N. Topçu C. Ökten M. Z. Kotku cumhuriyet döneminde dünya bilgi birikimini bilgeliğe dönüştüren üç bilgedir

Bağrında taşıdığı bütün varlıklarla, doğal hayatın sularla canlılık kazanması gibi, her yönüyle kültürel hayat da, bilge insanlarla yeni boyutlar kazanır. Nasıl yağmurlar doğal kaynakların geleceklerinin güvenceleri ise, toplumların geleceklerinin güvenceleri bilge insanlardır. Dünyanın her yerinde bilge insanlar, ülkelerin ürün, hizmet ve bilgi üretme gücünün, ana dinamiğini oluştururlar.

Bilge insanların etkisi, öğretme ve öğrenme çalışmalarının, hayat boyu devam eden sürekliliğinden kaynaklanır. Öğrenmesini ve öğretmesini, öğrenmenin yaşı, yeri ve zamanı olmaz. Bilge insanlarla toplum, toplumla bilge insanlar arasın- da duvar yoktur. Onların çevrelerinde, bilgeliğe dönüştürülen bilginin, vatanı yoktur. Dünyanın her yanında, bilgeliği zenginleştirenler, değişik eğitim kurumlarının, duvarlarını yıkan, sıradışı bilgelerdir.

Türkiye’de yeni bir kuşağın yetişmesine, öncülük yapan bilge insan, Celal Ökten’in düşünce ve eylem dünyasını, Hüseyin Yorulmaz kitaplaştırmıştır. Nurettin Topçu’nun Arapça, Türkçe, Felsefe, Kelam ve Fıkıh uzmanlığı yanında, eşsiz bir tarihçi olarak nitelendirdiği Ökten’in öğretme ve öğrenme coşkusu, Cumhuriyet döneminde yeni bir kuşağın, yetişmesinde çok etkili olmuştur. O kuşağın gönlü geçmişte, gözü de sürekli gelecekte olmuştur.

Anadolu’da bilgi ve bilgelik kazandıran, eğitim kurumlarının başında dergahlar gelir. Onlar insanların düşünce ve eylem dünyalarına, zenginlik kazandırırken, akılların başlarda olması kadar, gönüllerde de olmasına önem verirler. Öğrenmesini öğrenmenin, iç dünyaya dönük yüzünü Dergah kültürü oluşturur. Ökten dönemin dergahlarının öncüleri olan Fahreddin Erenden ve Mehmet Zahid Kotku’dan el alarak, öğrenmenin beşikten mezara kadar, devam ettiğini göstermiştir.

Bilgi dünyasında aklı başında olanlar, bilgelik dünyasında ise aklı gönlünde olanlar, yol gösterici olurlar. Bilgi dünyasını zenginleştirmeyenler, bilgelik dünyasının derinliklerine inemezler. Öğretirken öğrenenlere, öğrenirken öğretenlere, iki dünyanın kapıları birden açılır. Onlar herkesin okuduğu kitapları okurlar. Ancak düşünülmeyeni düşünür, bilinmeyeni bilir, görülmeyeni görürlar. Onların dünyasında öğrenme özürlülere yer yoktur.

Akılla büyütülen zenginlik, gönülle tüketilmezse, toplumun bütün kesimlerini yoldan çıkaran, bir gösteriş yarışına dönüşür. Ürün, hizmet ve bilgi üretim gücünü büyütmek, genişleyen ekonomiyi denetmek için, akıl gücünden önce, gönül gücüne ihtiyaç vardır. Bunun için, Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında, gönül öncülerinin vazgeçilmez bir yer tutmuşlardır. Onlar gönlün gözüyle görmüşler, aklın gözüyle konuşmuşlardır.

Tarihinin her döneminde gönül zenginliği, akıl zenginliğin- den çok daha önemli olmuştur.

Gönül dünyalarını derinleştiremeyenler, akıl dünyalarını zenginleştiremezler.

Gönül dünyasında, bilgeliğe dönüşmeyen bilgiye yer verilmez.