Dünyada dehşet verici boyutlara ulaşan yıkıcı savurganlığın üstesinden seksene yirmi ilkesiyle gelinir

Kuruluşlar ürün, hizmet ve bilgi üretiminde, verimliliği artırmak, yenilikçi olmak ve dünya pazarlarına açılmak için, araştırma çalışmalarına ağırlık vermek zorundadırlar. Dünyadaki her kuruluşun, tasarımda, ürün geliştirmede ve üretim sürecini iyileştirmede, gelen yılı geçen yılından daha başarılı olmalıdır. Hiyerarşik yapılanmadan esnek yapılanmaya geçerek, kuruluşlar kendilerini sürekli yenilemelidirler.

Verimlilik ve yenilik peşinde koşan yöneticiler, kuruluşların yeni güç kaynağıdır. Verimliliğe önem vermeyen, yenilikçi olmayan kuruluşlar, varlıklarının erimesinin önüne geçemezler. Anadolu’da “İşten değil dişten artar” denilir. Ancak işinde yenilik yapmayan ve verimliliğini artırmayan kuruluşların, dişlerinden artırdıklarının güçlerine katkısı çok fazla olmaz. Bilgi toplumunda kuruluşların güç kaynağı, verimlilik artışıyla kalitenin sürekli iyileştirilmesidir.

Kuruluşlar verimliliklerini artırmaları, Pareto ya da “Seksene Yirmi” ilkesine gösterdikleri özene bağlıdır. Seksene yirmi ilkesiyle, her kuruluş bir yandan giderlerini azaltırken, bir yandan gelirlerini çoğaltır. Richard Koch “80/20 İlkesi” kitabında, kuruluşlarda daha azıyla, daha çoğunu elde etmenin sırlarını anlatmaktadır. Ekonomik ve kültürel alanda her kuruluş, “Seksene Yirmi” ilkesiyle, üretim giderlerini düşürürken, kalitesini yükselterek gelirlerini büyütür.

“Seksene Yirmi” ilkesi Vilfredo Pareto’nun, İngiltere’de toplam nüfusla zenginliğin dağılımı arasındaki ilişkileri araştırdığı çalışmasına dayanmaktadır. Pareto zenginliğin yüzde sekseninin, toplumun yüzde yirmisinin elinde toplandığını ortaya koymuştur. İnsanların toplum içindeki paylarıyla sahip oldukları gelirleri arasındaki matematiksel ilişkinin analizi, üretim ve yönetim alanlarına uygulanarak, verimlilikte büyük artışlar sağlanmıştır.

“Seksene Yirmi” kuralı, çoğu zaman çıktıların yüzde seksenine yakınının, girdilerin yüzde yirmisinden kaynaklandığını gösterir. İlke kuruluşların genellikle gelirlerin yüzde seksenini, ürettikleri ürünlerin yüzde yirmisinden elde ettiklerini anlatır. İlkeye zaman ya da enerji açısından bakılırsa, kuruluşların başarısının yüzde sekseni, harcadıkları zaman ya da enerjinin yüzde yirmisinden kaynaklandığı görülür. İlke bütün kuruluşlar için geçerlidir.

“Seksene Yirmi” ilkesiyle, ürün, hizmet ve bilgi üreten kuruluşlarda, kullanılan kaynakların çoğunluğunun, elde edilen başarılardaki paylarının az olduğu vurgulanmaktadır. Kuruluşlarda girdilerle çıktılar arasındaki, ilişkilerin araştırılması ve verimliğin artırılması, başarının en büyük kaynağıdır. Bu yüzden bütün kuruluşlarda, bütün yöneticiler, “Seksene Yirmi” ilkesine dayanan araştırmalar yaparak, verimlilikleriyle birlikte karlılıklarını kolaylıkla artırabilirler.

Verimlilik ekonomik, siyasal ve kültürel hayatı etkileyen girdilerin, çıktılar üzerindeki ağırlıkları araştırılarak artırılır.

Hayatı yaşanır kılan az sayıdaki önemli değişken göz ardı edilirse, verimsizliğin kaynakları kurutulamaz.

Verimliğin en büyük düşmanı savurganlıktır. Savurganlığın olduğu yerde verimlilik olmaz.