Ülkelerin tarihleri, en büyük, en önemli ve en değerli zenginlikleridir. Değişik alanlardaki zenginliklerini değerlendirmesini başaramayan ülkeler, ekonomik, siyasal, kültürel üretim güçlerine yeni boyutlar kazandıramazlar. Ülkelerin gelecekteki zenginlikleri, geçmişteki zenginliklerine dayanılarak, ülkelerarası pazarlara taşınır. Ülkelerle birlikte dünyanın tarihi, bilim ve teknolojinin olduğu kadar, kültür ve sanatın da anasıdır.
Tarihin her döneminde, bir millet geçmişini ne kadar iyi bilirse, geleceğini o kadar iyi görür. Tarihsiz millet, milletsiz tarih olmaz. Ancak, bir milletin, bir ülkenin her kuşağı, tarihini yeniden yazmak ve yeniden yorumlamak zorundadır. Çünkü tarihin olguları değişmez, buna karşılık yorumları durmadan değişir. Bu bağlamda, dünya tarihin önemli dönüm noktalarından biri olan Çanakkale Savaşları, tekrar tekrar yazılmalı ve sürekli yorumlanmalıdır.
Bir uluslararası ilişkiler ustası olan Abdülhamit, İkinci Viyana kuşatmasıyla başlayan savunma döneminde, Avrupa karşısında güçsüz düşen Osmanlı ülkesinin bütünlüğünü, Yirminci yüzyılın başına kadar otuzüç yıl korumayı başardı. Sultan gözlerini zengin Osmanlı coğrafyasına diken İngiltere’yi, Fransa’yı, İtalya’yı, Avusturya’yı, Rusya’yı ve Almanya’yı birbirleriyle dengeleyerek, Anadolu insanını savaşlardan uzak tutmayı bildi. Abdülhamit durulması gereken yeri gördü ve durdu.
İttihatçılar baskı ve şiddete dayanan yöntemlerle, altyapı, eğitim ve sağlık alanlarına yapılan yatırımlarıyla, Osmanlı ülkesini yeniden inşa ettiği bir dönemde Abdülhamit”i yönetimden uzaklaştırdılar. İttihatçıların 1908″de yönetimi ele geçirdiklerinde, Bosna, Bulgaristan, Girit, Kıbrıs, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin, Lübnan, Mısır ve Kuzey Afrika, çeşitli anlaşmalar ve değişik düzeylerdeki ilişkilerle, İstanbul”a bağlarını koparmadılar.
Abdülhamit”in büyük bir diplomatik ustalıkla, savaştan uzak tuttuğu Osmanlı Devletini, İttihatçıların, aynen Merzifonlu”nun Viyana kuşatmasında olduğu gibi, oldu bittiyle Almanya”nın saflarında savaşa sürmeleri, Çanakkale”de, savaşan taraflardan toplam yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açtı. Çanakkale savaşları sonrasında, beş milyon metrekaye yakın Osmanlı coğrafyası, Avrupa ülkeleri tarafından paylaşıldı. Yönetimler nerede duracaklarını bilmezlerse, bedelini çok ağır olarak öderler.
İkinci Viyana Kuşatması, İttihatçıların Abdülhamit”i yönetimden uzaklaştırmaları ve Çanakkale Savaşları, bin yıllık Anadolu tarihinin akışını değiştiren düşüş noktalarıdır. Tarihin geçmişteki düşüş noktalarını, bütün boyutlarıyla kavramadan, gelecekteki düşüş noktaları öngörmek mümkün değildir.
Tarih savaşıyla ve barışıyla üç gündür: Dün, bugün, yarın. Dün araştırılır, bugün değerlendirilir, yarın planlanır.
Çanakkale dünyanın savaş başşehiri değil, ülkelerin barış başşehiri olmaya hazırlanmalıdır.
Tarihte her damla kan bin cana bedeldir. Tarih yerelde evrenseli görmektir.