Kültür ve ekonomi, kişisel ve toplumsal hayatın, birbirinden bağımsız olmayan iki ana boyutudur. İki boyutun oluşturduğu alanda, insanın istekleriyle ihtiyaçları birbirleriyle hem yarışırlar, hem de çatışırlar. İnsanın her isteği, bir yanıyla ihtiyaçtır. Her ihtiyacı da bir yanıyla istektir. Bir tüketim konusunun, ne oranda ihtiyaç, ne oranda da istek olduğunu, ekonomiden daha çok kültür belirler. İnsanların isteklerini, ekonomiden önce, kültür sınırlar.
Hayatın herkes için, yaşanır kılınabilmesi, öncelikle ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Ekonomi bütün boyutlarıyla, hayatı hem yaşanır, hem anlamlı kılma ustalığıdır. Hayat ekonomiyle yaşanır, kültürle anlamlı kılınır. Ekonomi kültürden ne kadar uzaklaşırsa, o kadar istekleri karşılamaya odaklanır. Kültürle bağlarını koparmayan ekonomi için, ihtiyaçları gidermek önem ve öncelik kazanır. Hayatı isteklere öncelik verenler değil, ihtiyaçlara öncelik verenler kolaylaştırır.
Ekonomiyi kültürden soyutlayan Batı dünyası, insanların açgözlülüğünü büyüterek, sınırlı ihtiyaçların karşılanmasından daha çok, sınırsız isteklerin karşılanmasına odaklanmıştır. İhtiyaçlardan önce isteklere odaklanan ekonomi, bütün dünyayı yağmalanacak bir hazine olarak görmektedir. Dünyanın sınırlı kaynaklarıyla, sınırsız isteklerini karşılamaya çalışanların, yol açtıkları krizler insanlığa, yeni “Nuh Tufanı”ları hazırlamaktadır. Dünyada tufan öncesi sessizlik yaşanıyor.
Aşırı yoksulluk gibi, aşırı zenginlik tufan kaynağıdır. Tarih boyunca, insanların ihtiyaçlarından daha çok, isteklerinin peşinde koşan toplumlar, açgözlülüklerinin bedellerini çok ağır ödemişlerdir. Hiçbir devlet sınırlı dünyada, insanların sınırsız isteklerini, karşılama gücüne sahip değildir. Devletler gösterişe dönük, önü ve arkası olmayan, isteklerin peşine düşerlerse, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, ekonomik ve kültürel tufanların sonunu getiremezler.
Seküler ekonomi isteklerin karşılanmasını, bütün dünyaya mutluluk kaynağı olarak sunmuştur. Dünyada herkes, dokunduğu her şeyi, altına dönüştürecek, bir sihirli değnek peşinde koşmaktadır. Oysa bugüne kadar, sonu gelmeyen isteklerin peşinde koşmak, üretmeden tüketmek, dünyada kimseye huzur getirmemiştir. Dünyanın kaynakları insanların sınırlı ihtiyaçları karşılar, ancak sınırsız isteklerini karşılayamaz. İhtiyaçların sonu vardır, isteklerin sonu yoktur.
Bir insan ne kadar çok varlığa sahipse, her gün sahip olduğu varlıklardan daha fazlasını ister. İnsanın sahip olduğu her varlık, onun hayatında bir isteğini karşılamaktan daha çok, onun yeni isteklerine kapı açar. İnsanın istekleri, doğum ile ölüm arasında, günden güne artarak devam eder. Onun gözünü topraktan başka hiçbir şey doyurmaz. Barış içinde bir dünya için, bütün ülkelerin istek odaklı ekonomi kuramlarından, ihtiyaç odaklı ekonomi kuramlarına yönelmeleri gerekir.
Dünyada toprak en büyük zenginliktir. İnsanlar topraktan geldiler, yine toprağa dönecekler.
Gökdelenlerle topraktan uzaklaşmak, insanların toprağa dönüşlerini geciktirmez.
Toprak sevenlerine gül verirken, sevmeyenlerine diken verir.