Bayram gününde dünya Gazze’yi anlamıyor Gazze dünyanın Gazze’yi anlamasını beklemiyor

İsrail dört bir yanından kuşatılmış, bedenlerinden başka silahları olmayan Gazzelilere gökyüzünden, bomba yağdırıyor, Doğu Kudüs’ü yakıp yıkıyor, Aksa Mescidini işgal ediyor. Bir tarafta silahları ellerindeki taşlar olan siviller, bir tarafta da en yeni silahlarla donatılmış askerler. Böylesine orantısız silahlara sahip güçler arasındaki çatışma, bir savaş değil, bir topyekün öldürmedir, bir büyük cinayettir, dehşet verici bir soykırımdır.

Nasıl dünyada, ”Kimse Srebrinka’da Boşnaklar gibi ölmedi, Boşnakların Srebrinska’da gördüklerini kimse görmediyse”, aynı şekilde, ”Kimse Gazze’de Filistinliler gibi ölmedi, Filistinlilerin Gazze’de gördüklerini kimse görmedi.” Diriliş Düşüncesi”nin mimarı Sezai Karakoç”un, yıllar önce ”Kutsal At” şiirinde Cezayir için söylenenler, Bosna ve Filistin için de geçerlidir. Fransa gibi, Sırbistan gibi, kana susamış, kan susuzluğu çeken İsrail de hayatın değerini anlamıyor.

Silahlı şiddetin kaynağında, bir ülkenin başka bir ülke, bir kesimin başka bir kesim üzerinde, denetim sağlama ve son sözü söyleme tutkusu vardır. Erich Fromm”un ”Sevgi ve şiddeti Kaynağı” kitabında ayrıntılı olarak anlattığı gibi, kan dökücü silahlı çatışmaların amacı: ”İnsanlara acı çektirmektir.” Şiddet severlere göre, kendini savunma gücünü yitirmiş insanlar üzerinde, onlara zorla acı çektirmekten, onları korku ve dehşete düşürmekten daha güçlü, bir baskı ve egemenlik kurma yolu ve yöntemi yoktur.

Dünyayı Habil’in istediği gibi bir yeryüzü cennetine dönüştürmek istemeyenler, Kabil’in istediği gibi, bir yeryüzü cehennemine dönüştürürler. Hayatı yaşanır kılmaktan dehşete düşenler, hayatı yaşanmaz kılmak için, oluk oluk kan dökmekten çekinmezler. Albert Camus, ”Caligula” oyununda, bu düşünceyi, ”Öldürüyorum yok etmenin, insanı kendinden geçiren gücünü yaşıyorum”, diyerek dile getirir. Kabil için güç öldürmeye, Habil için güç yaşatmaya muktedir olmaktır. Yaşatmak istemeyenler, öldürmek isterler.

İsrail işgal ettiği Filistin topraklarında böylesine acımasız, böylesine zalim, böylesine kan dökücü davranmadığı, Filistinliler ve İsrailliler arasında karşılıklı saygıya dayanan ortak bir kültürel, siyasal ve ekonomik yapı oluşturulamamıştır. İsrail”in kuruluşundan bu yana izlediği Clauswitz”in ”Topyekun Savaş” stratejisi, işbirliği yapılabilecek bütün alanları yerle bir etmiştir. Filistin’de ve İsrail”de sivil yok, herkes asker, herkes birbirini öldürmek için, fırsat kolluyor. Ancak İsrailliler silahlı, Filistinliler silahsız.

İnsan yapısı gereği, kötülüğe olduğu kadar iyiliğe de yatkındır. İnsanın gözü döner, insan sonuna kadar acımasızlaşır, yine de insanlıktan çıkmaz. Bunun için, kutsal kültürde, her insanın başta gelen görevi, iyilikleri özendirmek, kötülükleri önlemektir. Çünkü her insanda bir Habil ve bir Kabil vardır. Ekonomik,siyasal ve kültürel hayatın canlılığı Habil’in çocuklarıyla Kabil’in coçuklarının birbirleriyle yarışmasından kaynaklanır.

Anadolu’da ”iyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin işidir” denilir. Bir barış bin savaşa bedeldir. Bir insanın öldüren bütün insanlığı öldürür, bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarır.

Dünyada öldüren ülke değil yaşatan ülke güçlüdür. Bütün dünya bir bayram gününde, bütün insanlığı kucaklayan İbrahim Milletinden, sürekli barış duası bekliyor.

Kant’ın “Sürekli Barış”ını İbrahim Halilullah, Musa Kelimullah, İsa Ruhullah, Muhammed Habibullah diyenler gerçekleştireceklerdir.

Peygamberler şehiri Kudüs, İbrahim Milletinin başşehiridir. Kudüs ağlarken, Washington gülemez.

İnsanlar, ”Barış Duası”na çıkarsa gökler açılır.

Savaş öldürür barış yaşatır.

Yaşatmak öldürmekten zordur.

Barış hayattır.