Dünyayı savaş alanına dönüştüren Amerika’nın beyazlarını Afrika’nın siyahları diz çöktürecektir

Amerika’nın kuruluşu söz konusu olunca, akla hemen Endülüs sonrası, Amerika’yı işgal etmeye başlayan, Avrupalı göçmenler gelir. Amerika İspanyol, İngiliz, İtalyan, Alman, Fransız ve Hollandalı göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Amerika’da Kızılderililerin dışında herkes göçmendir, hiç kimse Amerika’nın yerlisi değildir. Kızılderililerin atalarının da, Bering Boğazı’ndan Amerika’ya geçen Moğolların olduğunu, Muhammed Hamidullah’ın ve Fuat Sezgin’in araştırmalarını okuyanlar bilir. Amerika’nın işgali, birbirleriyle savaşan açgözlü Avrupalıları, büyük bir zenginliğe kavuşturmuştur.

Avrupalı işgalciler Aztek, İnka ve Maya kültürlerinin vatanı Amerika’da, Arapların İspanya’da ve Sicilya’da, Türklerin Yunanistan’da, Bulgaristan’da, Hırvatistan’da ve Sırbistan’da gösterdikleri, dinlere saygıyı ve hoşgörüyü göstermemilerdir. “Bizden olmayan bize karşıdır” diyen, ellerinde silahla gelen Avrupalılar, Amerika’daki geleceklerinin güvencesini, yerli kültürleri bütünüyle yok etmede bulmuşlardır. General Clauswitch’in “topyekün yok etme” odaklı savaş stratejisini, İspanyollar Endülüs’te, Amerikalılar Vietnam’da, Fransızlar Cezayir’de uygulamışlardır.

Avrupa’dan Amerika’ya göç edenlerin çoğunluğunu, savaşlardan kaçanlar ve yoksullar oluşturmuştur. Avrupalı göçmenler Amerikalı yerlilerin, topraklarını zorla ellerinden almışlar, akıl almaz şiddet yöntemleri uygulamışlardır. Amerika Avrupalılar için, herkesin kısa yoldan zenginlik peşinde koştuğu “ Altın Ülke” olarak görülmüştür. Zengin doğal kaynaklarıyla, tarıma elverişli geniş topraklarıyla, Avrupalılar Amerika’yı Avrupa’nın tahıl ambarı yapmak için, Afrika’nın siyah insanını köleleştirmişlerdir. MalcolmX’in hayat hikayesini yazıya döken Alex Haley, Kökler kitabında siyah insanların Amerika serüvenini ayrıntılı olarak anlatır.

Amerika’nın kısa tarihinde, derin yaralar açan, bağımsızlık savaşının ardından gelen, büyük bir iç savaştan sonra, ulaştığı çok kültürlü toplumsal ve siyasal yapısının mimarları, Avrupa’dan, Afrika’dan ve Asya’dan gelen göçmenlerin torunlarıdır. Ortadoğu’nun omurgasını oluşturan Araplar ve Türkler bugünkü Avrupa’nın, Rönesans Avrupa dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü olan Amerika’nın öncüleri olmuşlardır. Araplarıyla Türkleriyle Ortadoğu bugünkü Avrupa’nın, Avrupa bugünkü Amerika’nın temelindeki en güçlü dinamiktir. Peygamberler ülkesi Ortadoğu, medeniyetlerin ana kaynağıdır. Medeniyet adına ne varsa,hepsi Ortadoğu’da doğmuştur. Avrupa’da doğmuş hiçbir büyük din yoktur.

Halford Mackinder’in Asya’dan, Avrupa’dan ve Afrika’dan oluşan “Dünya Adası”nın tarihi, fetihlerin ve yeniden fetihlerin, yol açtığı kıyımlarla ve göçlerle doludur. İslam’ın doğuşuyla büyük bir dinamizm kazanan Ortadoğu coğrafyası, yüzyıllarca üç kıtanın belirleyici gücü olmuştur. Avrupa’nın birbiriyle savaşan ülkelerinin aralarındaki sınırları ortadan kaldırarak, ortak para birimine geçmeleri, Avrupa’da “Tarihin sonu”nu getirmeye yetmemiştir. Yalnızca kendine demokrat, yalnızca kendine adil Avrupa’da, tarih yeni başlamaktadır. Avrupa Amerika’yı nasıl işgal ettiyse, Ortadoğu Avrupa’yı er ya da geç, öyle işgal edecektir.

Amerika’nın ve Avrupa’nın tarihi yeniden yazılacak, yeniden yorumlanacaktır. Tarihte yeni açılımlar, yeni yaklaşımlar, yeni yorumlar, bugün olduğu gibi, büyük göç dalgalarının olduğu, çalkantılı dönemlerde görülür. Yeni dönemde Amerika’yı işgal eden Avrupa, Doğu Türkistan’dan Bosna’ya, büyük İslam dünyası tarafından işgal edilecektir. Amerka’yı da Afrika’dan ve Asya’dan gelen göçmenler dönüştürecektir. Amerikalı beyazlara Afrikalı siyahlar katılımcı demokratik yönetimi ve paylaşımcı ekonomik öğretiyi öğreteceklerdir.

Geçmişte Ortadoğu Yunan’ı ve Roma’yı içselleştirerek, dünyaya Endülüs’ü ve Osmanlı’yı armağan etmiştir. Avrupa Endülüs’ü içselleştirerek, Rönesans dönemindeki atılımların temellerini atmıştır. Büyük ve Engin Ortadoğu, Avrupa’yı ve Amerika’yı içselleştirerek, yeni dünyanın, yeni “Dünya Adası”nı inşa edecektir.

Yeni dünyanın mimarları kurşunlarıyla değil oylarıyla konuşan, şavaş karşıtları, yeni İbn Arabi’ler, yeni Mevlana’lar, yeni Yunus’lar, yeni Thoreau’lar, yeni Tolstoy’lar, yeni Schweitzer’ler, yeni Gandi’ler olacaktır.