İnsanlığın barış içinde, savaşsız bir dünya özlemi, Yirmi ikinci yüzyıla kalmıştır. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Yemen’de, Somali’de, Filistin’de ve Sudan’da Ramazan ayı da, iç savaşların hızını kesmesine yetmiyor. Her ülkede iktidar yarışları, kanlı iç savaşlara dönüşerek devam ediyor. İktidar savaşlarında her gün bütün insanlık yüzlerce defa öldürülüyor. Müslüman dünyanın devletler üstü kuruluşlarının gücü, kanlı iç savaşları durdurmada yetersiz kalıyor.
Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında düşmanlığın yeni değil, yüzyıllardan beri var olduğu ileri sürülüyor. Oysa Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler İslam’ın ilk yıllarından Osmanlı Devleti’nin son yıllarına kadar, barış içinde yan yana birlikte yaşamışlar. Bütün dünyadaki milliyetçilik hareketleri ve iktidar yarışları, Yirminci yüzyılı savaş yüzyılına dönüştürmüşler, Yirmi birinci yüzyılın da barış yüzyılı olmaması için, ellerinden ne gelirse yapıyorlar.
Başta Müslümanlar olmak üzere, kutsal kültüre dayananlar, bütün insanlığın aynı annenin ve aynı babanın çocukları olduklarını bildikleri için, dininden ve soyundan dolayı, hiç kimseyi küçümsememişler. Onlar bütün insanların Havva’nın ve Adem’in çocukları olduklarından kuşku duymadıkları için, dinler ve soylar arasındaki farklılıkları, bir çatışma kaynağı olarak görmezler. Onların düşünce ve eylem dünyalarında, insanların soyları değil, değerleri önemlidir.
Bütün savaşlar değersizlikten kaynaklanır. Değersizliğin değer olduğu bir dünyada, hiçbir güç savaşların önüne geçemez.
Ramazan ayı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, iftarları, sahurları, teravihleri ve hep birlikte kutlanan bayramıyla, bir değerler yumağıdır. Bu ay orucun ilkeleri çerçevesinde, iyiliklerin kat kat ödüllendirildiği bir aydır. Bu ayda, yardımlaşma ve dayanışma eylemleri, doruk noktasına ulaşır. Bu yüzden dünyada her ay bir Ramazan ayı gibi yaşanırsa, üstesinden gelinmeyecek hiçbir sorun kalmaz.
Dayanışmanın ve yardımlaşmanın özendirildiği toplumlarda, herkes birbiriyle çatışmaktan daha çok, uzlaşmak için yarışır. Tarihin her döneminde, çatışanlar değil, uzlaşanlar güçlü olmuştur. Güç uzlaşmadan doğar. Uzlaşanlar birlikte kazanırlar.
Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de ve diğer Müslüman ülkelerde, Ramazan ayının değerleri unutulduğu için, iç savaşlar, bütün ülkelerin yer aldığı, vekalet savaşlarına dönüşmüştür.
Her ülkede dehşet verici savaşlar birbirini izliyor. Bu yüzden Müslümanların Müslümanlara verdiği zararların yanında, yabancıların verdikleri zararlar çok küçük kalıyor.
Son yıllarda Müslümanlar Müslümanların, kardeşleri olmaları gerekirken, iktidar savaşlarında düşmanları konumuna düşmüşlerdir.
Peygamberlerin değerleri ve erdemleri unutulursa, Habil ve Kabil gibi, kardeşler birbirlerine düşman olurlar.
Ramazan ayında oruç tutanlar, hiçbir zaman birbirlerine silah çekmezler, kurşun atmazlar.
Oruçlu olmak değersizliğe karşı olmaktır. Ramazan ayı çatışma değil uzlaşma ayıdır.