Ülkelerde çoğunluğun sesi yanlışta birleşmeyen sağduyunun sesidir

Dünyanın hiçbir yerinde otokratik yönetimlere yer olmayan Yirmi birinci yüzyılda, bütün demokratik ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında,temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmek gelmektedir. Katılımcı demokratik yönetimlerin güç kazanmasıyla, katılımcı ekonomiye geçme çalışmaları da hız kazanacaktır. Bütün ülkelere açık, iletişim platformlarından yararlananların, sayılarının milyarları aşması, ekonomik, siyasal ve kültürel kuruluşları, çoğunluğun sesine kulak vermeye zorlamaktadır.

Tarihin bütün dönemlerinde, sesi çok çıkan azınlığa karşı, sesi az çıkan çoğunluğun sesi, sağduyunun sesi olmuştur.İster kültürel,ister siyasal, isterse ekonomik alanda olsun, sağduyunun sesine kulak asmayan, yönetimlerin ömürleri uzun olmamıştır.Çoğunluğun gücü, topluma kazandırdıkları zenginlikten kaynaklanır. Çoğunlukla elele vermeyen, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmayan yönetimler, azınlığın güçlenmesine yol açarlar.

Yönetimler iyilikleri özendirerek, kötülükleri önleyerek, ekonomik ve kültürel hayata, hem anlam, hem değer, hem zenginlik kazandırırlar.Müslüman ülkelerin İslamın doğuş yıllarına kadar uzanan, çoğunluk yönetiminin temelleri olan, katılıma ve paylaşıma dayanan,köklü yönetim gelenekleri vardır. Dünyanın bütün ülkelerinde, yönetimler başarılarını, aldıkları kararlara, yönetilenlerin çoğunluğunun, katılmasına borçludurlar.

Kusursuz demokratik yönetimlerde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerlidir. Çoğunluğu oluşturan yönetilenlerle, azınlığı oluşturan yönetenler arasındaki uyumun ve düzenin en büyük güvencesi, hukukun yönetimin dışında değil, üstünde olmasıdır. Ülkelerde hukuk suçluları cezalandırmaktan önce, suçları önlemek için vardır. İnsanların dürüstlükte yarıştığı, çoğunluğun dürüst olduğu toplumlarda, hukukçulara çok görev düşmez.

Hukukun başta gelen görevi, seçmenlerin seçme ve seçilme haklarını, güvence altına almaktır. Hukukun üstün olduğu toplumlarda, yöneticiler kurşun atarak değil, oy atarak belirlenir.Bunun için demokratik yönetimlerde, oylar gizli verilirken, oy sayımları açık yapılır. Yönetilenlerin seçimlerle, yönetenleri değiştirmedikleri yönetimlerde, yönetenler yönetilenlerin seçtiklerini değiştirirler. Seçme hakkı olanların, seçilme hakları olur.Hayat sürekli seçimdir.

Demokratik yönetimlerin temeli, açıklık içinde sürekli yeniden yapılanmaktır. Gizliğin olmadığı, gece ve gündüz farkının, ortadan kalktığı dünyada, olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayan yönetimlerin, haksızlıkların ve yolsuzlukların önüne geçmeleri mümkün değildir.Tarih boyunca yönetim alanları, savaş alanları olmuştur. Dünyada demokratik yönetimlerin gücü, yöneticileri silahlarla değil, oylarla değiştirmelerinden kaynaklanır.

Demokrasilerde seçilenler seçenler tarafından denetlenen, sağduyunun sesi ve güvencesi olurlar.

Seçilenler seçenlerin yönetime yansıyan yüzleridir.Toplumlar seçtikleriyle yönetilirler.

Yönetimler demokratik kurumlarıyla, hukukun tartışılmazlığıyla ayakta kalırlar.