Bütün krizler ihtiyaçlar sınırsızdır büyüme sonsuzdur diyenlerden kaynaklanır

Yıldan yıla daha karmaşık, daha birbirine bağımlı, bir ekonomik yapı kazanan dünyanın, karşı karşıya olduğu sorunların başında, sonu gelmez sınırsız ihtiyaçlardan kaynaklanan, aşırı gösteriş tüketimi gelmektedir. Hem Kuzey’in zengin, hem de Güney’in yoksul ülkelerinde insanlar, teknolojik yeniliklerle durmadan büyütülen, ihtiyaçların baskısı altında ezilmektedir. Toplumların bütün kesimleri devletler gibi, sürekli yeni boyutlar kazanan ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, durmadan borçlanmaktadırlar.

Ekonomi’den sosyoloji’ye bütün bilimlerin uzmanları, insanlığı tehdit eden, küresel iklim değişiklerine hiç kulak asmadan, Kuzey ülkelerinin gösteriş tüketimlerini karşılamak için, dünya ölçeğinde yarışmaktadır. Metafizik dünyayla bağlarını koparan yalnızca fizik dünyaya odaklanan seküler insan, Geothe’nin ünlü Faust’u gibi, sınırsız isteklerini karşılamak için, ruhunu teknolojik yeniliklere satmıştır. Bilimsel araştırmalarla,sürekli kan tazeleyen aşırı tüketim, dünyayı krizden krize sürüklemektedir.

İhtiyaçların yapısı ve aralarındaki hiyerarşi konusunda, Gazali’den Maslow’a kadar pek çok düşünür, farklı açılardan bakarak, ilginç değerlendirmeler yapmıştır. Belirli aralıklarla tekrarlanan ve etkilerini dünya ölçeğinde gösteren krizler, bir bulaşıcı hastalık gibi, bütün dünyaya yayılan, İngiltere’den Amerika’ya kadar, çok sayıda ülkenin ekonomisini yatağa düşüren, gereksiz tüketimden, silahlanmadan ve savaşlardan kaynaklanmaktadır.

Başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere, bütün ülkeler tüketimi dizginlemek,silahlanmayı sınırlamak,savaşları önlemek yerine, sınırlı dünyada gerçekleştirilmesi, hiçbir zaman söz konusu olmayan, sonsuz büyümenin peşinden koşmaktadırlar. Batı dünyası, dünyanın doğal kaynaklarını sorumsuzca tüketmeye devam ederse, Afrika’da,Asya’da ve Latin Amerika’da, açlıkla savaşan insanların, sayıları katlanarak artacaktır.Asya ve Afrika Avrupa’yı, Latin Amerika ve Çin Amerika’yı işgal edecektir.

İnsanlar aşırı, gereksiz ve yararsız tüketimin kamçılayıcıları olan, küresel kuruluşların elinde, satın al denileni satın alan, tüket denileni tüketen bir robota dönüştürülmüşlerdir.Tüketim kültüründe, yaşı ve mesleği ne olursa olsun, her insanın değeri, ürettiği ürünlerle değil, tükettiği ürünlerle belirlenmektedir.

Aşırı tüketimi özendiren ortamda, bütün insanlar lonesco’nun gergedanları gibi yığınlar ya da Kafka’nın hamam böcekleri gibi, tek tek gerçek hayata yabancılaşmaktadır. Gereksiz tüketimle, gösteriş harcamalarıyla, ölü yatırımlarla, doğal kaynaklarla birlikte, insanlar da tüketiliyor.

Bütün insanlığın istediği, yaşanabilir bir dünyayı inşa edecekler, yapay ihtiyaçları büyüterek, kazançlarını katlayarak artıran, çokuluslu ve küresel sermayeyle beslenen, kar amaçlı kuruluşlar olmayacaktır.

Gösteriş tüketimi ve savaş yüzyılında, insanlık yaşanabilir dünyanın yolunu ve yönünü gösteren pusulayı yitirmiştir. Ekseni kayan dünyada, en ağır bedeli, Müslüman ülkeler ödemektedir.

Yaşanabilir dünyanın mimarları, tüketim sarhoşu olmayan, üretmeden tüketmeyen, Yunus’lar, Mevlana’lar, Hacı Bektaş’lar,Hacı Bayram’lar olacaktır.