Gerçek şairler metafizik sancı çeken ölümsüzlük arayıcılarıdır

Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde, yüzyılların içinde oluşan, kültürünü ve edebiyatını bir kenara atarak, Batı’nın kültürüne ve edebiyatına, var gücüyle sarılması, bütün toplumu, her alanda büyük krizlerle karşı karşıya getirmiştir. Anadolu’nun kültür ve edebiyat, dünyasında yaşanan deprem, ekonomik ve siyasal alanda, büyük yıkımlara yol açmıştır. Türkiye hem ekonomik, hem de siyasal alanda, Batı ülkelerinin çok gerisinde kalmıştır. Büyük beklentilerle kucaklanan değerler, geçmişte görülmemiş çalkantıların kaynağı olmuştur.

Türkiye’nin kendi değerlerini bırakıp, Batı değerlerine bağlanması, Türk toplumunu Avrupa kültürüyle hesaplaşma sürecinde, bir üstünlük sağlamamıştır. Türkiye başta kültürel alan olmak üzere, ekonomiden politikaya, eğitimden sağlığa her alanda, Batı dünyasıyla hesaplaşmak zorundadır. Türkiye’de hiçbir kesim, kamu kurumları ve kuruluşları, Batı değerlerini sonuna kadar benimsedi diye, hayatın her alanında, Avrupa’nın seküler kültürüyle, yüzleşmekten kurtulamaz.

Toplumların giderek şeffaflaştığı, duvarların ve kapıların olmadığı bir dünyada, bütün medya kuruluşları, kültürel, siyasal ve ekonomik hayatın odak noktasına yerleşmiştir. Bir ülkenin medya kuruluşları, o ülkenin kültürel ve ekonomik gücünün bir vitrinidir. Kültürü ve edebiyatı zengin olan toplumların, medyası da güçlü olur. İster yazılı, ister görsel olsun, bütün medya kuruluşları, şiiri, öyküsü ve romanıyla, edebiyat çalışmalarını izler. 

Zengin şiir damarı, derin düşünce kaynakları ve yorulma bilmez eylem tutkunluğuyla, Necip Fazıl’dan Cahit Zarifoğlu’na kadar, şiir dünyasının zirveleri, Anadolu insanının kültür ve ekonomi dünyasında, büyük dalgalanmalara yol açmışlardır. Zarifoğlu adının geçtiği her yerde, Mavera dergisi akla gelir. O geniş dost halkasıyla, Mavera dergisinin olduğu kadar, Akabe yayınevinin de sürükleyici gücü olmuştur. Alçakgönüllülüğü, tarifsiz eli açıklığı ve şiir fışkıran düşünceleriyle, herkesi çevresinde toplamayı başarmıştır.

Türkiye’nin kültür ve edebiyat dünyasında, önemli yer tutan dergiler, özveride sınır tanımayan, yazarlara, sınırsız sev- gi gösteren okuyuculara, sahip olmalarına rağmen, kurumsal- laşarak uzun ömürlü olmamışlardır. Mavera dergisi ve Akabe yayınevinin, yıllarca devam eden yayın çalışmaları, kurumsal- laşmasına yetmemiştir. Hayatın her alanında kurumsallaşma, kültürünün doğal yasaları kadar, ekonominin de doğal yasa- larına özen göstermeyi gerektirir.

Türkiye’nin edebiyat dergileri, Anadolu insanının tarihine, kültürüne ve sanatına yabancılaştırıldığı bir dönemde, düşüncede ve eylemde yerli düşüncenin sesi olmuşlardır. O dergiler düşünceyi, sanatı ve eylemi gerçeği aramanın, en güçlü ve en etkili aracı olarak görmüşlerdir. Onlar hiçbir zaman sanatı sanat için değil, sanatı hayat için bilmişlerdir. Bunun için, onların yazarlarının kitapları, tekrar tekrar yapılan baskılarıyla, okuyucularıyla buluşmaya devam etmektedir.

Anadolu’nun düşünce ve eylem sevdalısı insanları, defterleri kapanmayan edebiyatçılarının, hayatın içinde dilden dile, gönülden gönüle, aktarılan kültür ve sanat çalışmalarıyla, fizik dünyasının sınırlarını aşarak, metafizik dünyanın kapılarına ulaşmışlardır.Onlar hiçbir zaman, metafizik alanda yitirilen ölümsüz değerleri, fizik alanda arama yanılgısına düşmemişlerdir. Onların ömürleri ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla, hayatın bütün alanlarında, seküler kültürle hesaplaşmakla geçmiştir. 

Edebiyatçıların toplumda yankılanan sesleri, bütün acıları ve sevinçleriyle, hayatın sesidir. Onlar bir yeraltı ırmağı gibi, derinden gelen sesleriyle, görünen ve görünmeyen iki dünyayı birbirine perçinlerler. 

Yaşanılan hayatın zenginleştirilmesi için, edebiyatın her alanı birbirleriyle, iletişim ve etkileşim içindedir, topluma karşı görev ve sorumlulukların birlikte yerine getirirler.

Hayatın şiirini yakalayan edebiyatçıların, düşünce ile eylem arasına, inşa ettikleri köprülerden, bütün insanlık yararlanmıştır. 

Metafizik sancı çeken,mutlak gerçeği arayan şairler, görünmeyen dünyanın ışığını,görünen dünyaya yansıtırlar.

Şairler Peygamberler sonrası dünyanın, duyulmayanları duyan, duyarlılıkları gelişmiş, üstün habercileridir.