Şairler hem geçmiş hem gelecek yüzyılları yaşadıkları yüzyıla taşırlar

Çarşılarında doğruluk alınan, dürüstlük satılan şehirler, medeniyetlerin yüzleri, şiirleri karamsarlıkla başlayıp, ümitsizlikle bitmeyen şairler sözcüleridir. Nasıl bulutlar yağmurların habercileriyse, şairler de güzelliklerin habercileridir. Anadolu’nun şiir dünyasında, şiirin ulaşılmaz zirveleri olmasaydı, bugün bütün dünyayı kucaklayan, bir Semerkant, bir Eskişehir, bir Bursa, bir Konya, bir İstanbul, bir Saraybosna olmazdı. Şairler yarınların habercileridir.

Kusursuz bütün, değerli parçalardan oluşur. Sağlam parça olmadan, sağlıklı bütün olmaz. Parçada kaybolmamak, bütündeki yerini güvenceye almak için, şairler bilim ve sanattan yararlanırlar. Bilimdeki gelişmeleri yansıtmayan şiir temelsiz, sanattaki yenilikleri izlemeyen şiir derinliksiz olur. Hayatın her boyutunda var olan şiir, sanatı bilimle, bilimi de sanatla harmanlayan şiirdir. Şairler bir edebiyatçı oldukları kadar, aynı zamanda bir düşünür olmak zorundadırlar.

Dünyanın her yerinde düşünür şairlerin şehirleri, gönüllerinde taşıdıkları şiirleridir. Onlar hem şehirleri, hem de gönülleri şiirleriyle fethederler. Anadolu’nun sesi olan şairler, gönüllerle birlikte şehirleri de fethetmesini bilen şairlerdir. Yunus gibi şairler doğdukları şehirlerde olduğu kadar, sevildikleri şehirlerde de anılırlar. Onların düşünceye düşünce katan, hayata canlılık kazandıran kitapları, dünyanın her yerinde konuşulur. Edebiyatçılar kitaplarıyla yaşadıkları gibi, şehirleriyle de yaşarlar.

Arayış içinde, sorgulayıcı ruh, Sezai Karakoç’un dizeleriyle tekrarlanırsa: Kafka’yı kemirmiş, Camus’u tedirgin etmiş,
Heidegger’i düşündürmüş, Kierkegaard’ı bunaltmış, Schopenhauer’ı öfkelendirmiş, Nietzche’yi savaşçı yapmış ve Faulkner’ı sarhoş etmiştir. Derin metafizik bunalımlar yaşayan edebiyatçılar, bildikleriyle, bildirilenlerle yetinmeyip, daha fazlasını bilmek istemişlerdir. Onlar iki dünya arasındaki uyum ve düzenin, yorulma bilmeyen mimarları olmuşlardır.

Cahit Zarifoğlu: “Sanat insanın sesidir. Bu sesin ebediliğe perçinlenmesidir. Sanatçı ise, bu işin ustası. O kendi sesini duyururken, aslında yalnız kendi sesini duyurmuş olmuyor, bütün insanlığa özellikle kendi toplumuna da sözcülük etmiş oluyor” demektedir. Sanat ve edebiyat aynı zamanda, ölümsüz ruhun sesidir. Ölümsüz sanat, ruhun ölümsüzlüğünü yakalayan sanattır. Bu bağlamda “Ruh biziz ölümsüzlük bizdedir” diyen şiir, bütün sanatların anasıdır.

Şairlerin şairliği, değişik çiçeklerden yararlanarak, yalnızca kendi ballarını yapan arılar gibi olmalarından kaynaklanır. Şiirin gücü, insanda gizli olan, gizemli birikimi açığa çıkarmasında yatar. Şiir iki dünyayı bütünleştiren, iki dünyadan haberler veren, kıyıları olmayan bir denizdir. Denizin derinliklerine inmeden, şiirin zirvelerine ulaşılamaz. Düşünce denizlerinden, eylem dağlarına, uzun ve yorucu yolculuklara çıkmayanlar, ölümsüzlüğün şiirini yakalayamazlar.

Dünyanın dönüştürücü şairleri, insanlara görmediklerini gösteren, düşünmediklerini düşündüren, yapmadıklarını yap- tıran şairlerdir.

Şair dünya ise, İstanbul şiirdir. Şair İstanbul ise, Süleymaniye şiirdir. Şehirler medeniyetlerin, şiirler kelimelerin bestesidir.

Şiir zamanın aynası, şair yarının habercisi olmak zorundadır. Ölümsüzlük zamanın ruhunu yansıtan şiirle yakalanır.

İnsanların gönüllerdeki şiiri bulan şairler, şiirleriyle insanların gönüllerinde vazgeçilmez bir yer tutarlar.