Katılımcı yönetimi ve paylaşıcı ekonomiyi içselleştirmek bütün ülkelerin gündemindeki ana sorundur

Dünyada gece ve gündüz farkının ortadan kalkması, ülkeleri ve kuruluşları gizliliğin olmadığı, bir dünyaya uyum sağlamaya zorlamaktadır. Ülkelerde yapılan yolsuzlukların, kuruluşlarda yapılan haksızlıkların, uzun süre gizlenmeleri ve üzerlerinin örtülmesi mümkün değildir. Bir ülkede sağlanan haksız kazançlar, bir ülkede gizlense bir ülkede gizlenmez. Gizliliğin olmadığı dünyada, dürüstlük zorunlu erdem olmuştur.

Dünyanın her ülkesinden bütün ülkelerin, bütün ülkelerden her ülkenin görülmesi, pazar mekanizmasının kurallarıyla birlikte, demokratik mekanizmanın ilkelerine işlerlik kazandırılmasının önemini, bütün dünyanın gündemine taşımıştır. ilk sıralarda yer almaktadır. Bunun için bütün ülkelerde, paylaşımcı ekonomi ve katılımcı yönetim tartışılmaktadır.Artık her ülke her kuruluş açıklık içinde, yeniden yapılanmaya özen göstermek zorundadır.

Ülkeler demokratik mekanizmayı içselleştirmezlerse, kuruluşlar pazar mekanizmasını içselleştiremezler. Bütün ülkelerde demokratik yönetimlerin güçleri, pazar mekanizmasındaki aksamaları önleyerek, ekonominin her alanında üretim güçlerine, yeni zenginlikler kazandırmalarından kaynaklanır. Kuruluşlar arasında pazar mekanizmasını aksamaları önlemeyi bilen yönetimler, demokratik mekanizmayı aksamadan yöneterek, uluslararası ilişkilerde ağırlıklarını, dünya pazarlarında yerlerini korurlar.

Türkiye ve Arjantin İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyanın önde gelen ekonomik güçlerine sahiptirler. Savaşta Almanya, Japonya, Fransa ve İngiltere gibi yakılıp yıkılmamışlardır. Ancak toplumdan kopuk dayatmacı yönetimlerin elinde, her iki ülkenin ekonomisi, elli yılda savaşa girmekten, çok daha beter olmuştur. Haksızlıklarla birlikte yolsuzlukların katlanarak arttığı baskıcı otokratik yönetimlerde, ülkeler iç ve dış kaynakları değerlendirmede başarısızlığa uğrarlar.

Devletler pek çok ülkede olduğu gibi kaynaklarını yatırım ürünlerinin üretiminden daha çok, kamu kuruluşlarının çokkatlı binalarına gömerlerse, ülkelerin üretim güçlerine en büyük darbeyi vururlar. Üretim gücü düşük, yeterli demokratik birikime sahip olmayan ülkelerde, yönetimler seçmenleri etkilemek için, tarımsal ürünlerin fiyatlarını yüksek tutarak, pazar mekanizmasını aksatmakla kalmazlar, bütçelere yeni yükler getirirler. Dünyada hiçbir yönetim, ekonominin doğal yasalarına savaş açamaz.

Dünyada her yerinde kaynak yetersizliği çeken ülkeler, iç ve dış kaynaklardan borçlanarak, üretim güçlerini büyütürler. Ülkelerin büyümeleri ve gelişmeleri için, borçlanma gereklidir. Ancak borçlanmanın altın kuralı, her zaman borçla bulunan kaynakları, üretim kapasitesini artırıcı yatırımlarda kullanmaktır. Borçlarını iç ve dış finans kuruluşlarından, aldıkları borçlarla ödemeye çalışan yönetimler, paralarının değerini koruyamadıkları gibi, enflasyon oranlarını da dizginleyemezler.

Ülkelerde ekonomik krizlerin ve sosyal patlamaların önüne güvenlik güçleriyle geçilmez.

Borçları öz kaynaklarını aşan ülkeler ve kuruluşlar darboğazlarla karşılaşırlar.

Borçla borç ödeyen ülkeler, her zaman krizlerin tetikleyicileri olurlar.