Savaş dünyasını barış dünyasına “dağların üstünde” ererek “kentlere şafaklar gibi” ağanlar dönüştürür

Anadolu insanının kültür dünyasında yaylaların doldurulamaz bir yeri vardır. Anadolu’nun her yerleşim biriminin, bir yaylası bulunur. Anadolu’da insanlar, yaz aylarında yaylalara giderler. Türklerin ekonomilerinde, yaylalar vazgeçilmez bir işlev yüklenirler. Kış sporları, sağlık, eğitim, eğlence, süt ve et ürünlerinin üretiminde, yaylalarıyla ünlü dağlar, Anadolu’da hayati bir önem taşırlar.

Bursa, Kayseri, Erzurum, Antalya, Rize ve Bolu’da olduğu gibi, Anadolu şehirleriyle dağlar ve ovalar arasında, eşsiz bir uyum ve düzen gözlenir. Şehirler kültürün, dağlar hayvancılığın, ovalar da tarımın güvencesidirler. Ufuk ötesini gören insan kaynaklarıyla, ovalarıyla birlikte, yaylalarını da değerlendirmesini bilen şehirler, hem kültürün, hem de ekonominin lokomotifi olurlar. Tarih boyunca, şehirler toplumların, hayat ve güç kaynakları olmuşlardır.

Sakarya ovasından Artvin’e kadar, Karadeniz kıyılarına ve birbirine paralel olarak uzanan sıra dağların zirvesi, Kaçkar dağlarındadır. Kaçkar dağlarındaki yaylaların başında Ayder gelir. Rize’de Çamlıhemşin, Ayder yaylasına açılan kapıdır. Ayder Kaçkar dağları üzerinde kaplıca, otel ve evleriyle ünlü, kış sporlarına uygun bir yayladır. Yaylaya Fırtına Vadisi boyunca, sularla köşe kapmaca oynayan, nefes kesici bir yoldan gidilir.

Dağların büyüklüğü ve sessizliği içinde, yer alan vadilerden geçerken, insan dağlardan göklere uzanan, gizli bir merdiven varmış duygusuna kapılır. Necip Fazıl’ın, “Diyorlar bana: Kalsın şiir de söz de yerde! / Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde” dizelerinde dile getirdiği ve aramaya çıktığı merdiven, dağların bir nefes almak için, durup dinlendiği yaylalarda olmalıdır.Bunun için Sezai Karakoç “Gül Muştusu” şiirinde, “Dağların üstünde erip / Kentlere şafaklar gibi akan” mimarları yeni dünyayı inşa etmeye çağırır. Hangi dağda olursa olsun, bütün dağ zirveleri, şehirlerin “Yitik Cennet”e açılan kapılarıdır.

Dünyada sayıları çok olmayan, değerleri azlıklarından kaynaklanan dağlar, gökyüzünden yeryüzüne armağan edilmişlerdir. Onların her taşı, onların her ağacı, doğal hayatın sürekli okunması gereken kitaplarıdır. Sonsuzmuşçasına gökyüzünün derinliklerinde uzanan dağlar, şehirlerin hiç uyumayan koruyucularıdır. Dağlar doğal gücün simgesidirler. İnsanlar ne kadar güçsüz olduklarının, bilincine dağlarda varırlar.

Büyük dağların başlarındaki dumanlar büyük olur. Başı dumanlı dağlara savaş açanlar, bütün yolların birleştiği, dağ zirvelerinde yollarını kaybederek barışa hasret kalırlar.

Dağlar bilgelerin, arama, bulma ve olma yerleridir. Ölümsüzlüğün yol haritası, dağların zirvelerine verilmiştir. Denizler dalgasız, dağlar fırtınasız olmazlar.

Ölümlü dünyanın ötesine, dağlarda ve denizlerde geçilir. Bütün dünyada dağlar insanların akıl gözlerinden önce, gönül gözlerini açarlar.