Ekonomilerde gökdelen ormanlarının oluşturduğu köpüklenmeleri önlemek

Hong Kong, Singapur, Doha ve Dubai örnek aldıkları New York gibi yatay değil, dikey büyüyen şehirlerdir. Onların şehir merkezleri, Manhattan benzeri birer gökdelen ormanıdır. Yirmi birinci yüzyılın piramitleri olan gökdelenlerle donatılan şehirler, bütün dünyada paradan ve arsadan para kazanmanın simgeleridir. Gökdelenler arsanın, borsa paranın, sınırsız rant sağlama araçları olmuştur. Üretim ekonomisinin yerine rant ekonomisi geçmiştir.

Arsanın rantı gökdelene dönüştürülerek, paranın faizi de elden ele dolaştırılarak, akıl almaz boyutlara ulaştırılır. Bahçedeki meyva, tarladaki tahıl bir kere değerlendirilir. Gökdelene dönüştürülen arsa, faizde dolaşan para, tekrar tekrar değerlendirilir. Arsa ve hisse senetleri kadar, hiçbir üretim faktörünün değeri, yapay olarak artırılamaz. New York’tan bütün dünyaya ihraç edilen kültürde, her şey paranın rengine boyanır. Para her şeydir denilir, para için her şey yapılır.

Japon İktisatcı Takamitsu Sawa, taşınır ve taşınmaz değer borsalarıyla, Amerika’yı izleyen Japonya’yı, köpük ekonomisi olarak nitelendirir. Sawa’ya göre, güncel fiyatlarla Japonya’nın arsa değeri, Amerika’nın toplam arsa değerinin dört katına ulaşmıştır. Amerika’nın toprakları Japonya’nın yirmi beş katı büyüklükte olduğu için, Japonya’da her metrekare toprağın değeri, Amerika’daki toprağın değerinin yüz katı olmaktadır. Japonya arsadan Amerika paradan, para kazanmanın cennetidir.

Benzer çalışmalar, Hong Kong, Singapur, Doha ve Dubai için yapılsa, onların bugünkü arsa değerleri de Tokyo ve New York’un değerlerinden kat kat daha fazla olacaktır. Dünyada arsadan ve borsadan, para kazanmanın öncüsü Amerika’dır. Amerika’yı İngiltere, Hong Kong ve Japonya izlemiştir. Paradan para kazanmaya dayanan, seküler kültürün merkezi Batı dünyasıdır. Petrol zengini ülkeler de, topraktan gelen kazançlarını katlamak için, Amerika’nın peşinden gitmektedirler.

New York’u Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelmiş göçmenler kurmuştur. New York’un yerlileri Kızılderililerdir. Onların dışındakiler açgözlü doyma bilmez Avrupalılardır. Hollandalı Vali Peter Minuit, Manhattan Adasını Kızılderililerden yirmi dört dolara satın almıştır. Faizin binbir çeşidini icat eden Amerikalı finans cambazları, adayı satan Kızılderili’yi çok akıllı bulurlar. O aldığı parayı bankaya yatırsaydı, faiz gelirleriyle gökdelen ormanı adanın yarısını geri alırdı derler.

Ekonomilerde uzun vadeli hesaplar, genellikle beklenen sonucu vermezler. Kriz dönemlerinin iktisatçısı John Maynard Keynes’in dediği gibi: “Uzun vadede herkes ölür, kimse hayatta kalmaz”. Bu yüzden Kızılderililer, bırakın Manhattan Adası’nın yarısına sahip olmayı, koskoca Amerika’yı bütünüyle Avrupalılara bırakmak zorunda kalmışlar. İster Dubai’de, ister New York’ta, ister Tokyo’da olsun, paradan para kazanmanın özendirilmesi, bütün ekonomiyi gizli bir hastalık gibi içinden çökertir.

Dünyanın bütün ülkelerinde ekonomik güç, paradan değil üretimden para kazanmaktan kaynaklanır.

Dünyada sudan gelen kazançların sele gittikleri gibi, faizden gelen kazançlar krizlere giderler.

Ekonomide paranın denetimini, üretimin yönetimini bilenler, yoksulluk çekmezler.