Otokratik yönetimler her alanda gizliliğe dayanan kapalı toplum kapalı kapı yönetimlerdir

Bütün ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de genç kuşaklar, demokrasi yolunda yeni açılımlar yapmanın yollarını arıyorlar. Ancak söz konusu demokrasi olunca, daha önce söylenenleri, tekrarlamak yerine geliştirmek ve yeni boyutlar kazandırmak büyük önem taşıyor. Hiçbir ülke durduğu yerde sürekli kalamaz. Her ülke otokratikleşmeyi önlemek, ekonomik, siyasal ve kültürel varlığını korumak için, demokratik yönetimin geleceğini, geçmişinden daha güçlü kılmak zorundadır.

Demokratik kültüre katkılarıyla tanınan Giovanni Sartori’nin, “Demokrasi Teorisine Geri Dönüş” kitabında vurguladığı gibi: “Tarih bir Sisyphus mitidir, her kuşak yeniden başlamak durumundadır”. Türkiye demokrasi tarihinde yeni bir yol ayrımına gelmiştir. Demokrasi kültürünü zenginleştirmesi ve yeni açılımlar kazandırması, hayati bir öncelik kazanmıştır. Bu bağlamda eleştirel düşünmesini bilen bütün aydınlara, önemli görevler ve önemli sorumluluklar düşmektedir.

Demokrasi ve ekonomi, küresel hukuk ve doğal etik ilkelerinin oluşturduğu, büyük referans dairesinin içinde birbirleriyle, ortak alanı olan iki ana daire oluştururlar. Gönüllü kuruluşlar iki daire dışında kalan alanda yer alırlar ve her iki kesim arasında uyum ve düzeni sağlarlar. Demokrasiyi siyasi partiler, ekonomiyi şirketler ayakta tutarlar. Büyük referans dairesinin merkezindeki ortak alan güçlü olursa, hem demokrasi, hem de ekonomi güçlü olur.

Demokrasilerin ve ekonomilerin sağlamlığı, ortak alanlarında yer alan, özgürlükler kadar farklılıklara da saygılı, misyon ve vizyon sahibi liderlere dayanır. Ülkelerin geleceklerinin, geçmişlerinden daha başarılı olmasında, belirleyici olan, doğal kaynak yoksunluğu değil, doğal lider yoksunluğudur. Sağlıklı demokrasilerde ve güçlü ekonomilerde bir değil, binlerce lider vardır. Onlar çekirdekte meyvayı, meyvada ağacı görerek, toplumların dönüşümünde, sürükleyici ve öncü işlev yüklenirler.

Her ülkede hem demokrasi, hem de ekonomi, göründüğü gibi olanlarla, olduğu gibi görünenlerle, oyunu ve parasını, doğru yerde, doğru zamanda ve doğru yöntemle değerlendirmesini bilenlerle zenginleşir. Onlar doğruluğun elinde kar gibi eridikleri için, onların elinde, demokrasinin ve ekonominin kusurları kar gibi erir. Oyları ve paraları, onların paha biçilmez silahlarıdır.

Demokraside ve ekonomide seçenler ve seçilenler, görevlerinin ve sorumluluklarının bilincinde olmak zorundadırlar. Bir kurum ya da bir kuruluş, baskıyla ve şiddetle, rakiplerinin saha dışına çıkarılmasına seyirci kalırsa, önünde ya da sonunda kendisini sahanın dışında bulur. Haksızlık karşısında susanlar, er ya da geç haksızlıkla karşılaşırlar.

Dostoyevski’nin “Karşıtlar olmadan, gelişme olmaz: Çekme ve itime, akıl ve gönül, sevgi ve nefret, insanların varoluşunda aynı derecede gereklidir” görüşü, demokrasinin partileri ve ekonominin şirketleri için de sonuna kadar geçerlidir. Toplumlar iyilikleri özendirenlerle,
kötülükleri önleyenlerle dönüşürler.

Demokrasinin ve ekonominin kurumları ve kuruluşları arasında, büyük referans dairesi içinde, rekabet olmazsa zenginleşme olmaz.

İyilik peşinde koşmayanlar, iyilikte yarışmasını bilmeyenler, kendilerini kısa zamanda yarışma dışında bulurlar.

Dünyanın her yanında demokrasi yarışmaya dayalı, açık toplum, açık kapı yönetimidir.