Doğulular gibi üretirken batılılar gibi tüketen devletler açıklarını enflasyonla bütün kesimlere ödetirler

Dünyada Batılılar gibi üretmeden, Batılılar gibi tüketen her ülke, enflasyona davetiye çıkarır ve enflasyonun artmasını hızlandırır. Çünkü enflasyon Batılılar gibi üretmeyen, ancak Batılılar gibi tüketmeye heveslenen ülkelerde, toplumun bütün kesimlerinden alınan gizli vergiye dönüşür. Enflasyon devletlerin üretmeden tüketmelerinden kaynaklanır. Enflasyonla yolsuzluklar ve haksızlıklar katlanarak artar. Üretim karşılığı olmayan paranın bolluğu, güvenirliğini ve değerini hızla düşürür.

Devlet yönetimlerini elinde haksızlığın yollarını genişletecek, buluşların başında para gelir. Bu yüzden enflasyonla haksız kazançlara yol açan paranın değerini korumak, ekonomilerin en büyük sorununu oluşturur. Batılılar gibi üretmeyen ülkeler, Batılılar gibi tüketmeye kalkarlarsa, farkı enflasyonla öderler. Devletler ödemeler dengesindeki açıkları, tedavüldeki paranın miktarını arttırırak kapatırlar. Enflasyonla devletler ürettiklerinden, daha fazlasını tüketmelerinin, bedelini bütün topluma ödetirler.

Enflasyonla sabit gelirlilerin satın alma güçleri azalırken, varlıklı kesimlerin varlıkları değer kazanır. Enflasyonist ortamlarda sabit varlık zenginlerinin sayıları katlanarak artar. Ekonomide yatırımlar kısa zamanda geri dönen, paradan para kazanmaya, arsa alımlarına ve bina yapımlarına kayar. Bunun için rant peşinde koşan yatırımcılar ve faiz gelirlerini artırma arayışında olan bankalar, devletlerin enflasyonu büyüten harcamalarını, ekonomiyi geliştirme adına savunurlar.

Enflasyon bütün ülkelerde ekonomik, kültürel, hukuki, ticari, ahlaki yönleri olan, çok yönlü ve çok boyutlu sorunların başında gelir. Enflasyonun belli başlı kaynaklarından biri olan, Batılılar gibi tüketme ve Batılılar gibi yaşama, tüketilerek atılan kısa ömürlü tüketim ürünlerinin üretimlerini artırarak, Batı ülkelerinin pazarlarını genişletilir, kazançlarına kazanç katar. Batılılar gibi çağdaş olanlar, her alanda modern olmaya çalışanlar, Batılıların ürettikleri ürünlerin tiryakileri olurlar.

Batılar gibi yaşamayı sevenlerin, mutluluğu Batılılar gibi yaşamakta bulanların, içecekleri kola, yiyecekleri hamburger ve giyecekleri kot olur. Söz konusu ürünleri tüketmenin peşinde koşanlar, hem çağdaşlığın hem modernliğin, izlenilmesi gereken örnekleri olarak gösterilirler. Bunun için Asya’dan Afrika’ya bütün ülkeler, Batılılar gibi yaşamak için, birbirleriyle üretimden daha çok tüketimde yarışıyorlar. Dünya hızla modernleşirken, hızla çağdaşlaşırken, Batılılar hızla zenginleşiyor.

Muhasebenin temel ilkesinde olduğu gibi, Doğulu ülkelerin giderleri Batılı ülkelerin gelirleri oluyor. Başka bir deyişle Batılı ülkeler, üretimlerini artırırlarken, Doğulu ülkeler tüketimlerini artırıyorlar. Doğuluların gereksiz tüketimleri, Batılıların gerekli üretimlerine dönüşüyor. Ekonominin hiçbir alanında tüketilmeyen ürünler üretilmezler. Doğuluların tüketirlerse Batılılar üretirler. Arz ve talep yasası, ekonominin anayasasını oluşturur, talep eden ülkeler olursa, arz eden ülkeler olur.

Dünya pazarlarında boşluk olmaz, her zaman aranan ürünleri üretenler bulunur. Doğulu ülkeler tüketim yarışlarını güç kazanma, iktidar olma savaşlarına dönüştürürlerse, Batılı ülkeler savaşacakları silahları, üretmek için birbirleriyle yarışırlar.

Bir tarafın ekonomileri akıl almaz kazançlar sağlarken, bir ekonomileri dehşet verici yıkımlarla boğuşmmak zorunda kalır.

Üretim ve tüketim arasında dengeyi kurmak, yarar ve zarar hesabı yapmak, bütün toplumlar için hayati önem taşır.