Doğumdan ölüme hayat boyu sürekli üretmesini öğrenmek

Türk ve İslam dünyasının üstesinden gelemediği, üretim güçsüzlüğünü yenmenin, hiç değişmeyen iki altın kuralı vardır: Öğrenmek ve üretmek. Dünyanın hiçbir yerinde, öğrenmesini öğrenenler, üretim yoksulu olmazlar. Bunun için bütün ülkelerin, ekonomik ve kültürel üretimsizliğin, beslendiği kaynakları kurutmak gerekir. Hayatın her alanında, doğumdan ölüme, ömür boyu öğrenme ve kesintisiz üretme, büyük önem taşır.

Batı ülkeleriyle Doğu ülkelerinin, öğrenme ve üretme yetenekleri karşılaştırıldığında, aralarında giderilmesi yıllar alacak, büyük farklılar olmadığı görülür. Avrupa ülkelerinin öğrenme ve üretme yetenekleri, Asya ülkelerinin öğrenme ve üretme yeteneklerinden, çok daha ileri değildir. Kuzey ülkeleri gibi, Güney ülkeleri de, ömür boyu öğrenmeyi kurumsallaştırarak, dünyanın öğrenme ve üretme gücünü yakalamanın, yollarını ve yöntemlerini kısa zamanda bulurlar.

Ülkelerin üretim gücünün temelinde, doğal kaynaklar değil, öğrenmeyi ve üretmeyi görev bilen, insan kaynakları vardır. Toplumların bütün kesimlerinde, bütün kurumlarında, bütün kuruluşlarında, hayat boyu öğrenme, bir ölüm kalım sorununa dönüşmüştür. Ülkelerde bütün insanların, hızlandırılmış hayat boyu öğrenmeye, dört elle sarılmaları ve büyük ilgi göstermeleri, ülkelerin olduğu kadar, dünyanın toplam üretim gücüne, önemli katkıda bulunacaktır.

Hayat boyu öğrenmede sınır yoktur. Dünyada insanlar öğrenirken, bütün insanlığın bilgi ve bilgelik birikiminden yararlanırlar. Bütün dünyanın aynı birikimden yaralanmasına karşılık, insanlığın bilgi birikim azalmaz. Bu yüzden toplumun bütün kesimlerinde öğrenmek ve üretmek, ekonomik zenginliğin ve kültürel derinliğin yolunu açarak, insanlara büyük bir özgüven kazandırır. Öğrenmenin ve üretmenin bir alternatifi yoktur, geri dönüşü olmayan, sürekli gelişen bir süreçtir.

Ülkeleri küresel pazarlara, hayat boyu öğrenmeyi ve üretmeyi, vazgeçilmez bir sorumluluk olarak gören, hayatın içinde eğitim almış, dünya standartlarında ürün, hizmet ve bilgi üretmesini, bilen kuşaklar taşımaktadır. Onlar ülkelerin ürettikleri bilgileri, hizmetleri ve ürünleri, dünya pazarlarında aranılır hale getirirler. Dünyada üretim gücünü büyütmek, bir sermaye işi değil, bir öğrenme işidir. Üretim güçsüzlüğünü gidermede, sermaye gereklidir ancak, hiçbir zaman yeterli değildir.

Öğrenmeyi ve üretmeyi hayat boyu devam eden bir eyleme dönüştürmeden, ekonominin değişik kesimlerinde, üretim gücünü büyütmek mümkün değildir. Hem kültürel, hem ekonomik, hem siyasal alandaki dönüştürücü güç, eğitimle gelişir ve zenginleşir. Eğitim temeli çürük olan bir ülkenin, hiçbir kurumu, hiçbir kuruluşu sağlam olmaz. Eğitimi her kapıyı açan anahtar yapan, dinamik yapısıdır. Eğitimde güç, bilinmeyenleri bilmeden kaynaklanır. Dünyada üretim eğitimin ödülüdür.

Ekonomide üretim öğrenmeye yeni yöntemler, öğrenme üretime yeni ürünler kazandırır.

Dünyada üretim süreklidir, üretmeyen toplumlar, üretenler tarafından denetilirler.

Kültür ekonomiyle bütünleşirse, yerel ürünler küresel ürünlere dönüşürler.