Bilgelerin denetiminden bilginlerin denetimine geçen dünyada bütün ahlaki değerler ayaklar altına alınır

Seküler ekonomi dünyasında daha çok kazanmak için, tüketicinin üretimi özendirme gücü abartılarak, bütün insanlar seküler iktisatçıların etkisiyle, ekonomide “İyinin kötü kötünün iyi” olduğuna inanıyor. Çünkü açgözlülüğün değer kazandığı ve sürekli büyütüldüğü toplumların ekonomisinde, Keynes’in vurguladığı gibi “Kötü işe yarar iyi işe yaramaz”. Bu yüzden bütün dünya ekonomik büyüme için, açgözlülüğü baş tacı edinmiştir. Açgözlülüğün hayatın odak noktasına yerleştirilmesinin sonucu, seküler toplumlarda tüketim yoldan ve baştan çıkarıcı bir işlev yüklenmiştir.

Amerika’dan bütün dünyaya ihraç edilen tüketim kültürüyle, açgözlülük savurganlıkla durmadan büyütülerek, toplumlarda ihtiyaç olmayan istekler, vazgeçilmez ihtiyaçlar olmuşlardır. Bütün dünyada insanlar, gerçek ihtiyaçlardan daha çok, yapay ihtiyaçların peşinde koşmaya başlamışlardır. Dünyanın her yanında açgözlüler, tokgözlüleri hayatın dışına sürüyorlar. Yeryüzü ölçüsünde yaygınlık kazanan açgözlülüğün üstesinden gelmek, bütün dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların başında yer alıyor.

İnsanlar ister New York’ta, ister İstanbul’da, ister Tokyo’da yaşasınlar, açgözlülükle tokgözlülük arasında mekik dokuyor. Aldous Huxley’in “Yeni Dünya”sında olduğu gibi, Batı dünyasında herkesin, “Karnı tok sırtı pektir.” Ancak kimsenin gözü tok değildir. Çünkü açgözlülüğün sonu yoktur. Toplumlarda bir isteğin karşılanması, açgözlülüğü azaltmaktan daha çok artırıyor. Her istek karşılandıkça, açgözlülük yeni boyutlar kazanıyor. Bir insan bir istediğini elde eder etmez, ardından ikincisinin peşine düşüyor.

İsteklerin peşinde koşan toplumlar Zbigniew Brzezinski’nin, “Kontrolden Çıkmış Dünya” kitabında vurguladığı gibi,“Hiçbir ahlaki değerlendirme ölçüsü olmayan toplumlardır.” Açgözlülüğün erdem sayıldığı toplumlarda, harcama yarışı bütün değerlerin önüne geçmiştir. Gösteriş tüketimi isteklerle, ihtiyaçları birbirine karıştırmıştır. Kutsal değerlerin yerini seküler değerler almıştır. Ahlaki değerlerin ağırlığını yitirdiği seküler dünyada, para her şeyin ölçüsü haline gelmiştir, daha çok kazanmak için en büyük erdem gösteriş tüketimini körüklemek olmuştur.

Kutsal kültüre dayanan ve öteki dünyanın tarlası dünyada, isteklerden önce ihtiyaçların karşılanması, bütün insanlar için hayati önem taşımaktadır. İsteklerin ihtiyaçların önüne geçme-si, insanların iç dünyalarını yoksullaştırırken, dış dünyalarını savaş alanına çevirmiştir. Dünya öteki dünyanın tarlası olmaktan çıkınca, birbirleri arasındaki iletişim ve etkileşim ortadan kalkmıştır. İki dünya birbirlerinden bağımsız hale gelmiştir. Bu yüzden savurganlığın özendirilerek önem kazandığı toplumlarda, iki dünya arasındaki çatışma doruk noktasına ulaşmıştır.

Seküler Batı dünyasındaki tüketim çılgınlığının önüne, azla yetinmesini bilen çok bulunca dağıtan tokgözlü insanlar geçecektir. Yalnızca onların elinde tüketim tutkusu, üretim coşkusuna çevrilir. Tokgözlü insanlara yapılan yatırım, dünyanın geleceğine yapılan yatırımdır. Onların güç ve coşku kaynakları, görünenden daha çok görünmeyen dünyadır. Görünmeyen dünya görünen dünyanın aynasıdır. Bulduklarını paylaşmasını bilen insanlardan yoksun toplumlar, hem iç hem dış yoksulluğun üstesinden gelemezler.