Düz kare yüzyılda açık pazardan kimse zarar görmez

Pazarların bütün üreticilere ve bütün tüketicilere açık olduğu toplumlarda, insanlar ellerindeki kaynakları, ekonominin yasalarına, kültürün değerlerine ters düşmeden, değerlendirmekte ve ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmezler. Pazarların herkese açık olmaları, üreticileri tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamaya zorlar. Pazarlarda kimseyi aldatmayan, açık alışveriş ortamı, üretimde ve tüketimde bütün insanlara yarar sağlar.

Kaynakların değişik üretim ve tüketim alanları arasında, verimli değerlendirilmesinde ve dengeli dağıtılmasında, olumlulukları büyüten açık pazarlar hayati önem taşır. Dünyada kimsenin ekonomiye ve kültüre ilgisiz kalması mümkün değildir. Hem kültür hem ekonomi, hayatın her alanıyla ilgilidir. Ekonomi toplumların üretimine, kültür tüketimlerine sınırlar getirir. İstenilmeyenin üretilmesi, istenilmeyenin tüketilmesi her alanda, büyük sorunlara yol açar.

Pazarların işlevsel olmaları, hem tüketicilerin hem üreticilerin, kendileri için istediklerini, toplumun bütün kesimleri için istemelerine bağlıdır. Dünyanın bütün ülkelerinde, herkese açık olan, güneş altındaki pazarlar, genel yararları özel yararların, üstünde tutmasını bilen, sağduyu sahibi üreticilerin ve tüketicilerin renklerine boyanırlar. Onlar pazarlarda haksızlık yapmaktansa, haksızlığa uğramayı göze almayı, herkesten çok daha iyi bilirler.

Güneş ışığında hiçbir kusurun gizlenmediği gibi, açık pazarlarda hiçbir ürünün ve hiçbir hizmetin kusuru gizlenmez. Pazarların dönüştürücü güçleri, kusurları örten karanlık gecelere değil, gözler önüne seren aydınlık gündüzlere benzemelerinden kaynaklanır. Güneş nasıl bütün doğal kaynaklara canlılık kazandırırsa, pazarlar üreticilere ve tüketicilere canlılık kazandırırlar. Denizlerin büyüklükleri gemilerin, pazarların genişlikleri üreticilerin çalışma alanlarını genişletir.
 
Pazarlarda olumluluklar doğru orantılı olarak artarlarken, olumsuzluklar ters orantılı olarak azalırlar. Pazarların zenginleşmesinden, toplumların bütün kesimleri yararlanırlar. Erdemli insanların pazarlarında, etik sınırlar içindeki kişisel yararlar, toplumsal yararları büyüterek, toplumun bütün kesimleri arasındaki, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderirler. Pazarların işlevlerini yitirmesi, krizlere yol açar. Pazarlar bir terazi gibi, toplumdaki uyum ve düzenin simgesidirler.

Pazarlara renklerini veren erdemli insanlar, kusursuzluğu yakalamada başkalarından önce, gönüllerinin derinliklerinde kendileriyle yarışırlar. İnsanların gönüllerinin derinliklerindeki hazineleri gün ışığına çıkarmak için, pazarlara giden yolların bulunmaları gerekir. Güneşe doğru dönünce gölgenin arkada kalması gibi, pazarlarda yoksulluklar ve yolsuzluklar geride kalırlar. Pazarlarda başarıya, paylaşılacak nimetten daha çok, yüklenilecek külfet olmadığında ulaşılır.

Etik ilkelerin yerine ekonomik ilkelerin geçtiği, üreticiler ve tüketiciler arasında, erdemli insanların azınlıkta kaldığı toplumlarda, yoksulluklarla birlikte, yolsuzluklar katlanarak artar.

Gelirlerin ve giderlerin dengelenmesinde, ortaya çıkan aksaklıklar, pazarın rengini karartmakla kalmaz, ekonomik, siyasal ve kültürel alandaki kirlenmeleri hızlandırır.

Etiksizliğin etik, ilkesizliğin ilke ve erdemsizliğin erdem olduğu toplumlarda, pazarlar işlevlerini yitirirler.