Oluşmakta olan salgın sonrası dünyada yapay değil gerçek ihtiyaçları karşılayan kuruluşlar ayakta kalır

Amerika’nın Silikon Vadisi’nden Çin’in Dalian’ına kadar, dünyanın değişik merkezlerinde yapılan araştırmalarla, bilgi ekonomisi yeni boyutlar kazanıyor. İletişim teknolojisindeki her gelişme, insanların yapay ihtiyaçların peşinden koşması için, dünya ölçeğinde büyük bir yarış alanı açıyor. Yapay ihtiyaçlar, dünyanın sınırlı kaynaklarını sınırsızca tüketerek, gösteriş tüketiminde, sonu gelmez doyumsuzluk fırtınaları estiriyor.

İnsanların akıllarını karıştıran, gözlerini kamaştıran ve hayatı yapaylaştıran, teknolojik araçlara gerçekten ihtiyaç olup olmadığı, bütün dünyada sorgulanıyor. Dünyanın bir yanında, yapay ihtiyaçlar öne çıktıkça, başka bir yanında da, gerçek ihtiyaçların karşılanması imkansızlaşıyor. Dünyada milyarlarca insan, yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve açlık çekiyor. Yapay ürün tutkusu, gerçek ürün kıtlığına dönüşüyor.

Salgın hastalıklarla yapay ihtiyaçların gerçekten yapay oldukları ve hayatı yapaylaştırdıkları, bütün insanlığa anlatılırsa, yapay ihtiyaçları karşılamaya odaklanan bilim ve teknoloji, gerçek ihtiyaçların karşılanmasına odaklanmak zorunda kalacaktır. Böylesine köklü bir politika değişikliğinin sonucunda, dünyanın sınırlı kaynakları, sınırsız yapay ihtiyaçların değil, sınırlı gerçek ihtiyaçların karşılaması yolunda değerlendirilecektir.

Yaşanabilir, bütün ülkelerinde, gerçek ihtiyaçların karşılandığı bir dünya inşa etmek için, insanların tok gözlülüğü, yeni açılımlarla zenginleştirilmelidir. Hayat bir yüzünü kültürün, bir yüzünü de ekonominin oluşturduğu, iki yüzü de değerli bir ipek kumaşa benzer. Kumaşın değeri gibi, hayatın değeri de iki yüze birlikte önem verilmesinden kaynaklanır. Birinin iç, birinin dış dünyaya dönük olması, bütünün değerini etkilemez.

Kültürün değerleriyle kuşatılan ekonomi alanında, insanlardan kaynaklanan sorunlar, insanlarla çözülür. Dünyanın can alıcı sorunu: İnsanları hayatı yoksullaştıran, yapay ürünlerin çekim alanın dışına çıkarmaktır. Hayatın iç boyutunu zenginleştiren kültüre, dış boyutunu zenginleştiren ekonomiden daha çok değer verilmelidir. Kültürün değerleri, ekonominin sınırlarını belirler.

Gerçek ihtiyaçlar, yapay ihtiyaçların burnuna halka takıp peşlerinden sürükmezse, seküler dünyanın akıllı bilgisayarları, bütün insanlığın gözlerini kamaştırır. Tabiatta yapaylık yok, doğallık vardır. Kültür ve ekonomi tabiattan uzaklaşırsa, hayattan uzaklaşır.

Kültür için iyi olan ekonomi içinde iyidir. Kültürün “Görünen El”i olmazsa ekonominin “Görünmeyen El”i işlevini yerine getiremez.

İnsanlığın özlediği gelecek, ekonominin “Serbest Pazarı” ile değil, kültürün “Etik Pazarı” ile inşa edilir.

Ekonominin pozitif antropisi, kültürün negatif antropisiyle durdurulur.

Ekonomi her şeydir diyenler, ekonomi için her şeyi yaparlar.