Sınırların önemsizleştiği dijital evrende batı dünyası. Ülkelerine olan göçleri silahlı güçlerle durduramaz

Rönesans sonrası Avrupa’daki sanayileşmenin en büyük girdisi, petrol başta olmak üzere, Asya’nın ve Afrika’nın doğal kaynaklarıdır. Avrupa’nın sanayileşmesi için, İslam dünyasının parçalanmıştır. İngiltere’siyle, Fransa’sıyla, Rusya’sıyla Avrupa ülkeleri elele vererek, İslam dünyasını tek tek hepsini işgal etmişlerdir. Medeniyet tarihçisi Arnold Toynbee’nin vurguladığı gibi, Yirminci Yüzyıl’ın anahtar olayı, hilafet kurumunun kaldırılması ve İslam dünyasının Batı ülkeleri tarafından işgal edilmesidir. Müslüman ülkelerin bir daha işgali, Batı’nın sonunun başlangıcı olacaktır. Dünyanın geleceği Batı’da değil, Doğu’da belirlenecektir.

İki dünya savaşıyla, Avrupa ülkeleri, işgal ettikleri ülkelerle birlikte, kendi ülkelerini de yakıp yıkmışlardır. Milyonlarca Avrupalı savaş, soykırım, zorunlu göç ve açlık yüzünden hayatını kaybetmiştir. Avrupa Birliği, savaş sonrası parçalanmış Avrupa ülkelerini bir araya getiren şemsiye bir kuruluş olmuştur. Sürekli işgal edilen ve işgal eden Avrupa, bin yıllık tarihinin en büyük bütünleşmesini gerçekleştirerek, aralarındaki Berlin duvarlarını bir bir kaldırmıştır. Ancak Avrupa bütünleşirken, Osmanlı coğrafyasını işgal eden Rusya ve İngiltere, dağılma sürecine girmiştir.

İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan İngiltere, eskinin “üzerinden güneş batmayan” Birleşik Krallığı değil, “üzerine güneş doğmayan” sisli, yağmurlu, Avrupa’dan kopuk bir Kuzey Denizi adasına dönüşmüştür. İskoçyalılar ve Kuzey İrlandalılar, İngiltere’den ayrılmak ve Avrupa Birliğine katılmak için fırsat kolluyorlar. İngiltere Avrupa Birliği içinde ağırlığını artırmak isterken, Birleşik Krallık’taki ağırlığını yitirmiştir. Avrupa Birliği’ni parçalamak isteyen İngiltere, kendi birliğini parçalamıştır. “Parçala ve yönet” diyen İngiltere, parçalanacaktır ve yönetilecektir.

Yirminci Yüzyıl’ın savaşları, yalnızca savaş yapan ülkeleri yakıp yıkmıştır. Yirmi birinci Yüzyıl’ın savaşları, savaşa ister katılsınlar, ister katılmasınlar, bütün ülkeleri yakıp yıkmaktadır. Bu yüzden, Avrupa Birliği’nin felsefi temellerini oluşturan, Kant’ın “Ebedi Barış” risalesi, İslam dünyasının savaşlarla yerle bir olduğu bir dönemde, çok büyük önem kazanmıştır. Avrupa ülkeleri olmadan dünya barışı, Müslüman ülkeler olmadan Avrupa barışı olmaz. Türkler ve Araplarla birlikte Müslümanlar hem Avrupa hem dünya, barışının en büyük ve en önemli güvencesidirler.

Londra’da bir Karaçi, Berlin’de bir Ankara, Paris’te bir Cezayir, Madrid’de bir Rabat, Roma’da bir Bingazi, Amsterdam’da bir Jakarta vardır. Müslüman ülkeler, misafirsever ülkelerdir. Kendilerini ziyarete gelenlere, mutlaka ziyarete giderler. Ziyaret sırası Müslüman ülkelerdedir. Avrupa topraklarının altında Hristiyanlardan daha çok Müslümanlar yatmaktadır. Yahya Kemal’in vurguladığı gibi, Müslümanlar “ölüleriyle birlikte yaşarlar.”

Bütün duvarların yıkıldığı, dijital dünyada, yeni Berlin duvarlarına kesinlikle yer yoktur. İngiltere Londra ile Brüksel, Atina,Sofya, Belgrad, Budapeşte, Viyana, Münih İstanbul ile arasına duvar örmeye kalkarsa, ördükleri duvarın altında önce kendileri kalır. Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasına duvar örülemeyeveği gibi, Asya, Afrika ve Avrupa arasına da duvar örülemez.

Michel Huelbecg’in “Submission” romanındaki senaryo, Londra’da ve Rotterdam’da nasıl gerçekleştiyse, Paris’te, Berlin’de, Moskova’da
da gerçekleşecektir.

Parisliler Cezayirli, Berlinliler Türk , Moskovalılar Tatar başkana hazır olsunlar. Dijital dünyada hiçbir sınır yoktur.

Sınırsız dünyayı kimin yönettiği değil, nasıl yönettiği önemlidir.