Özdenören gibi edebiyatı sevenler her şeyi gören Allah’tan herkesi doyuran topraktan uzaklaşmazlar

Türk Edebiyatı’nın “Gül Yetiştiren Adam”ı Rasim Özdenören, Nobel ödüllü Amerikalı edebiyatçı William Faulkner gibi, “insanın ruhunun yüceltilmesini” edebiyatın ana işlevi olarak görür. Bu yüzden edebiyat yazılarını topladığı kitabına “Ruhun Malzemeleri” adını vermiştir. Özdenören’e göre insanın, inişlerle çıkışlarla dolu ruh dünyasını, ele almayan bir yazar, yerelde küreseli, küreselde yereli yakalayan, küresel edebiyatın kapılarını aralayamaz.

Seküler dünyada insanların, her yıl gelir seviyelerini artırarak, ekonomik sorunları çözmeleri, huzurlu ve mutlu olmalarına yetmiyor. Toplumların sağlıkları açısından, üretim sorunların çözülmesi gereklidir, ancak hiçbir zaman yeterli değildir. Dünyanın karşı karşıya olduğu yıkıcı savaşlar, ekonomik yoksulluktan daha çok, kültürel yoksulluktan kaynaklanıyor. Ruhları sağlıklı olmayan toplumların, kültürlerinin derinlikli, ekonomilerinin dengeli olması mümkün değildir.

Hayatın anlamı nedir? İnsanların yaşama güçleri, kaynağını nereden alırlar? Yaşanan hayatın değeri nasıl artırılır? Yaşı, işi ve inancı ne olursa olsun, bütün insanlar bu sorulara cevap ararlar. İnsanların derinliğini yitiren ruhlarını, açgözlülüğün yol açtığı kirlenmelerden arındırmadan, bütün ülkeleri sarsan krizlerin, üstesinden gelmek çok zordur. İnsanların karınlarının doyurulması, gözlerinin doyurulmasına yetmez. Bu yüzden Anadou’da, “Gözlerin karınları olmaz” denilir. İnsanların gözleri, toprakla mezarda doyar.

Dünyanın bütün ülkelerinde ruhlar, döviz kurlarıyla ve borsa endeksleriyle değil, sürekli yorumlanan, ölümsüz edebiyat eserleriyle beslenir. Necip Fazıl’sız, Sezai Karakoç’suz, Nuri Pakdil’siz, Rasim Özdenören’siz, Cahit Zarifoğlu’suz, Erdem Bayazıt’sız, Akif İnan’sız bir Anadolu, bir Türkiye edebiyatı düşünülmez. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın canlılığı edebiyata dayanır, edebiyattan güç alır, edebiyat eserleriyle geçmişten geleceğe taşınır. Anadolu insanının ruhunun beslendiği kaynakların başında, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin çevrelerinde halkalanan edebiyatçıların eserleri gelir.

Hayatı kolaylaştıran, dünyayı güzelleştiren edebiyat eserleri, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bütün eleştirel düşünen insanların, kalıcı düşünce ve etkili eylem kaynakları olurlar. Onların ışığı sönmeyen edebiyat eserleri, okuyanları bilinen yaşanan dünyadan alırlar, bilinmeyen yaşanacak dünyaya taşırlar. Onlar edebiyatı medeniyet için bilirler, eserlerinde edebiyat yoksulu toplumların, medeniyet zengini olmayacaklarını anlatırlar. Her dönemde edebiyatsız medeniyetler köklerini, medeniyetsiz edebiyatlar etkilerini yitirirler.

*

Derinliği ve zenginliği olmayan edebiyatlarla, güçlü toplumlara, paylaşımcı ekonomiler, katılımcı yönetimlere ulaşılamaz. İnsanların kültürel güçlerinin olduğu kadar, ekonomik başarılarının dönüştürücü kaynağını, hiçbir dönemde güncelliğini yitirmeyen, sürekli yorumlanan edebiyat eserleri oluşturur. Başta Kur’an olmak üzere kutsal kitaplar, bütün edebiyatçılara ilham kaynağı olan, birer edebiyat şaheseri örneği verirler.

Dünyanın bütün ülkelerinde, dayatmacı yönetimlere, silahla değil, edebiyatla karşı çıkılır. Edebiyatsız eylemler, eylemsiz edebiyatlar işlevsizleşirler. Edebiyat eserleri, kılıçtan daha keskindir. Edebiyatın güç kazandığı toplumlarda, kılıçlardan daha çok kalemler konuşur. Her dönemde toplumları savaşın silahlı güçleri değil, edebiyatın silahsız güçleri dönüştürürler. Bunun için bütün dünyada, Mesnevi çok ilgi görüyor. Ve bütün ülkelerde, en okunan kitaplar arasında, edebiyat eserleri, önemli bir yer tutuyor.

Kaşgar Dergisi’nde yapılan uzun ve kapsamlı bir konuşmada, hikaye ve deneme ustası Özdenören, edebiyatın işlevine ilişkin önemli değerlendirmeler yapar. Ve yıllarca birlikte olduğu, edebiyatçı dostlarını anlatarak, toplumların bilgi ve bilgelik dünyasında, edebiyatın önemini vurgular. O edebiyatçı dostları gibi, edebiyatsız medeniyet, medeniyetsiz edebiyat olmayacağını inanır.

Özdenören Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Dostoyevski ve Tolstoy gibi, bütün tutarlıklarıyla, bütün tutarsızlıklarıyla “insanları şahdamarlarından yakalayan” edebiyatçılara vurgundur. Edebiyatçıların yazdıkları ne olursa olsun, okuyucularına sınırsız zenginliklerle dolu, bir ruh dünyasında yaşama alanı açarlarsa, döne döne okunurlar, iz bırakırlar ve kalıcı olurlar.

Özdenören’i okuyanlar bildikleri bir iklimden, bilmedikleri bir iklime taşınırlar, iç dünyalarındaki kıyısız denizlere, yeni kapıların açıldığını görürler, ruhlarının zenginleştiğini hissederler. “Yüzler”i ve “Köpekçe Düşünceler”i okuyanlar, insanın ne kadar çok yüzünün olduğunun yanında, bütün açmazlarıyla, bütün çıkmazlarıyla, ne kadar karmaşık bir iç dünyaları olduğunu, ister istemez düşünmek zorunda kalırlar.

Gittikçe küçülen dünyada edebiyatın önemi, yıldan yıla katlanarak artıyor. “Kirlenmenin Boyutları” kitabımızda anlatıldığı gibi, kare dünyada, kirlenmede görünen boyutlardan daha çok görünmeyen boyutlar önem kazanıyor.

Yirmi birinci yüzyılda, doyma bilmez açgözlülerin yol açtığı, iklim değişikliğiyle, küresel ısınmayla gelen depremler, kasırgalar, seller ve su baskınları, büyük yıkımlara yol açıyorlar.

Sınırların önemsizleştiği dünyada, ülkelerin edebiyatlarına bakılırsa, karşı karşıya olunan ekonomik, siyasal ve kültürel sorunların, ne kadar büyük olduğu açıkca görülür.

Dünyayı savaştan savaşa sürükleyen yönetimlere karşı, insanların ellerinde edebiyattan daha güçlü bir silah bulunmuyor.

NOT:

ANAYURDUNA VE BABAEVİNE YOLCU ETTİĞİMİZ RASİM ÖZDENÖREN’E RAHMET DOSTLARINA SABIR DİLİYORUM