İnsanlar birbirleriyle konuşa konuşa öğrenmesini öğrenirler

Konuşmalarda bilgi ve bilgelik alışverişi, doruk noktasına ulaşır. Konuşma edebiyatçılar arasındaki, düşünce alışverişlerinin yazıya dökülmesidir. Edebiyatçılarla konuşmalar, ilk elden bilgi verdikleri için, her zaman çok sevilirler. Konuşmalarda bütün birikimler yansıtılır. Bu yüzden, konuşmaların okuma ve yazma gibi, insanı dört bir yanından kuşatan, gizemli bir yanı vardır. Kültür ve sanat dergilerinde önce konuşmalar okunur.

Konuşmalarda edebiyatçılar, düşüncelerini sözü uzatmadan, en yalın ve en açık olarak ortaya koyarlar. Konuşmalar düşüncelerin edebiyata, edebiyatın düşüncelere dönüştüğü, tartışmadan öğrenmenin, en etkili ve en önemli yoludur. Bir konuyu, değişik açılardan ele alarak, birlikte inceleyip geliştirmenin, hem öğretici, hem de eğitici bir boyutu vardır. Konuşmalarda tartışılan her konu, erken ya da geç yazıya dökülür.

Dergah kültüründe bir eğitim yöntemi olarak, konuşmanın vazgeçilmez bir yeri vardır. Karşılıklı konuşma ortamında, düşmanlıklar dostluklara dönüşür. Konuşmalar insanlığın düşünce ve eylem dünyasına açılan, kapıların anahtarlarını verirler. Hangi kültür ve edebiyat dergisine bakılırsa bakılsın, her sayısında mutlaka bir konuşma bulunur. Bütün dergilerin en çok ilgi gören bölümleri, sevilen bir edebiyatçıyla, eleştirel bakan bir düşünürle yapılan konuşmalardır. İngiltere’de Encounter dergisi, her sayısında bir düşünürle yaptığı, uzun konuşmalarla bilinir ve sevilir.

Türkiye’de konuşma geleneğini, Nuri Pakdil’in yönetiminde yıllarca yayınlanan, Edebiyat Dergisi yaygınlaştırmıştır. Onun Necip Fazıl ile yaptığı uzun bir konuşma, çok büyük bir ilgi görmüştür. Ayrıca Pakdil, Arnold Toynbee ile, Eugene Ionesco ile yapılan konuşmaları çevirerek, düşüncenin derinliklerini ve edebiyatın zenginliklerini, sınır tanımayan güzelliklerini, Anadolu’ya taşımıştır. Konuşmalar bir mıknatıs gibi, çevrelerinde geniş bir çekim alanı oluştururlar.

Mavera Edebiyat dergisinde, Pakdil’in öncülüğünü yaptığı konuşmalar kervanına, sık sık düzenlediği, sonradan kitaplaşan, kapalı yapılan “Açık Oturum”larla, yeni boyutlar kazandırmıştır. Uzun tartışmalardan sonra ilk oturum, “Edebiyatta Yerellik ve Evrensellik” konusunda yapılmıştır. Benim yönettiğim, düşünce ve edebiyatta yerellikle küreselliğin, sınırlarının tartışıldığı ilk oturuma, Rasim Özdenören, Akif İnan ve İsmet Özel konuşmacı olarak katılmıştır.

Düz kare dünyada ülkelerinin sınırlarının, dışına çıkmayan düşünce ve edebiyat, hem küresel renkler taşıymaz, hem uzun ömürlü olmaz.

Dünyaya açılmayan bir edebiyat, hayatın özü ve özeti olan insanın, düşünce ve eylem dünyasına yeni açılımlar kazandırmaz.

İnsanı ilgilendirmeyen, edebiyatın ilgi alanına girmeyen, hiçbir bilgi ve bilgelik yoktur.

Konuşmalar düşünce ve edebiyat zirvelerinin, eserlerinin yol haritalarıdır.

Konuşulan yazılır, yazılan okunur, okunan zaman aşımına uğramaz