Katip çelebi’den bu yana anadolu’da doğu’dan batı’ya bilginin ve bilgeliğin gizemli serüveni

Asya’nın ortalarından Avrupa’nın ortalarına kadar geniş bir coğrafyaya damgasını vuran Türklerin gücü, dünyayı bir kızıl elma gibi gören, zengin kültürlerinden kaynaklanır. Anadolu insanı, büyük ve uzun yolculuğu, zengin tarihi mirası ve derin kültürel birikimiyle gerçekleştirmiştir. Onun anavatanı, bütün insanlığın anası ve babası, Havva’nın ve Adem’in dünyada, birbirine kavuştuğu Arafat dağıdır. Bunun için Yunus, “Arafat dağıdır bizim dağımız” demektedir.

Arafat dağını dağı, Seyhun’u, Ceyhun’u, Dicle’yi, Fırat’ı, Sakarya’yı, Nil’i ve Tuna’yı nehirleri olarak bilen, Türkler için, Anadolu toprağı bilgi ve bilgelikle yoğurulan, kültür ve hayat kaynağı olmuştur. Dünyanın kültür hazineleri kaybolsa, bilimden sanata her alanda, büyük öncüler yetiştirmiş olan Anadolu, onları yeniden bulacak güç ve zenginliğe sahiptir. Onun yetiştirdiği büyük bilginlerden biri de, her alanda kalıcı eserler vermiş olan Katip Çelebi’dir. O bilgi yığınları arasında, bilgeliğini yitirmeyen bilgedir.

Katip Çelebi Tarih, Coğrafya, Astronomi başta olmak üzere, siyasal ve kültürel alanlarda çok sayıda eser ortaya koyan, Anadolu bilginlerinin öncüsüdür. Onun olağanüstü çalışmayla, yazdığı kitapları, yüzyılları aşmıştır. Katip Çelebi Onyedinci yüzyıla adının verildiği, bütün dünyaca tanınan büyük Türk 
bilgini olmuştur. O hayatını öğrenmeye ve öğretmeye adamıştır. Franz Babinger’in dediği gibi: “Katip Çelebi, bilgisi akla gelebilecek bütün sahalara yayılmış olan, en büyük Osmanlı tarihçisidir.” Onun için tarih, bütün bilimlerin kaynağı olmuştur.

Türkler inanarak bağlandıkları değerlerin ışığında, içselleştirdikleri dünyanın düşünce ve eylem birikimini, Konya’da, Bursa’da, Edirne’de ve İstanbul’da, silinmez izler bırakarak, kendilerine özgü bir özle geliştirmiş ve yeniden üretmişlerdir. Osmanlı coğrafyasını görme ve gözleme imkanı bulan Katip Çelebi, “Keşfüz Zunun” ve “Cihannüma” başta olmak üzere, yirmiyi aşkın eseriyle, Türk dünyasının düşünce ve bilim tarihinde, kendisine vazgeçilmez bir yer tutmuştur.Nasıl Şeyh Galip şairlerin ufkuysa, Katip Çelebi de bilginlerin ufkudur.

Katip Çelebi Türkiye’de ilk defa, Astronomi’de köklü bir paradigma değişikliğine yol açan Kopernik’in, güneş sistemine ilişkin görüşlerini ele alan ve tartışan bilgindir. Onun “Mizan’ül Hak” kitabı, Matematik, Fizik, Kimya ve Astronomi yanında, Felsefe benzeri sosyal bilimlerin önemini vurgulayan, çok değerli bir çalışmasıdır. O İslamın ana kaynaklarının, bilimlerle çatışmadığını, yaptığı araştırmalarla ortaya koymuştur. Arapça ve Farsça yanında, Latince de bilen Katip Çelebi, Doğu’nun temel kaynaklarıyla, Batı’nın temel kaynaklarını karşılaştırmalı olarak incelemiştir.

Dünyanın bilim ve düşünce tarihinde, bilgi ve bilgelik, hiçbir sınır tanımadan, bir ülkeden başka bir ülkeye, giden yolcular gibi, sürekli hareket halinde olmuştur. Bilgi ve bilgelik dünyasını, geliştirmeyi, yüklendikleri en büyük sorumluluk, olarak gören bilim öncüleri, hangi ülke kendilerine değer verir ve saygı gösterirse, bilgilerini ve birikimlerini o ülkeye verirler. Bu yüzden İstanbul, üç kıtanın, iki denizin merkezi, yüzyıllarca bilgi ve bilgeliğin değişmeyen anavatanı olmuştur. Geçmişte üç kıtanın merkezi olan İstanbul, gelecekte beş kıtanın merkezi olacaktır.

Düşünce ve eylem kaynağı olan, bilgi ve bilgelik tarih boyunca, Mısır’dan Yunan’a, Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan İstanbul’a ve Kurtuba’ya, Kurtuba’dan Paris’e ve Londra’ya sınır tanımayan yolcular gibi, sürekli hareket halinde olmuştur. 

Dünya tarihi içinde Doğu’dan Batı’ya, uzun bir yolculuğa çıkan, bilgi ve bilgelik el ele vererek, yeniden anavatanlarına, doğdukları coğrafyalara dönmektedirler. 

Paylaşıldıkça yeni dünyaların kapılarını açan, bilginin ve bilgeliğin, hiç batmayan güneşi, doğduğu topraklarda yeniden doğacaktır. 

Bilgi ve bilgelik, Doğu’dan Batı’ya gitmiştir.Batı’da yitirilen bilgelik,Doğu’da yeniden bulunacaktır.