Bin cümle okumayanlar bir cümle yazamazlar

Yazarlar yazmayı sevdikleri kadar, okumayı da severler. Her yazar yazdıklarını, kendilerinden önce yazan, yazarlara borçludur. Bir yazar bin okumadan bir yazamaz. Okumada başarılı olanlar, yazmada başarılı olurlar. Onlar bir kuyumcu duyarlılığıyla, bir kelime, bir cümle, bir sayfa ve bir kitap ararlar. Yazma sürecinde hem düşünce geliştirilir, hem de düşünce ödünç alınır. Edebiyatta etkilenmeyenler,okuyanları etkileyemezler.

Okuma ve yazma sürecinde bir özdeyiş, bir kitaptan daha çok şey anlatır. Bu yüzden, her yazarın bir kıvılcıma, bir ışığa, bir gözleme, bir bilgiye ihtiyacı vardır. Hayatın akışında, bilgiyi bilgi izler, bilginin üstünde bilgi vardır. Bunun için, yazdıklarının kalıcı olmasını isteyen yazarlar, hiçbir zaman yazdıklarıyla yetinmezler. Onlar yazmak istediklerini, yazamadıklarını düşünerek, son günlerine kadar yazmayı sürdürürler. Onların en güzel kitapları, henüz yazmadıkları kitaplarıdır.

Sürekli yazmasına rağmen, yazmak istediklerinin hepsini yazamayan, yazarlardan biri de Cahit Zarifoğlu’dur. Zarifoğlu’nun okuma ve yazmanın önemini vurgulayan, Mavera dergisinin sondan başlanarak, okunmasına yol açan, okuyuculara yazdığı açık mektupları yanında, dostlarına yazdığı kapalı mektupları da vardır. Şairlerin her şiiri, her yazısı, kendisinden sonra geleceklere ışık tutan, yön gösteren bir mektuptur. Dünya düşünce tarihi içinde, yer almış pek çok kitap mektuplara verilen cevaplardan oluşmuştur.

Yazarların hayatı şiirleştirmek, şiiri hayatlaştırmak için, arayıp bulmak zorunda kaldığı, ancak hemen bulamadığı, bulunması yılları alan kitaplar, her zaman her yerde olmuştur. Bu yüzden, yazmak isteyenlerin, sürekli okumaya büyük özen göstermeleri gerekir. Düşünce ve eylem dünyasında, tekrar tekrar okunması gereken, çok sayıda kitap vardır. Onlar yeniliklerini hiç yitirmez, her okuyana yeni bir şiirin, yeni bir hayatın kapılarını açarlar.

Yazarlar her gün yeni olmasını istedikleri hayatı hem kolaylaştırırlar, hem de güzelleştirirler. Onların elinde, okuma yazmaya dönüştüğü gibi, bilgi de bilgeliğe dönüşür. Yazarların dünyasında edebiyat, kitaplarla konuşan bir dil ve insanlara uzanan bir eldir. Onlar insanları bir dünyadan alır, başka bir dünyaya taşırlar. Yazarlar sonsuz bir sevgiyle yıldızlara bakar, yıldızlar da bütün sırlarını onlara açarlar. Onlar gökyüzünden alırlar, yeryüzüne verirler.

Ölümsüz eserleriyle, ölümsüzlüğü arayan yazarlar, ölüm- süzlüğe giden yolun kutup yıldızları olurlar. Kierkegaard’un vurguladığı gibi: “Sonsuz bir aşkla, yalnızca sonsuzluk, yani Tanrı sevilebilir.” Tanrı’yı sevenler sevilirler. Onun sevgisini kazananlar, her şeyi kazanırlar. Onun sevgisini yitirenler her şeyi yitirirler.

Düşünce ve eylemin öncüleri, bilinen dünyada bilinmeyen dünyayı, aramanın yorulma bilmez yolcularıdır.

Hayatı zenginleştiren yazarların gizemli etkisi, ölümsüzlüğün peşine düşmelerinden kaynaklanır.

Edebiyatçıların elinde, hayatın her alanında, somut soyuta, soyut somuta dönüşür.

Büyük edebiyatçıların boyasına boyananların, boyası hiçbir zaman solmaz

Yunus gibi Allah’ın boyasına boyananların, defterleri Kıyamete kadar kapanmaz.