Katlanarak artan bilgi yığınları arasında kaybolan bilgelik

Amerika’nın ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde olduğu gibi İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da, Denizli’de, Eskişehir’de ve Bursa’da tarım, sanayi ve bilgi toplumlarının kuruluşları, bir arada iç içe bulunmaktadır. Kuruluşlar ister tarım, ister sanayi, ister bilgi toplumlarının ürünlerini üretsinler, insanların karınlarından daha çok, gözlerini doyurmaya çalışmaktadırlar. Yirmi birinci yüzyılın kuruluşları, iş yerlerinde ürün, hizmet ve bilgi üretmenin, satış yerlerinde ise hayal pazarlamanın peşindedirler.

Fabrikalar ürünlerin, makinalar hizmetlerin, bilgisayarlar bilgilerin üretimini bir örnekleştirerek, bütün şehirleriyle ülkeleri, her alanda büyük bir tüketim gücüne ulaştırdılar. Her gün dünya pazarlarına yeni ürünler, yeni hizmetler ve yeni bilgiler sunuluyor. Son kırk yılda büyük dinlerin ortaya çıktığı, beş bin yıllık üretime eş değerde ürün, hizmet ve bilgi üretilmiştir. Eski kuşaklar için lüks olan ürünler, yeni kuşaklar için sıradan ürünlere dönüşmüşlerdir.

Sürekli geliştirilen pazarlama yöntemleriyle, üretim güçlerini yıldan yıla büyüten kuruluşların, tüketim çağrıları, insanların kültürel zenginliklerini yok ederek, bilgelik kaynaklarını kurutmaktadır. Kuruluşların yöneticileri, ölümden sonra kalkışta, kendilerine satışları ne kadar artırdıkları sorulacakmış gibi, tüketimi arttırmak için, her yolu mübah görmektedirler. Onlar bilgi üretimine, bilgelik kazandırmak için değil, satışları arttırmak için, yatırım yapmaktadırlar.

Basın için “Kötü haber iyi haberdir” diyen medya kuruluşları, bilgeliği bütünüyle hayattan kovmuşlardır. Bilgi toplumlarında insanların değerleri, bilgelikleriyle değil, bildikleri ürünlerle ölçülmektedir. Bilgisayarı, internet ortamında ulaşılabilecek adresi, cep telefonu, arabası ve toplumdan soyutlanmış, bir sitede evi olmayan bir insanın, tüketim toplumunda ekonomik açıdan önemsenecek bir değeri yoktur. Tüketim toplumlarında, bütün insani değerler, çiğnenmeleri için sokağa atılmıştır.

İnsanlar tükettikleri bilgilerle değil, ürettikleri bilgeliklerle değerlendirilmelidir. Bunun için de, bilgi toplumlarının bilgelik toplumlarına dönüşmeleri gerekir. Bilgiyi bilgeliğe dönüştüremeyen toplumlarda, yıldan yıla katlanarak artan bilgi ormanında, bilgeliğin ağaçları bir bir yok olup gitmiştir. Eliot gibi dünyanın büyük şairleri, bilgi yığınları arasında yitirilen bilgeliği aramaktadır. Dünyanın her yanında bilgi alanı genişlerken, bilgelik alanı daralmaktadır.

Savaşların birbirini izlediği Yirmi birinci yüzyılın başında, bütün dünyada bilgi toplumu sona ererken, bilgelik toplumu başlamaktadır. Bilgi toplumu olmak dünyadaki savaşların önüne geçmeye yetmemiştir. Bilgeliğe dönüşmeyen bilgi, barışa değil, savaşa hizmet etmektedir. Durmadan daha yenisi geliştirilen silahlar, Ortadoğu başta olmak üzere, bütün dünyada büyük kan ve gözyaşı gölleri oluşturmuştur. Bilgi insanlarla birlikte, bilgeliği de öldürmektedir.

Bilgi toplumunun merkezinde bilginler, bilgelik toplumun merkezinde ise, bilgeler vardır Dünyada savaşsız savaş, kurşunsuz silah, kötülüksüz iyilik, yazısız kitap, sözsüz söz, bilginlerin değil bilgelerin işidir.

Dünyada bilgelik bilgiden üstündür. Bilgi bilgisayarlarla, bilgelik insanlarla korunur. Bilgelik yoksa, bilginin varlığı barış getirmez.