Washington ve Moskova yirmi birinci yüzyılın dağılma yolunda ilerleyen üçüncü ve dördüncü Roma’larıdır

Doğu ve Batı dünyası arasındaki çatışmaların, doruk noktasına ulaştığı, Ortaçağ sonrası dünyanın, en büyük silahlı iki gücü Amerika ve Rusya’dır. Pentagon denizleriyle ve karalarıyla, dünyanın her yanına yetişebilecek bir ordunun yönetim merkezidir. Kendisini dünyanın başkenti olarak gören Washington’da, Pentagon Capitol’den beş kat daha büyük bir fiziksel altyapıya sahiptir. Her biri birer yüzen hava ve kara orduları olan uçak gemileriyle, Pentagon dünyanın bütün ülkelerine ulaşacak güçtedir.


Pentagon Amerika’nın elinde, her yere yetişen büyük bir çekiçtir. Güç sarhoşu Amerika, dünyadaki her sorunu çekice ihtiyaç duyan bir çivi olarak görmektedir. Bunun için Amerika pek çok ülkede, demokratik yolla seçilmiş yönetimleri, silahlı güçlerle değiştirmenin, sayısız örneğini vermiştir. Yirminci yüzyılda, Nazi Almanya’sında Hitler’in başaramadığını, Amerika başarmıştır. Amerika kare dünyada hedeflerine ulaşmış bir “Nazi İmparatorluğu”dur. Ancak Amerika’nın düşmanları Yahudiler değil Müslümanlardır.

Capitol’un emrindeki Pentagon, sürekli barıştan daha çok sürekli savaş için inşa edilmiş, devasa bir uçak gemisine benzer. Amerika için barış, yanında yer almayanları öldürmeye muktedir olmaktır. Terörü devlet politikası haline getiren İsrail’in, dehşet verici boyutlara ulaşan, Müslüman düşmanlığı, Pentagon’un “savaşta herşey mübahtır” diyen “topyekun yıkım” stratejisinden kaynaklanır. Amerika dünyanın, İsrail Ortadoğu’nun silah geliştirme ve deneme merkezidir.

Almanya’nın savaş yıllarında, “Avrupa’da Almanya her şeyin üstündedir” ilkesi, Yirmi birinci yüzyılda, “Dünyada Amerika, Ortadoğu’da İsrail her şeyin üstündedir” ilkesine dönüşmüştür. Almanya’nın gurur ve kibir dolu, “güç zehirlenmesi” on iki yıl sürmüştür. Amerika ve İsrail’in Pentagon’un gölgesindeki “silah körlüğü”nün kaç “on iki yıl” süreceğini, bütün dünya merak etmektedir. Onlar ise “önleyici savaş” stratejileriyle, yeni saldırılar planlamakla meşguller.

“Terörü önleyici” amaçlı savaş, aslında Amerika’nın, karşısında olan ülkelere, istediği zaman, istediği yerde saldırmak için, geliştirdiği bir savunma stratejisidir. Amerika istemediği yönetimleri, oy atarak değil, kurşun atarak değiştirir. Amerikan yönetiminin en çok sevdiği demokrasi, her önüne gelen seçmenin oy vermediği demokrasidir. Pentagon’un seçmenlerin oylarını sayacak kadar zamanı yoktur. Zaman kazanmak için, oy verecekleri öldürmek, en kestirme yöntemdir. Onlar için en iyi demokrasi Duverger’in kitaplanın isimleriyle söylenirse, “Halksız Demokrasi”dir, en iyi yönetici oylarla değişmeyen “Seçilmiş Krallar”dır.

Afganistan’da büyük başarsızlığa uğrayan Kızıl Ordu’suyla Rusya, Çeçenistan’da, Gürcistan’da, Kırım’da ve Ukrayna’da Amerika’nın yolunu izlemektedir. Onlar Yirminci yüzyılın, dönemlerini tamamlayan, Üçüncü ve Dördüncü Roma’larıdır. Her ikisi de Birinci Roma gibi, dışarıdan değil, içeriden gelen baskılarla dağılacaklardır.

Amerika, Rusya ve İsrail başta olmak üzere, dünyadaki bütün saldırgan devletlerinin önünü kesmenin yolu: Anadolu’nun asla batmayan Yunus’u gibi, varlığa sevinmeden, yokluğa yerinmeden,bütün dünyada iyilikleri özendirmek, kötülükleri önlemektir.

Küresel ve yerel ekonomik ve siyasal sorunlarının üstesinden gelmek için, kimsenin bilmediği mucizevi bir yöntem yoktur. Savaşsız bir dünya için barış, her alanda savaşı yitire yitire kazanılır. Her savaş yeni bir barışın kapısıdır.

Amerika, Rusya ve İsrail durmadan silahlanan ordularıyla, yeni savaşların yükünü daha fazla taşıyamazlar. Çünkü Yirmi birinci yüzyılda cephelerdeki savaşların yükünü, ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir ülkenin çekmesi mümkün değildir.

Zamanı gelmiş barışı Pentegon’uyla Amerika ve Kızıl Ordu’suyla Rusya önleyemez. Savaşların pazarlara taşındığı kare dünyada, güzel savaş çirkin barış yoktur.Barış aranır savaş bulunur.İnsan aradığını bulur.