Girişimcilik insanların gönüllerinde yatan Yunus’ları uyandırmayı bilmektir

Ülkelerin ellerindeki kaynakları ürüne, hizmete ve bilgiye dönüştürme yolunda, köklü değişiklikler yapmadan, düz kare dünyada saygın bir konum kazanmaları mümkün değildir. Uluslararası ilişkilerde ülkelerin ağırlıkları, dünya pazarlarındaki paylarından kaynaklanır. Ülkeleri dünya pazarlarına, üretim gücünü artırmada, yenilik yapmasını, risk almasını ve uzun dönemli düşünmesini bilen girişimciler taşır.

Okumaya devam et “Girişimcilik insanların gönüllerinde yatan Yunus’ları uyandırmayı bilmektir”

Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak

Dünyada insana bağışlanan ekonomik zenginliklerin, kültürel derinliklerin bilincine, kitaplarla varılır. Kitaplar insanların düşünce ve eylem dünyasında, gören gözleri, sorgulayan akılları ve yazan kalemleri olurlar. Dünya kitaplarla yaşanır kılınır. Ülkelerde barışa giden yol, kitaplarla aydınlatılır. Kitaplardan uzaklaşan ülkeler, kendilerini savaşlardan kurtaramazlar. Savaşları kitaplar durdurur. Barış kitaplarla korunur.

Okumaya devam et “Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak”

Dünyada yoksul siyahlar ağlarken zengin beyazlar gülemez

Denizlerin dibinde ortaya çıkan bir depremin, yol açtığı dalgalar gibi, sınırların önemini yitirdiği dünyada, bir ülkede ortaya çıkan kriz, dalga dalga bütün dünyaya yayılmaktadır. Dünyanın büyük ekonomilerinden birinde, ortaya çıkan ekonomik daralmadan, bütün ülkelerin ekonomileri etkilenmektedir. Ülkeler birbirine bağımlıdır, Amerika ya da Çin, birinden biri öksürürse, dünyada yatağa düşmeyen ülke kalmaz.

Okumaya devam et “Dünyada yoksul siyahlar ağlarken zengin beyazlar gülemez”

Kültürü derinleştirmek ekonomiyi zenginleştirmek politikayı güzelleştirmek

Kültürde,ekonomide ve politikada başarı, doğruyu aramada karşılaşılan güçlükleri aşmada, çekilen acılara direnme gücünden kaynaklanır. Kültür, ekonomi ve politika dünyasının öncülerinin yıldızları, gönüllerinin derinliklerinde büyük yolculuklara, çıktıkları dönemlerde parlar. Kültür,ekonomi ve politikanın unutulmayan öncüleri, dağların zirvelerinin birbirlerini gördükleri gibi, birbirlerini görür ve birbirleriyle yardımlaşırlar. Yardımlaşmanın, dayanışmanın, paylaşmanın olmadığı yerde, hiçbir alanda gelişme olmaz.

Okumaya devam et “Kültürü derinleştirmek ekonomiyi zenginleştirmek politikayı güzelleştirmek”

Sekülerleşmeden ekonomik ve kültürel yoksulluğun üstesinden gelmek

Türklerin çok hareketli tarihlerinde, Anadolu’nun dışına açıldıkları, güçlü dönemlerinin ardından, Anadolu’ya çekildikleri güçsüz dönemleri gelmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, büyük bir üretim güçsüzlüğüne düşen Türkiye, başkentini İstanbul’dan Ankara’ya taşıyarak, çok sancılı bir küçülme sürecinden geçmiştir. Türkiye İstanbul’un dünyaya açık çok kültürlü ortamından, Ankara’nın dünyaya kapalı tek kültürlü ortamına dönmesi, üretim güçsüzlüğünün üstesinden gelmesine yetmemiştir.

Okumaya devam et “Sekülerleşmeden ekonomik ve kültürel yoksulluğun üstesinden gelmek”

Dergah kültürü varlığa sevinmeyen yokluğa yerinmeyen Yunus kültürüdür

Anadolu’nun bin yılık tarihinin kültürel dinamiklerini, bütün boyutlarıyla, Yirmibirinci yüzyıla taşımak hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda Necip Fazıl, Cumhuriyet döneminin canlı bir aynası olmuştur. Onun bir ömür boyu devam eden, med ve cezirlerle dolu şiir dünyası, Türkiye’nin yaşadığı siyasal ve kültürel çalkantıların, entelektüel düzlemdeki tarihidir. Dünyanın ve Türkiye’nin büyük dönüşüm yaşadığı bir dönemde, Necip Fazıl’ın düşünce dünyasının, ele alınması ve tartışılması hayati önem taşımaktadır. 

Okumaya devam et “Dergah kültürü varlığa sevinmeyen yokluğa yerinmeyen Yunus kültürüdür”

Kültürel çoraklaşmanın üstesinden edebiyat ve medeniyet dergileri gelir

Anadolu insanı Yirminci yüzyılın ilk yarısında, büyük bir kültürel çoraklaşma yaşamıştır. Avrupa ülkeleri karşısıda ekonomik üstünlüğünü yitiren Türkiye, üretim gücünü büyütmenin çaresini, mağlupların galipleri taklit etmesinde aramıştır. Edebiyat ve medeniyet dergileri, Yirminci yüzyıl Türkiye’sinde devletin estirdiği kültürel erozyon, fırtınasına karşı duran, edebiyatçıların toplandığı, düşünce platformları oluşturmuşlardır. Onlar yüzyılların birikimi olan zengin kültürüyle, bağları koparılan Anadolu insanının, kültür ve edebiyat dünyasına, yeni bir renk ve farklı bir tat kazandırmışlardır. 

Okumaya devam et “Kültürel çoraklaşmanın üstesinden edebiyat ve medeniyet dergileri gelir”

Küreselleşmeyen yerel edebiyat derinliğini yitirir

Yerli edebiyatın öncülüğünü, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin çevrelerinde, halkalanan edebiyatcılar yapmıştır. Onlar kültürsüzleşmeye karşı çıkan, dünyaya açılmada ve küreselleşmede referansları Mekke, Medine ve Kudüs olan, düşünce,kültür ve sanat dergileridir. Mavera’nın sayıları binleri bulan “Yedi Güzel Adam”ları, İslam dünyasının üzerine bir karabasan gibi çöken, yüzeyselleşme bulutlarını dağıtmayı, en önemli küresel görev ve en büyük küresel sorumluluk bilmişlerdir.

Okumaya devam et “Küreselleşmeyen yerel edebiyat derinliğini yitirir”

Sezai karakoç sağda solda değil islamda olan düşünürdür

Devletlerin yönetimi ve yöneticilerin taşıdığı sorumluluklar, Doğu’da ve Batı’da yüzyıllardan beri, düşünürlerin tartıştığı konuların başında gelmiştir. İnsanlık Yusuf Peygamberle, devlette yönetimin ve üretimin önemini kavramıştır. Onun hayatında devlet hiyerarşisinde, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerde, doğruluğun, bilginin ve bilgeliğin ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Batı’da Platon’dan, Thomas More’a ve Campenella’ya kadar düşünürler, erdemli devletin hayalini kurmuşlardır.

Okumaya devam et “Sezai karakoç sağda solda değil islamda olan düşünürdür”

Edebiyatçılarla ülkeler arasında barış köprüleri kurmak

Bir roman, bir hikaye, bir deneme, bir şiir, insanı yeryüzünden alır, gökyüzüne taşır. Güzel bir edebiyat ürünü, okuyucusuna içinde yaşanılan şiddet dünyasını unutturur, sevgi dünyasının kapılarını aralar. Hayatın içinden bir roman, iyilik peşinde koşan olumlu, kötülük peşinde koşan olumsuz insanlarıyla, okuyanın başkalarıyla birlikte, kendisini de anlama sürecine, büyük katkılarda bulunur. Ebebiyat ürünleriyle, yaşanan şiddet dünyasıyla, yaşanılması gereken sevgi dünyası, arasında köprüler kurulur.

Okumaya devam et “Edebiyatçılarla ülkeler arasında barış köprüleri kurmak”

İyilikte yarışmanın iyilik üretmenin çoşkusunu sürekli kılmak

Anadolu insanının bireysel ve toplumsal kimlik dünyası, yatay ve düşey boyutta, uyum ve düzen içinde olan, çoklu bir yapı gösterir. Yatay kimlikler, eğitim ve gelir seviyesine bağlı olarak, sarımsağın dişlerine benzer bir biçimde, yan yana birbirlerinden ayrılmazlar. Düşey kimlikler ise bir soğanın katları gibi, merkezden çevreye doğru genişleyen daireler çizerler. Anadolu insanının zenginliği, çok boyutlu kimliklerinden kaynaklanır.
Düşünce dünyası kadar, eylem dünyası büyük olan Anadolu insanı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, veren el olmayıı bilir.

Okumaya devam et “İyilikte yarışmanın iyilik üretmenin çoşkusunu sürekli kılmak”

Kurumsallaşan devlet meydanlarda görülmeyen devlettir

İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde büyük sorun olmuştur. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, tarihin her döneminde büyük önem taşımıştır.

Okumaya devam et “Kurumsallaşan devlet meydanlarda görülmeyen devlettir”

Yönetim bilmek dünyayı bilmektir hayatı ve insanı bilmektir

Yönetimin tarihi insanlığın tarihiyle başlar, yönetim sanatların en eskisidir, bilimlerin de en yenisidir. Dünyada köklü dönüşümlere yol açan, ekonomik ve kültürel gelişmeler doğrultusunda, değişik ülkelerde yönetim sorunlarını, ele alan kitapların sayısı, son yıllarda hızla artmaktadır. Ülkeler arasındaki sınırların önemini yitirmesiyle, her kuruluşun geleceğinde, büyük tehditler olduğu gibi, büyük fırsatlar vardır.

Okumaya devam et “Yönetim bilmek dünyayı bilmektir hayatı ve insanı bilmektir”

Düz kare yüzyılda açık pazardan kimse zarar görmez

Pazarların bütün üreticilere ve bütün tüketicilere açık olduğu toplumlarda, insanlar ellerindeki kaynakları, ekonominin yasalarına, kültürün değerlerine ters düşmeden, değerlendirmekte ve ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmezler. Pazarların herkese açık olmaları, üreticileri tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamaya zorlar. Pazarlarda kimseyi aldatmayan, açık alışveriş ortamı, üretimde ve tüketimde bütün insanlara yarar sağlar.

Okumaya devam et “Düz kare yüzyılda açık pazardan kimse zarar görmez”

Dünyada toplumsal karlılık ekonomik karlılıktan önce gelir

Kuruluşlar yüzyılında bütün işletmelerin, kültüre ve ekonomiye katkılarının araştırılması, “Ticari ve Sosyal Açıdan Proje Değerlendirme Yöntemleri” kitabımızda ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Yatırımların kuruluşlara katkıları ticari, topluma katkıları sosyal karlılık yöntemleriyle ele alınır. Yatırımların olumlu etkilerinin yanında, toplumlara olumsuz etkileri vardır. Sigara üreten kuruluşlar, kendilerine kazanç sağlarken, insanlara ve topluma zarar verirler.

Okumaya devam et “Dünyada toplumsal karlılık ekonomik karlılıktan önce gelir”

İnsan kaynakları ülkeleri uçuran rüzgar kanatli atlardır

Yeni yüzyılda bütün ülkelerde, doğal kaynaklardan daha çok, insan kaynakları belirleyici ve sürükleyici güç olacaklardır. Petrol üreten ülkelerde olduğu gibi, insan kaynaklarının donanımsız ve yetersiz olduğu toplumlarda, doğal kaynakların zenginliği, ekonomiye yansımamaktadır. Değerlendirilme yolunda ekonomiye kazandırılmayan, ekonomik dolaşıma katılmayan kaynaklar, bir bir yok olup gitmektedirler.

Okumaya devam et “İnsan kaynakları ülkeleri uçuran rüzgar kanatli atlardır”

Dünyada kuruluşlar kurumsallaşarak ayakta kalır lar

Türkler Anadolu’yu sevdikleri kadar, Balkanları da sevmişler, yeni şehirler kurarak yerleşmişlerdir. Dicle ve Fırat nehirleri gibi, Tuna nehiri de ortalarından aktıkları coğrafyalara, büyük bir ekonomik ve büyük bir kültürel canlılık kazandırmıştır. Türkler gittikleri her coğrafyada, hukukun üstünlüğüne dayanan devlet yönetimleriyle, toplumun bütün kesimlerine, aynı yakınlığı göstererek, barışın güvencesi olmuşlardır.

Okumaya devam et “Dünyada kuruluşlar kurumsallaşarak ayakta kalır lar”

Doğumdan ölüme hayat boyu sürekli üretmesini öğrenmek

Türk ve İslam dünyasının üstesinden gelemediği, üretim güçsüzlüğünü yenmenin, hiç değişmeyen iki altın kuralı vardır: Öğrenmek ve üretmek. Dünyanın hiçbir yerinde, öğrenmesini öğrenenler, üretim yoksulu olmazlar. Bunun için bütün ülkelerin, ekonomik ve kültürel üretimsizliğin, beslendiği kaynakları kurutmak gerekir. Hayatın her alanında, doğumdan ölüme, ömür boyu öğrenme ve kesintisiz üretme, büyük önem taşır.

Okumaya devam et “Doğumdan ölüme hayat boyu sürekli üretmesini öğrenmek”

Sürekli yeniden yapılanarak yenilenenler yenilmezler

Ağır işleyen devlet yapısına sahip ülkeler, üretim güçlerini dünyanın önde gelen ülkelerinin seviyesine çıkarmakta güçlük çekerler. Asya ülkeleriyle Avrupa ülkelerinin, üretim seviyeleri arasındaki farkların azaltılması, bütün ülkelerin dünyadaki gelişmeler doğrultusunda, yeniden yapılanmalarına bağlıdır. Sınırların aşılmaz olmaktan çıktığı bir dünyada, bir ülke yoksulken, bir ülkenin zengin olması mümkün değildir.

Okumaya devam et “Sürekli yeniden yapılanarak yenilenenler yenilmezler”