Vahiy medeniyeti’nin hiç sönmeyen meşalesi geçmişten geleceğe “gül yetiştiren adam”larla taşınır

Maraşlı “Gül Yetiştiren Adam”ın, ömrünü gül yetiştirmeye adadığı gibi, Rasim Özdenören de, ömrünü edebiyatçı yetiştirmeye adar. O Müslümanca düşündüren denemeleriyle, okuyanların ruhunu kamaştıran, iç dünyalarını sarsan hikayeleriyle, edebiyatçı yetiştiren bahçıvanlara benzer. Ve “Ruhun Malzemeleri” kitabıyla, roman dünyasının öncülerinin kitaplarından yola çıkarak, Doğu’yla Batı’nın, yerelle küreselin, birbirine karıştığı bir dünyada, İsmet Özel’in “Şiir Okuma Kılavuzu” gibi, “Roman Yazma Kılavuzu” örneği verir.

Edebiyatçıların bütün insanları, bir gözle bakan dünyalarında, hayat güle, gül hayata benzetilir. “Düşünceyi Eylem İçin Bilmek” kitabımızda, “Edebiyatçı Gül Yetiştiren Bahçıvandır” başlıklı denemede vurgulandığı gibi, “Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, gül yetiştiren bahçıvanlar, barış dünyasının en saygın, en değerli güvenceleridir. Binbir renkli çiceğin açtığı, gül bahçesinin bahçıvanları, ‘Güneş biziz, ışık bizdedir’ ve ‘Dünya biziz, barış bizdedir’ diye seslenirler.” Onların çekim alanlarında, silahlarla değil, kitaplarla konuşulur.

İz bırakan kitapları okuyanlar, medeniyetlerin geçmişlerinden edebiyatların geleceklerine doğru, gizemli yolculuklara çıkarlar. Edebiyatçılar insanların, yaşanan ve yaşanacak dünyadaki, korkularını ve ümitlerini, üzüntülerini ve sevinçlerini dile getirirler. Onlar bir psikolog gibi insanları, bir sosyolog gibi toplumları ele alırlar, insanlarda toplumları, toplumlarda insanları görürler. Ve kimsenin soy ağacına bakmadan, geçmiş yüzyıllardan gelecek yüzyılları, gelecek yüzyıllardan geçmiş yüzyılları görmeye çalışırlar.

Bir telefonun ekranına sığan dünyada, her biri bir devlete dönüşen şehirlerin kamu, özel, gönüllü kuruluşlarında, bütün kademelerdeki yöneticiler, gül yetiştiren insanlar olurlarsa, dünyadaki savaş yılları barış yıllarına dönüşürler. Onların şehirlerini gül fidanından bahçeler, gül yaprağından evler, gül yetiştiren bahçıvanlar doldururlar. Onlar “Bahçe biziz, gül bizdedir” diyerek, birbirlerine iyilikleri özendiren melekleşmiş insanlar gibi davrandıkları için, kimse kötülük peşinde koşan şeytanlaşmış insanlar gibi davranmaz.

Edebiyatçılar geniş açılı bir kamera gibi, bütün dünyayı görmek, çok duyarlı bir anten gibi, gönülden gelen sesleri duymak isterler. Onlar dünyanın bir şehirinde yazarlar, bütün şehirlerinde okunurlar. Bunun için Washington’dan, Londra’dan, Berlin’den, Moskova’ya, Pekin’e, Tokyo’ya dünyanın bütün şehirlerinde insanlar, bilgi yüklü, bilgelik yüklü, düşünce yüklü, eylem yüklü şiirleri, denemeleri, hikayeleri ve romanları severler. Bunun için dünyanın bütün şehirlerinde insanlar, gül yetiştiren bahçıvanların özlemini çekiyorlar.