Hem Batı’da, hem de Doğu’da, fizikötesiyle bağlarını koparmış, insanların oluşturduğu bir dünyada, ulusal ve uluslararası iktidar, savaşları birbirini izlemektedir. Ülkelerin yönetimlerini ele geçirenler, iktidar alanlarını genişletme yarışlarını, kanlı bir savaşa dönüştürmüşlerdir. Dünyanın üstüne bir karabasan gibi çöken, savaş bulutlarıyla, göklerden insanların üzerine, yağmur yerine bomba yağmaktadır.
İnançsızlığı inanç haline getiren, görünmeyen dünyaya bütünüyle kapalı seküler kültür, hayatın birbirini tamamlayan boyutlarını, birbirinden aşılmaz duvarlarla ayırarak, herkesi kendi alanında yaşamaya zorlamaktadır. Savaşı barışa, düşmanlıkları dostluklara, dönüştürmenin sırrı, hayatı bütün olarak görmesini bilen, şairlerin şiirlerindedir. Şairlerin barış çağrılarına kulak vermeyen toplumlar, savaşların silah seslerini duymak zorunda kalırlar.
İnançsızlıkla birlikte ümitsizliğin de, hayatın bütün alanlarına yayıldığı bir dönemde, kutsal kültürün kapılarını sonuna kadar açarak, hayatın değişen boyutları arasında, değişmeyen boyutlarını yakalamasını bilen, Yunus gibi, Eşrefoğlu Rumi gibi, Niyazi Mısri gibi, şairlere ihtiyaç vardır. Onlar doğru olmanın, doğru düşünmenin, doğruyu aramanın yolunu şiirleriyle açarlar. Her alana bir bulaşıcı, hastalık gibi yayılan yoksulluk, şiirsizlikten kaynaklanmaktadır.
Hayatın şiirini yitirenler, hiçbir eylemin şiirini yakalayamazlar.
Kendi kutsallığını kabul ettirmek için, kutsal olan her şeye düşman olan seküler kültür, derinliğini yitiren insanın çevresinde, dışına çıkılması mümkün olmayan, bir ateş çemberi oluşturmuştur. Yeni yüzyılın kutsal kültüre, bütünüyle kapalı seküler insanı, kendisini kuşatan ateş, çemberini parçalayamadığı için, vahşi bir kaplan gibi, her karşısına çıkana saldırmaktadır. Bu yüzden, dünyadaki bütün ülkelerde, savaşlar savaşlara yol açmaktadır.
Seküler insana kurtuluşun, iktidar savaşını güzel yapmakta değil, güzelliğin iktidarını gerçekleştirmek için, güzellikte yarışmakta olduğunu, ölümsüz şiirleriyle şairler anlatacaktır. Düşünceyi şiire dönüştürmesini bilen şairler, hem bir eylemci, hem de bir düşünür olmasını bilirler. Onlar nefreti sevgiye, kötümserliği iyimserliğe dönüştürmenin, yorulma bilmez savaşçılarıdır. Onların saygı gördüğü bir toplumda, hayatın bütün boyutlarında, her eylemin en köklüsü yapılır.
Düşünür şairler, şair düşünürler şiirleriyle, bütün insanlığı yeni fetihlere çağırmaktadırlar. Nurettin Topçu’nun “Büyük Fetih”te anlattığı gibi: “Bu fetih gönülleriyle mazinin en derin tabakalarına bağlanan ve dallarında bütün güzel meyvalarını veren hayat ağacının, daima yaratıcılıkta ileriye doğru hamle yapmasıdır”.
Şairler bütün dünyada, insanların gönüllerini şiirleriyle, fetheden yeni yüzyılın bilinmeyen yeni fatihlerdir.
Sınırsız ,düz kare dünyada insanların gönüllerini kazanamayanlar, kazandıkları ülkelerde kalamazlar.
Tarihin her döneminde gönüller, askerlerin silahlarlarıyla değil, şairlerin şiirleriyle kazanılmıştır.