Dünyaya Yunus’un şiirleriyle gitmek Sinan’ının kubbeleriyle kalmak

Hayatın yaşanır kılınmasında, her düşünce ve eylemin bir ötesi, bir maverası, bir görünmeyen yüzü vardır. Her düşünce, bir eylemi maverasıyla, ya zenginleştirir ya da yoksullaştırır. İyilik arayanlar, bir eylemin maverasında olumluluk, kötülük arayanlar olumsuzluk görürler. Toplumları zenginleştirenler, her eylemin ötesindeki çirkinliklerden daha çok, güzellikleri görecek göze sahip olanlardır.Bilgelik görülende değil,görendedir.

Göz vardır gördüğüyle, savaşı durdurur. Göz vardır görmediğiyle, savaşı başlatır. Gizem kendisinden başka, her şeyin maverasını gören gözdedir. Barış isteyenler, her şeyin iyilik yanını görürken, savaş isteyen de her şeyin kötülük yanını görürler. Barışın koruyucuları, bir kere haksızlık yapmaktansa, bin kere haksızlığa uğramayı göze almayı bilirler. Onlar her toplumda, bir taraftan barışa giden yolları açarken, bir taraftan savaşa giden yolları kapatırlar.

Savaşın ötesinin barış olduğunu görenler, berisinin barış olduğunu görürler. Fiziğin ötesi metafizik olduğu gibi, gündüzün ötesi gece, dünyanın ötesi öteki dünyadır. Kişileri olduğu kadar, toplumları etkileyen, her ekonomik ve kültürel olayın bir maverası vardır. Bin yıllık Anadolu tarihinden yola çıkılarak, Türkiye’yi yeniden bir dünya gücü haline getirecek kültürel dinamikler, görünen ve görünmeyen yanlarıyla, ele alınarak birlikte tartışılmalıdır.

İslam dünyasındaki iç savaşların, dehşet verici boyutlara ulaştığı bir dönemde, kubbelerin sultanı Mimar Sinan’ın Görünen Süleymaniye’siyle Yahya Kemal’in Görünmeyen Süleymaniye’si, olan “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirini, bütün boyutlarıyla, anlamak ve anlatmak, büyük önem kazanmaktadır. Yahya Kemal Süleymaniye’de kılınan bir bayram namazının maverasında, Türklerin Asya’dan Avrupa’ya uzanan bin yıllık tarihlerini özetlemiştir.

Yahya Kemal’in deyişiyle, “Dili bir, gönlü bir, imanı bir” Türk toplumu, “En son dinin” dünyada, “En güzel mabedi olsun” diye, inşa ettiği Süleymaniye’de, Anadolu insanının hem geçmişini, hem de geleceğini görmüştür. Türkler yüzyıllarca barış içinde yaşadıkları topraklara, Mevlana’nın Mesnevi’siyle gitmişler, Yunus’un sevgisiyle kalmışlardır. Onların görünenin ötesini gören gözleri, toplumun haksızlığa uğrayan bütün kesimleri için, büyük bir ümit ve güven kaynağı olmuştur.

Anadolu insanının korkuyu ümide, nefreti sevgiye dönüştüren gücünün kaynağında, görünen ve görünmeyen boyutlarıyla, iki dünyayı birlikte görme ve algılama ustalığı vardır. Osmanlı coğrafyasındaki Türklerin, Anadolu’da olduğu gibi, kusursuz bir barışın yolunu açabilmeleri için, her sabah namazını, “Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı”na dönüştürmeleri gerekir.

Toplumların görünen silahlardan önce, görünmeyen silahlarla fethedildiği bir dünyada, şiirden daha güçlü bir silah yoktur. Ülkelerin dünyadaki ağırlıkları, silahlı güçlerinden önce, silahsız güçlerinden kaynaklanır.Mimarlar ölümsüz eserleriyle, medeniyetlerin görünen yüzlerini, şairler ezberlenen şiirleriyle, medeniyetlerin görünmeyen yüzlerini inşa ederler.

Medeniyetlerin ölümsüz eserleriyle, kültür ve ekonomi arasındaki uyum ve düzen, doruk noktasına ulaşarak kalıcılık kazanır.

Akıl gözüyle tasarlanan, gönül gözüyle inşa edilenler, medeniyetlerin çekim alanlarını oluştururlar.