Dünyada yoksullar gibi yaşamak bir erdemdir ancak yoksulluk bir erdem değildir

Bir toplumun üretim gücünün büyütülmesi, kimseye haksızlık yapılmadan, üretilen bilgilerin, ürünlerin ve hizmetlerin paylaşılması, bütün ülkelerin ana sorunudur. Toplumların üretim gücünü büyütme ve üretimi paylaşma yöntemleri, yüzyıllar içinde büyük değişiklikler göstermiştir. Ancak kaynakları değerlendirme ve ihtiyaçları karşılama sorunları, başlangıçtan beri vardır, var olmaya devam edeceklerdir.

Dünyada insan hayatının başlangıcında, İncil’de vurgulandığı gibi, ekmek ya da ekonomi değil, söz ya da kültür vardır. Yalnız ekonomiyle yaşanmadığı gibi, yalnız kültürle yaşanmaz. İnsanlığın atalarının yitirdiği, hiçbir şeyin kıtlığı çekilmeyen, Cennetin sınırsız kaynakları yanında, bütün insanların yaşadığı dünyanın kaynakları sınırlıdır. İnsanlık dünyanın sınırlı kaynaklarıyla, yitirdiği sınırsız kaynakların Cennetini bulacaktır.

Arka bahçesi dünya olan, Yitirilen Cennete giden yolun kutup yıldızları, seküler kültürün arayış içinde olan filozofları değil, kutsal kültürün üstün habercileri olan peygamberlerdir. Kutsal kültürün peygamberlerini izleyenler, yitirdikleri Cenneti bulmakla kalmazlar, yaşadıkları coğrafyayı bir dünya Cennetine dönüştürürler. Bunun için Pascal filozofların buldukları Allah’a değil, peygamberlerin haberini verdikleri Allah’a inanır.

Sınırlı kaynaklarıyla bütün dünyayı, herkesin ihtiyacı karşılanan bir Cennete çevirecekler, hayatın bütün boyutlarında nimetleri büyütmeyi, külfetleri küçültmeyi kendilerine görev edinenler olacaktır. Ekonomi hayatı yaşanır kılmanın ve kolaylaştırmanın bilimidir. Bu yüzden, ekonominin tarihi, ekmeğin tarihiyle yaşıttır. Ekmeğe ihtiyaç duyulan her yerde, ekonomiye ihtiyaç duyulur. Bu yönüyle, ekonomi sanatların en eskisi, bilimlerin de en yenisidir.

Kutsal kültüre saygılı olmak, ekonomiye ilgisiz olmak anlamına gelmez. Kutsal kültürde, yoksullar gibi yaşamak bir erdemdir, ancak yoksulluk bir erdem değildir. Yoksullukla savaşmak, herkesin vazgeçilmez sorumluluğudur. Çünkü yoksulluk, hiç kimsenin giymek istemediği ateşten bir gömlektir. Yoksullukla savaş, ekonominin inceliklerini iyi bilmeyi gerektirir.

Ekonominin doğal yasalarını ve işleyiş mekanizmasını bilenler, hiçbir zaman yoksul düşmezler.Ekonomide yoksullar gibi yaşamak güç gösterirken, yoksulluk güçsüzlük gösterir. Bunun için Dergah kültüründe, bir lokma bir hırka tüketmek, bin lokma bin hırka üretmek sürekli özendirilir.Ekonomi Adam Smith ve Karl Marx ile başlamadığı gibi, onlarla da bitmemiştir.

Sanayi toplumunun sorunlarına odaklanan, dünya ekonomi biliminin, iki yüz yıllık bir geçmişi vardır. Soğuk Savaş sonrası gelişmeler, ekonominin seküler kültürün bir türevi olmadığını göstermiştir. Yirmi birinci yüzyılda, kimse ekonomik gelişmenin yolunun sekülerleşmeden geçtiğini söyleyemez. Sekülerleşme ekonomik başarının güvencesi değildir.

Dünyanın sorunu sekülerleşmeden, ekonominin ilkeleri ışığında, üretim gücünü büyütmektir.

Kutsal kültürde üretmekten ve tüketmekten önce, erdemli olmak önemlidir.

Dünyada erdemli insanların, üretimleri ve tüketimleri erdemli olur.