Kutsal kültürün kaynağını oluşturan bütün dinlere, toplumların afyonu gözüyle bakılmıştır.

Okumaya devam et “Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek”

Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir

İnsanlığın kutsal kaynaklarıyla, bağlarını koparmış yöneticilerin elinde, bütün ülkelerde savaşlar birbirini izliyor, dünyanın her yerinde kan ve gözyaşı gölleri oluşuyor. Güçlülerin güçsüzleri, zenginlerin yoksulları, eğitimlilerin eğitimsizleri ezdiği bir dünyada, yöneticiler yerlerini korumak için, ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarına bırakmıyor. Seküler dünyada devlet yönetmek demek, hiçbir ayrım gözetmeden, öldürmeyi bilmek demektir.

Okumaya devam et “Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir”

Atina’nın ölü geçmişinden daha çok Medine’nin canlı geçmişine önem vermek

Seküler dünyada kutsal değerlerin, gündemden düşürülmesiyle oluşan siyasal yapılanmalarda, demokratik kuralların zenginleştirilmesi, demokratik kurumların geliştirilmesi, bütün ülkelerin karşı karşıya oldukları, sorunların başında gelmektedir. Dünyanın her ülkesinde, seçmensiz demokrasi isteyen yöneticiler, güvenlik sorunlarını büyüterek, katılımcı demokrasinin kuralları bir yana, temsili demokrasinin kurallarını da askıya almaktadırlar.

Okumaya devam et “Atina’nın ölü geçmişinden daha çok Medine’nin canlı geçmişine önem vermek”

Sınırların önemsizleştiği dijital evrende batı dünyası. Ülkelerine olan göçleri silahlı güçlerle durduramaz

Rönesans sonrası Avrupa’daki sanayileşmenin en büyük girdisi, petrol başta olmak üzere, Asya’nın ve Afrika’nın doğal kaynaklarıdır. Avrupa’nın sanayileşmesi için, İslam dünyasının parçalanmıştır. İngiltere’siyle, Fransa’sıyla, Rusya’sıyla Avrupa ülkeleri elele vererek, İslam dünyasını tek tek hepsini işgal etmişlerdir. Medeniyet tarihçisi Arnold Toynbee’nin vurguladığı gibi, Yirminci Yüzyıl’ın anahtar olayı, hilafet kurumunun kaldırılması ve İslam dünyasının Batı ülkeleri tarafından işgal edilmesidir. Müslüman ülkelerin bir daha işgali, Batı’nın sonunun başlangıcı olacaktır. Dünyanın geleceği Batı’da değil, Doğu’da belirlenecektir.

Okumaya devam et “Sınırların önemsizleştiği dijital evrende batı dünyası. Ülkelerine olan göçleri silahlı güçlerle durduramaz”

Bir ülkede paylaşımcı millet olmadan katılımcı devlet olmaz

Ülkelerde devletlerin ve milletlerin görevleri, bütün alanlarıyla hayatı kolaylaştırmaktır. Devletlerle milletlerin büyük bir uyum ve eşsiz bir düzen içinde olduğu, kimseye haksızlık yapılmayan, kimsenin haksızlığa uğramadığı devletin, tarihte ilk örneğini İkinci Halife Ömer vermiştir. Açıklık içinde sürekli yeniden yapılanan adil toplumlarda, hem devletlerin hem milletlerin, en başta gelen görevleri dosdoğru olmaktır.

Okumaya devam et “Bir ülkede paylaşımcı millet olmadan katılımcı devlet olmaz”

Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler

Bilinen yuvarlak küre dünya, “Kazan ya da kaybet” stratejisinin geçerli olduğu,savaş olmadan gelişme olmaz diyen, savaş odaklı dünyadır. Bilinmeyen düz kare dünya, “Hem kazan hem kazandır” stratejisinin geçerli olduğu, uzlaşma olmadan gelişme olmaz diyen, barış odaklı dünyadır.Küre dünya değişimi sevmeyenlerin, değişime direnenlerin,kare dünya değişime uyanların, değişimi yönetenlerin dünyasıdır.

Okumaya devam et “Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler”

Gönül kazanmasını bilen insanlar iki dünyayı birden kazanır

Türkler Ahmet Yesevi’leriyle, Sarı Saltuk’larıyla Asya’nın içlerinden, Avrupa’nın içlerine uzanan, çok geniş coğrafyalarında insanların, gönüllerini kazanmaya çok büyük önem vermişler.Yaşadıkları coğrafyaları Türkler camilerle ve çarşılarla donatarak, kültürlere derinlik, ekonomilere zenginlik kazandırmışlar. Anadolu bin yıllık tarihi boyunca, üç kıtanın iki denizin odak noktasındaki konumuyla, Doğu’nun ve Batı’nın çekim merkezi olmuştur.

Okumaya devam et “Gönül kazanmasını bilen insanlar iki dünyayı birden kazanır”

Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar

Toplumların kültürel dokusunda iz bırakan dönüşümlerin öncülüğünü, sözün gücünü bilenlerin çevresinde odaklanan düşünce hareketleri yapar. Hayatı dönüştüren düşüncenin tohumları, onların elinde meyva veren ağaçlara dönüşür. Sözün ustalarının elinde tohumlar ağaç, ağaçlar orman olur. Bütün boyutlarıyla dar bir çevrede, tartışılıp benimsenmeyen bir düşünce, geniş bir çevre tarafından benimsenmez.

Okumaya devam et “Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar”

Amerika İngiltere İsrail Ortadoğu’nun dengesini bozarak bölgeyi savaş alanına dönüştürmüştür

Ortadoğu bin yıldan beri, onlarca farklı din, mezhep ve etnik kökenden insanlara kapılarını açmış, yerin altı kadar yerin üstü, zengin olan bir coğrafyadır. Peygamberler ülkesi Ortadoğu, son yıllarda Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasındaki yıkıcı güç çatışmalarının merkezi olmuştur. Ancak Batı’lı ülkeler unutmasınlar, Peygamber ülkelerinde savaş çıkaranlar, önünde ya da sonunda savaşı ülkelerine taşırlar.

Okumaya devam et “Amerika İngiltere İsrail Ortadoğu’nun dengesini bozarak bölgeyi savaş alanına dönüştürmüştür”

Ekonomide tüketicisiz pazar yönetimde seçmensiz demokrasi olmaz

Anadolu’nun bin yıllık tarihiyle yoğurulan Türkler, tüketim dengesizliğ olmayan bir toplum yapısı, ayrıcalığa yol açmayan, bir yönetim örgüsü oluşturmak için çalışıyorlar. Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin, hiç birinden geri kalmayan, merkezden daha çok, yerinden yönetime dayanan, bir yönetim ve bir üretim birikimi vardır.Türkler Balkan ülkelerinde, çokkültürlü yönetim kültürünün, en güzel örneklerini vermişlerdir.

Okumaya devam et “Ekonomide tüketicisiz pazar yönetimde seçmensiz demokrasi olmaz”

Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır

Dünyada ülkeler arasındaki çatışmaların, doruk noktasına ulaştığı, yüzyılın, en büyük silahlı gücü Amerika’dır. Amerika’da Pentagon denizleriyle ve karalarıyla, dünyanın her yanına yetişebilecek bir ordunun yönetim merkezidir. Kendisini dünyanın başkenti olarak gören Washington’da, Pentagon Capitol’den beş kat daha büyük bir fiziksel altyapıya sahiptir. Her biri birer yüzen hava ve kara orduları olan uçak gemileriyle, Pentagon dünyanın bütün ülkelerine ulaşacak güçtedir.

Okumaya devam et “Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır”

Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir

Dünyanın “Çağdaş Roma İmparatorluğu” Amerika, bütün dünyadan gelen göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Kızılderililerin dışındaki Amerikalıların hepsi, Kolomb”tan sonra gelen Avrupalı yabancılardır. Amerika Afrikalıların bir Afrika’sı, İngilizlerin bir İngiltere’si, Almanların bir Almanya’sı, İspanyolların bir İspanya’sı, İtalyanların bir İtalya’sı, Yahudilerin bir İsrail’i, Çinlilerin bir Çin’i, Hindistanlıların bir Hindistan’ı, Pakistanlıların bir Pakistan’ı, Mısırlıların Bir Mısır’ı olan, büyük bir ülkeler ülkesidir. Amerika’nın geleceğinde beyaz Avrupalılar değil, siyah Afrikalılar vardır. Bu yüzden dünyanın en güçlü ülkesi Amerika, yalnızca Amerikalılar için değil, bütün dünya için önemlidir

Okumaya devam et “Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir”

Dijital dünyada aranan erdemli devlet seküler kültürün çorak topraklarında bulunmaz

Devletlerin yönetimi ve yöneticilerin taşıdığı sorumluluklar, Doğu’da ve Batı’da yüzyıllardan beri, düşünürlerin tartıştığı konuların başında gelmiştir. İnsanlık Yusuf Peygamberle, devlette yönetimin ve üretimin önemini kavramıştır. Onun hayatında devlet hiyerarşisinde, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerde, doğruluğun, bilginin ve bilgeliğin ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Batı’da Platon’dan, Thomas More’a ve Campenella’ya kadar düşünürler, erdemli devletin hayalini kurmuşlardır.

Okumaya devam et “Dijital dünyada aranan erdemli devlet seküler kültürün çorak topraklarında bulunmaz”

Tarihin her döneminde erdemli devlet olmada üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü belirleyici olmuştur

Devletler toplumların bağrından doğarlar, toplumlara dayanırlar, kurumlarla, kuruluşlarla güçlerini paylaşarak, varlıklarını korurlar. Niall Ferguson “Meydan ve Kule”de, Daron Acemoğlu ve James A. Robinson “Dar Koridor”da, tarihte uzun yolculuklara çıkarak, devletlerle toplumların arasındaki, güç dengelerini tartışırlar. Uzun ömürlü devletlerde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerli olmuştur. Devletler güçlerini, hukukun bağımsızlığından ve tarafsızlığından alırlar.

Okumaya devam et “Tarihin her döneminde erdemli devlet olmada üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü belirleyici olmuştur”

Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir

Yirmi birinci yüzyılda Batı ülkelerinin yol açtıkları, yıkıcı savaşlarla Müslüman ülkelerin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, baştan sona bir bir yok edilmiştir. Dünyanın en zengin, kültürel ve ekonomik kaynaklarına sahip olan ülkeler, her alanda en yoksul ülkeler konumuna düşmüşlerdir. Demokrasi düşmanı yönetimlere karşı, bütün ülkelerin demokratik kesimleri, işbirliği yapmazlarsa, dünyadaki savaşların sonu hiçbir zaman gelmeyecektir.

Okumaya devam et “Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir”

Ülkelerin her alandaki başarıları devletle toplum arasındaki uyuma ve dengeye dayanır

Üretimde ve yönetimde sürekli yenilenmesini bilen ülkelerde, hem devletlerin hem toplumların, sorumluluklarının başında, hayatı bir yandan kolaylaştırmak bir yandan güzelleştirmek gelir. Ülkelerin nehirlerinden, nehirlerin şehirlerinden bilindikleri gibi, devletler toplumlarından, toplumlar değerlerinden bilinirler. Devletler olmadan toplumlar, toplumlar olmadan değerler olmaz. Ancak toplumler devletler için değil, devletler toplumlar için vardır. Erdemli toplumların, erdemli devletleri olur.

Okumaya devam et “Ülkelerin her alandaki başarıları devletle toplum arasındaki uyuma ve dengeye dayanır”

Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek

İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde, büyük önem taşımıştır. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, bütün bilimlerin araştırma konusu olmuştur.

Okumaya devam et “Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek”

Kuruluşlar dünyasında hem gece hem gündüz olmasını bilmek

Çalışma alanları ne olursa olsun, bütün kuruluşların en başta gelen görevleri, hiçbir ayrım gözetmeden, bütün insanların hayatlarını kolaylaştırmaktır.Kuruluşlar üretikleri ürünlerle, verdikleri hizmetlerle ve geliştirdikleri bilgilerle,dünyayı hem yaşanır kılmak,hem güzelleştirmek için birbirleriyle yarışırlar. Kuruluşların yarşında aranılan bulunur.Dünyada iyilik arayan kuruluşlar güzellik bulurken, kötülük arayan kuruluşlar çirkinlik bulurlar.

Okumaya devam et “Kuruluşlar dünyasında hem gece hem gündüz olmasını bilmek”

Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler

Devletler mevsimlere benzerler, yazları kışlar, kışları yazlar izler. Devletlerin sürekli yazları olmadığı gibi, sürekli kışları da yoktur. Devletleri kurumları, milletleri değerleri, ayakta tutarlar. Kurumlar milletlerin değerlerinden kaynaklanan, kurallarla yönetilirlerse uzun ömürlü olurlar. Değerlere dayanan kuralların gücü, zaman içinde geçerliliklerini korumalarından kaynaklanır. Devletlerde kurumsallaşmış yönetim, en köklü kurallardan beslenen yönetimdir.

Okumaya devam et “Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler”

Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor

İletişim ve ulaşım alanındaki baş döndürücü gelişmeler, İstanbul ile dünyanın bütün şehirleri arasındaki uzaklık yakınlık farkınını bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Bilinen yuvarlak küre dünya gitmiş, telefon ekranına sığan, herkesin birbirini gördüğü, düz kare bir dünya gelmiştir. İnternet ortamında ulaşılmayacak, gezilmeyecek, görülmeyecek hiçbir şehir yoktur. Ülkeler arasında kısa dönemde değişmeyen siyasal sınırlar önemini yitirirken, sürekli değişen kültürel ve ekonomik sınırlar önem kazanmaktadır.

Okumaya devam et “Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor”