Sınırların önemini yitirdiği kare dünyada etik değerler ekonomik değerlerden önce gelir

Yirminci yüzyılda Batı dünyasının öncülüğünde, bütün ülkelerde ekonomik ve kültürel alanda, büyük bir değer kayması yaşanmıştır. Kamusal alanda etik değerlerin önemleri azalırken, ekonomik değerlerin önemleri artmıştır. Seküler dünyada etik değerler, bütünüyle göz ardı edilerek, ekonomik değerlerin üretimin olduğu kadar, yönetimin tek belirleyicisi olduğuna inanılmıştır. Bütün bilimler hayatın etik boyutunu yok sayarak, ekonomik boyutu üzerinde yoğunlaşmıştır.

Habil’den ve Kabil’den beri, insanların bir arada ve barış içinde yaşamaları için, değişmez ekonomik ilkelerden önce, tartışılmaz etik ilkelere ihtiyaç vardır. Çünkü kutsal kültürde sürekli vurgulandığı gibi, insanlar yalnızca ekonomik değerlere dayanarak, bütün boyutlarıyla hayatı yaşanır kılamazlar. Bir insanın başka bir insanın, kurdu olmaması için, Marx’ın ve izleyicilerinin iddia ettikleri gibi, ekonomik değerlerin değil, etik değerlerin yönlendirici ve belirleyici olması gerekir.

Etik değerler farklı dinlerden, farklı soylardan ve farklı renklerden insanların, bir arada yaşamasını kolaylaştıran, herkesin benimsemesi gereken, küresel ilkeleri oluştururlar. Onlar bütün toplum kesimleri arasındaki ilişkilerde, haksızlıkların üstesinden gelmenin en önemli güvencesidirler. Ekonomik alandaki başarılar, yetişkin insanlarn iyilikleri özendirmede, kötülükleri önlemede yarışmalarına dayanır. Ekonomik değerler güçlerini, etik değerlerden alırlar.

Toplumları dönüştüren etik değerlerin başında, iyilik yapmasını bilmek gerekir. Toplumlarda kendileri için istediklerini başkaları için de, istemeyenler etik olgunluğa erişemezler. Henry David Thoreau’nun dediği gibi: “İyilik asla başarısız olmayacak tek yatırımdır.” Bunun için Anadolu’da “İyilik yap denize at, iyilik yapan iyilik bulur” denilir. Ekonomik, siyasal ve kültürel alanda, iyilikleri büyütmeyenler, her alanda kötülüklerle karşılaşmaktan kurtulamazlar.

İnsanların oldukları yerlerde, iyilikte yarışanlar olduğu kadar, kötülükte yarışanlar da vardır. Ancak ekonomik ve kültürel yapısıyla dünyayı inşa edenler, doğruluk yolundan ayrılmadan, iyilikte yarışmasını bilenlerdir. Doğru yolda gidenlerin geçtikleri, şehirlerde beklenmeyen ödüller vardır. İnsanların ezberlerini bozanlar, iyilikte yarışanların arasından çıkar. İnsanlık tarihi boyunca, dünyanın her yerinde, her zaman getirisi en yüksek olan yatırım, iyiliğe yapılan yatırım olmuştur.

Hayatı ekonominin değerlerine olduğu kadar, etiğin değerlerine de duyarlı olanlar zenginleştirirler. Onların dünyada aşamayacakları hiçbir engel yoktur. Canlılar arasında, yalnızca insanlara özgü olan, etik ve ekonomik değerler, insanlarla anlam ve değer kazanırlar. Toplumların iki alandaki başarıları, bütün kesimlerin içtenlikle sarıldıkları, ortak değerlere bağlıdır. Dünyanın hiçbir yerinde, etiksiz bir ekonominin güçlü, ekonomisiz bir etiğin de etkili olması mümkün değildir.

Yirmi birinci yüzyılın mimarları, ekonomik değerlerle etik değerleri, altın oranda harmanlamasını bilenler olacaktır.

Dünyanın yaşanırlığı iki alanın değerlerinin, yaptıkları çok boyutlu ortaklıktan kaynaklanır.

Toplumlarda her zaman etik değerler güçlü olursa, ekonomik değerler de güçlü olur.