Düşünceyle eylem arasında ayrım gözetmeden, ikisinden birine öncelik vermeden, uyum ve denge içinde tutmada, Necip Fazıl edebiyatı geçmişten geleceğe elden ele taşınan, aydınlatıcı bir meşale olarak görmüştür. Onun için edebiyatın görevi, gerçeği aramaktır, bulmaktır ve olmaktır. Edebiyatçılar gerçeği arama yolunda, ne kadar başarılı olurlarsa, bütün insanlığı aydınlatan meşaleye, o kadar aydınlatma gücü kazandırırlar.
Yirmi birinci yüzyıl başında orduların belirlediği siyasal sınırlar önemlerini yitirirlerken, edebiyatçıların belirlediği kültürel sınırlar önem kazanmıştır. Doğu ülkeleriyle Batı ülkeleri arasındaki, uzaklık ve yakınlık farkı ortadan kalkmıştır. Ülkeler arasındaki zaman ve mekan farklarının önemlerini yitirmeleriyle, bütün dünya “Büyük Doğu” ya dönüşmüştür. Yeni dünyada edebiyatçıların sorumlulukları daha da artmıştır.
Kenichi Ohmae’nin “The Borderless World” kitabında anlattığı, “Yeni Dünya”da bütün ülkelerde bütün insanlar, bütün edebiyatçıların okuyucularıdır. “Yeni Türkiye”nin yeni kuşaklarının, etkilendikleriyle ve etkiledikleriyle Necip Fazıl’ı Paris’e, Berlin’e, Londra’ya, Washington’a, Moskova’ya, Pekin’e taşımadan, Ankara’da, Bursa’da, Edirne’de, İstanbul’da, Eskişehir’de, Maraş’ta ayaklarını yere sağlam basmaları mümkün değildir.
Merkezlerin çevreleştiği, çevrelerin merkezleştiği bir şehire dönüşen dünyada, Mevlana’nın pergel benzetmesiyle anlattığı, her alanda yerel düşünmenin ve küresel davranmanın, önemi katlanarak artıyor. “Dünya Bir Şehirdir” kitabımızda vurgulandığı gibi, McLuhan’ın “Küresel Köy”ü iletişimdeki gelişmelerle, “Küresel Şehir”e dönüşmüştür. Şehir dünyada Shakespeare, Goethe, Rimbaud, Baudelaire bütün dillerden okunuyor.
Dünyada her düşünür bağrında doğduğu toplumu anlatır. Bunun için kalıcı eserler veren düşünürler, Necip Fazıl’ın şiirlerinde ve “İdelocya Örgüsü” benzeri düşünce kitaplarında olduğu gibi, insanlığın yüzyıllardan beri tartışılan sorunlarına, yeni bir dille ve yeni bir yorumla, yeni çözümler önerirler. İnsanlığın ortak aklının oluşturan, küresel düşünürlerin kitaplarına, küresel şehirin bütün köşelerinden ulaşılmaktadır.
Düşünce ve eylem dünyasının, ölümsüz öncülerinin ölümsüz kitapları, bütün ülkelerin ekonomik yapılarında ve kültürel dokularında, köklü dönüşümlere yol açıyorlar.
Siyasal sınırlardan daha çok, kültürel sınırların önem kazandığı şehir dünyada, düşünürler aynı zaman diliminde bütün ülkeleri etkiliyorlar.
Dünyanın şehirleşmesi hızlandıkça, edebiyatçı düşünürlerin güçleri, yeni açılımlar, yeni yorumlar kazanıyor.