Gösteriş tüketimi ve harcama yarışı içinde, şiirle bağlarını bütünüyle koparan insanlara, iç zenginliklere açılan, bütün kapılar sonuna kadar kapanmıştır. Dünyada kültürel yoksullaşmanın, hız ve yoğunluk kazanmasıyla, edebiyatın bütün alanlarında büyük bir çoraklaşma yaşanmaktadır. Toplumların duygu ve düşünce kaynağı şiir, derinliğini yitirirince, roman, hikaye ve deneme can damarlarını yitiriyor.
Dünyanın hiçbir yerinde şiirsiz toplumların, zengin düşünce ve eylem dünyaları olmadığı gibi, köklü bilgi ve bilgelik dünyaları da olmamıştır. Mustafa Şekip Tunç’un vurguladığı gibi: “Şiir tebliğ etmez, telkin eder.” Her şiirin bir sözü öze dönüştüren yanı, bir de özü söze dönüştüren yanı vardır. Şiirlerde öz düşünceyi, söz duyguları yansıtır. İnsanları dönüştüren şiir, duyguları düşüncelere, düşünceleri duygulara, tebliğ kaygısı taşımadan, telkin etmesini bilen şiirdir.
Seküler Batı dünyasından, bütün dünyaya ihraç edilen, dünyanın her yanında, akıl almaz bir yüzeyselleşmeye yol açan, kültürel çoraklaşmanın, önüne şiirden başka geçecek güç yoktur. Şiirle her gün yeniden doğarak, yenilenmesini bilmeyenler, büyük dönüşümlerin öncüsü olamazlar. Dünya şiirinin köşe taşları olan şairlerin, şiirleriyle yenilenmesini bilenler, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın hiçbir alanında yoksul düşmezler.
Dünyada inançsızlığı yenmek için inancı, bilgeliksizliği yenmek için bilgeliği, bilgisizliği yenmek için bilgiyi, düşüncesizliği yenmek için düşünceyi, eylemsizliği yenmek için eylemi, özsüzlüğü yenmek için özü, sözsüzlüğü yenmek için sözü, şiirsizliği yenmek şiiri sürekli yenilemek gerekir. Hayatın değiş- meyen özüyle, değişen sözünü yenileyenlerin önünde, dünya- da hiçbir gücün durması mümkün değildir.
İnsanları sürekli yenileyen, düşüncelerini güçlü kılan, eylemlerine coşku veren, öz ve sözün ustası şairlerdir. Bilginin özü bilgelik, düşüncenin özü eylem, sözün özü şiirdir. Hayatın her boyutunda şiir vardır. Görünen dünyayla görünmeyen dünya arasına, seküler kültürle inşa edilen duvarlar, şiirin gizemli gücüyle yıkılacaktır. Şiirin duvarlarından daha büyük, daha yüksek duvarlar, Berlin duvarı gibi, önünde ya da sonunda yıkılmak zorunda kalacaklardır.
Şiirin çekim alanında bütün silahlar, İbrahim Peygamberi yakmayan ateş gibi, öldürücü güçlerini yitirirler.
Şiir dünyası döviz kurları, ya da borsa endeksleriyle değil, söze dönüşen öz ve öze dönüşen sözle beslenirler.
Edebiyatın hiçbir kalıba sığmayan özü olan şiir, seküler kültürün doğrularına değil, kutsal kültürün doğrularına dayanır.
Kutsal kültürün üstün habercilerinin doğrularına, dört elle sarılmadan, görünmeyen dünyanın perdeleri aralanmaz.
İnsana ilk verilen görev ve sorumluluk, okumayı öğrenmektir. Öğrenmesini öğrenmek, okumayla başlar.
Dünyada yalnızca şiirler değil, insanlar, yeryüzün zenginlikleri de, gökyüzünün derinlikleri de okunur.
Dünyada insanın şiirini okuyamayanlar, toplumun şiirini okuyamazlar. Hayat bütün ayrıntıları ve çalkantılarıyla şiire girer.
Edebiyatın kapsama alanı bilim ve felsefeden, çok daha geniş, çok daha derin ve çok daha zengindir.