Yalnızca Amerika değil Rusya’dan çin’e bütün ülkeler büyük bir demokrasi sınavından geçiyor

İnsanlık tarihinin her döneminde, dinler yönetim kültürlerinin temelini ve ana kaynağını oluşturmuşlardır. Köklü bir dini gelenekleri olmayan devlet yönetimlerinin, uzun ömürlü ve kalıcı izler bıraktıkları görülmemiştir. Yirminci yüzyılda dinleri toplumların afyonu olarak gören, Marksist devrimlerin, bütün kutsal değerleri, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın dışına atmaya çalışmaları, dünyanın her ülkesinde, büyük şiddet fırtınaları estirmiştir. Kurallarıyla ve kurumlarıyla, kutsal değerlere toptan savaş açılmıştır.

Okumaya devam et “Yalnızca Amerika değil Rusya’dan çin’e bütün ülkeler büyük bir demokrasi sınavından geçiyor”

Bütün dünyada temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere ekonomik insanların etik insanlara dönüşme sancıları yaşanıyor

Seküler Batı Dünyasında, temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere, serbest pazar ekonomilerinin etik pazar ekonomilerine, inanmayan ekonomik insanların, inanan etik insanlara dönüşmemesinin doğurduğu, ekonomik, kültürel ve siyasal krizler yıldan yıla katlanarak artıyor. Fukuyama, “Liberal Demokrasi”nin ve “Pazar Ekonomisi”nin, insanlığın düşünce tarihi içinde ulaşılabilecek, son nokta olduğu öngörüsü gerçekleşmemiştir.

Okumaya devam et “Bütün dünyada temsili demokrasilerin katılımcı demokrasilere ekonomik insanların etik insanlara dönüşme sancıları yaşanıyor”

Seküler kültürün silahlı firavun’laşmış insanlarının karşısına kutsal kültürün asalı Musa’laşmış insanlarını çıkarmak

Kültür deyince, bütün dünyada akla kutsal kültürden daha çok seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, yüzyıl boyunca bütün insanlığın geleceğinin, seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunmuşlardır. Yirminci yüzyılın sonunda, kutsal kültürün yerine seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları ortaya çıkmıştır.

Okumaya devam et “Seküler kültürün silahlı firavun’laşmış insanlarının karşısına kutsal kültürün asalı Musa’laşmış insanlarını çıkarmak”

Depremlere savaş açılmaz depremlerle birlikte yaşamak için önlemler alınır

Dünyada yaşanan büyük bir depremler ve yol açtıkları deniz dalgaları, dünyanın her yanında, büyük kayıplara yol açmaktadır. Tabiatın dehşet veren öfkesiyle, sallanan yerleşim alanları, gemileri, uçakları, trenleri ve arabaları önüne alıp sürükleyen, dalgalarla, sular altında kalırlar. Büyük kayıplarına yol açan dünya savaşlarının yerine, son yıllarda kasırgalar, seller ve depremler geçmiştir.

Okumaya devam et “Depremlere savaş açılmaz depremlerle birlikte yaşamak için önlemler alınır”

Dünyada paylaşımcı ekonomik üretimin katılımcı çoğulcu demokratik yönetimin güneşi Batı’dan doğacaktır

Avrupa’da büyük dönüşümlere yol açan Rönesans döneminin, bütün dünyaya ödettiği en büyük fatura, din ile dünyayı birbirinden kesin sınırlarla ayırması oluştur. Din ile dünya arasında aşılması zor tehlikeli mayınlar döşenmesi, Avrupa’da sekülerliği yeni bir dine dönüştürmüştür. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayat, kutsal değerlerden bütünüyle arındırılarak, dünya dinden, din dünyadan koparılmıştır. İki dünya arasındaki iletişim ve etkileşim kanalları dinamitlenmiştir.

Okumaya devam et “Dünyada paylaşımcı ekonomik üretimin katılımcı çoğulcu demokratik yönetimin güneşi Batı’dan doğacaktır”

Seküler Fransa’nın bütün dünyayı rahatsız eden İslam düşmanlığı

Seküler Fransa bütün medya kuruluşlarıyla, Batı dünyasından İslam dünyasına, düşünce ve eleştiri özgürlüğü dersi vermeye çalışıyor. Genelde dünyadaki, özelde Avrupa’daki Müslümanlar, Fransa benzeri ülkelerin eleştiri sınırlarını aşan, suçlamalarını, hoşgörüyle karşıladılar. Yine de Edward Said’in “Oryantalizm” kitabında, ayrınıtılı olarak ortaya koyduğu, Batı dünyasındaki İslam düşmanlığı, hızını kesmeden devam ediyor.

Okumaya devam et “Seküler Fransa’nın bütün dünyayı rahatsız eden İslam düşmanlığı”

Yaşanmış geçen yüzyılın paradigmalarıyla yaşanacak gelmiş yüzyılın sorunları çözülmez

Doksanlı yılların başında uç veren dönüşümlerle, ekonomideki ve politikadaki sağ ve sol paradigmalar, tedavülden kaldırılmış paralar gibi, geçerliliklerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Birbirinden bağımsız devletleri, birbirine bağımlı devletlere dönüştüren küreselleşme, arkasında Amerika olan, gelip geçici ekonomik ve siyasal bir akım değildir. Yaşanan ve geri döndürülmesi mümkün olmayan gidiş, dünya dengelerini altüst edecek, yeni bir paradigmanın oluşum sürecidir. Yeni paradigmaya taraftar ya da karşı olmak, dönüşüm sürecini tersine çevirmeye yetmez. Süreç hızını hiç kesmeden devam etmektedir.

Okumaya devam et “Yaşanmış geçen yüzyılın paradigmalarıyla yaşanacak gelmiş yüzyılın sorunları çözülmez”

Drina köprüsü yüzyıllarca doğu ile batı arasında barış ve dostluk köprüsü olmuştur

İstanbul’dan Brüksel’e giderken, yol Belgrad’tan geçer. Balkanlar Malazgid’te Alpaslan’nın saflarına geçen, Peçeneklerin, Oğuzların ve Kumanların ülkesidir. Osmanlıların Avrupa’daki gücü, daha önce Balkanlara yerleşen Türk boylarından kaynaklanır. Balkan ülkeleri yüzlerce ırk, onlarca dinden insanların, barış içinde birlikte yaşadığı Osmanlı Devletinin, Yirmi birinci yüzyılda Avrupa’da uç veren filizleridir.

Okumaya devam et “Drina köprüsü yüzyıllarca doğu ile batı arasında barış ve dostluk köprüsü olmuştur”

Edebiyatlar medeniyetlerin geçmişten geleceğe açilan gizemli kapilaridir

Kalıcı edebiyat, çağını anlatan edebiyattır. Her edebiyatçı çağından sorumludur, çağını anlamak ve anlatmak zorundadır. Edebiyat dipnot kaygısına düşmeden, yereldeki küreseli, küreseldeki yereli yakalamaktır. Hayatın anlamlı ve yaşanır kılınmasında, edebiyat tarih gibi, bütün insanlığın birikimine, hem derinlik hem de zengin- lik kazandırır. Tarihçi geçmiş yüzyıllarda olanların, edebiyatçı ise gelecek yüzyıllarda olacakların peşindedir.

Okumaya devam et “Edebiyatlar medeniyetlerin geçmişten geleceğe açilan gizemli kapilaridir”

Kafkaslarda şimal rüzgarları değil şamil fırtınaları esiyor

Dünyanın her yanında Müslüman toplumların güçleri, görünen ve görünmeyen dünyaları, bir bütünlik içinde ele almasını bilmelerinden kaynaklanır. Ekonomik, siyasal ve kültürel, bütün alanlarda yönetilenler ve yönetenler, Allah’ın herkesi gördüğünü, her şeyi bildiğini, her sesi duyduğunu bilirler ve inanırlar. Bunun için İslam dünyasında insanlar, oldukları gibi görünmeye, göründükleri gibi olmaya, büyük özen gösterirler. Onların özel dünyaları yoktur. Onlar özel dünyalarından önce, güzel dünyalarıyla bilinirler.

Okumaya devam et “Kafkaslarda şimal rüzgarları değil şamil fırtınaları esiyor”

Ülkeler arasındaki ticaret dünya barışının en büyük en güçlü güvencesidir

Ticarette ürünlerin fiyatı, alıcıların ve satıcıların buluştuğu pazarlarda oluşur. En basitinden en karmaşığına kadar, bütün ekonomilerde pazar vazgeçilmez bir yer tutar. Üreticilerin ve tüketilerin dışında, kamu kurumlarının pazara müdahalesi, pazarda alışveriş yapanlar arasında haksızlıklara yol açar. Arza ve talebe göre fiyatları ayarlamada, hiçbir kamu kurumu, pazarın yerini tutamaz. Pazarlar toplumları, birbirine açan, barış köprüleridir.

Okumaya devam et “Ülkeler arasındaki ticaret dünya barışının en büyük en güçlü güvencesidir”

Dünyada yoksullar gibi yaşamak bir erdemdir ancak yoksulluk bir erdem değildir

Bir toplumun üretim gücünün büyütülmesi, kimseye haksızlık yapılmadan, üretilen bilgilerin, ürünlerin ve hizmetlerin paylaşılması, bütün ülkelerin ana sorunudur. Toplumların üretim gücünü büyütme ve üretimi paylaşma yöntemleri, yüzyıllar içinde büyük değişiklikler göstermiştir. Ancak kaynakları değerlendirme ve ihtiyaçları karşılama sorunları, başlangıçtan beri vardır, var olmaya devam edeceklerdir.

Okumaya devam et “Dünyada yoksullar gibi yaşamak bir erdemdir ancak yoksulluk bir erdem değildir”

Düşünceyi iman eylemi insan için bilenler savaşmadan birlikte yaşamasını bilirler

Dünyada nasıl ağaçsız orman, ormansız ağaç olmazsa, düşün- cesiz eylem, eylemsiz düşünce de olmaz. Bu yüzden, iki dünyayı bir bütünün, iki ayrı yüzü olarak gören Anadolu edebiyatında, “Bulut biziz, yağmur bizdedir”, “Edebiyat biziz, şiir bizdedir”, “Söz biziz, öz bizdedir” denilir. Hayatın hayat olmasında, düşünce eylemden, eylem düşünceden ayrılmaz. Düşünceyi eylem, eylemi düşünce ayakta tutar.Düşünce eylemin, eylem düşüncenin habercisidir.

Okumaya devam et “Düşünceyi iman eylemi insan için bilenler savaşmadan birlikte yaşamasını bilirler”

Dünyada hiçbir ülkede zora başvurularak zorlukların üstesinden gelinmez

Anadolu coğrafyası, Batı Asya ve Doğu Avrupa’da yer alır. Asya’nın en Batısı, Avrupa’nın en Doğusudur. Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Tatarlar, Çerkezler, Kürtler ve Araplar Anadolu’nun demografik yapısını oluştururlar. Anadolu coğrafyasının merkezinde Türkler vardır. Hem Asya’da, hem Avrupa’da Türkiye, Doğu ile Batı arasında, iletişimi sağlayan, en önemli dostluk köprüsü ve en büyük barış güvencesidir.

Okumaya devam et “Dünyada hiçbir ülkede zora başvurularak zorlukların üstesinden gelinmez”

Savaş yüzyılında Yunus’la Mevlana’yla, İbn Arabi’yle Anadolu’dan bütün Ülklere zeytin dalı uzatmak

Endonezya’dan Fas’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan İslam ülkeleri, dünyanın orta kuşağını oluştururlar. Müslüman ülkeler Kuzeyin yüksek gelirli ülkeleriyle, Güneyin düşük gelirli ülkeleri arasında, en büyük ve en etkili denge gücüdürler. İslam dünyasında savaş olursa, dünyada barış olmaz. Dünyadaki savaşları durdurmak isteyen ülkeler, Müslüman ülkelerdeki barış çalışmalarını ve katılımcı demokrasi hareketlerini desteklemek zorundadırlar. Çünkü kare dünyada, uzlaşma getiren savaş, çatışma getiren barış olmaz.

Okumaya devam et “Savaş yüzyılında Yunus’la Mevlana’yla, İbn Arabi’yle Anadolu’dan bütün Ülklere zeytin dalı uzatmak”

Dünya barışına giden yolu Konya’dan ufukların ötesine bakan yeni İbn Arabi’ler yeni Konevi’ler açar

Washington’un öncülüğünü yaptığı Batı dünyası, New York’ta Dünya Ticaret Merkezine yapılan, intihar saldırısından beri büyük bir korkuya kapılmıştır. O günden sonra, yüzen orduların sahibi Washington, orantısız güç kullanarak, dünyanın dört bir yanında, dehşet kasırgaları estirmektedir. Şiddet rüzgarları eken Washington, terör fırtınaları biçiyor. Doğu’nun ve Batı’nın önemini yitirdiği, düz kare dünyada, terör domino taşı etkisiyle, bütün ülkelere yayılmaktadır.

Okumaya devam et “Dünya barışına giden yolu Konya’dan ufukların ötesine bakan yeni İbn Arabi’ler yeni Konevi’ler açar”

Uzaklık yakınlık farkının kalktığı sınırsız düz kare dünyada batı Doğu’nun ifadesidir hızıdır

Batı dünyası için Goethe ne kadar önemli ise, Doğu dünyası için Mevlana o kadar önemlidir. Doğu Batı’yı yok saymaz, Batı’nın köklerine inerek, Doğu’daki Batı’yı bulur. Dünyadaki her şehirde, bir Doğu, bir Batı vardır. Batı’yı arayan Batı’yı, Doğu’yu arayan Doğu’yu bulur. Doğu’nun ve Batı’nın, birbirine karıştığı kare dünyada, Doğulu ya da Batılı olmak belirleyici değildir.Yeni dünyada belirleyici olan, her ikisinin, köklerini oluşturan ortak kaynaklardır.

Okumaya devam et “Uzaklık yakınlık farkının kalktığı sınırsız düz kare dünyada batı Doğu’nun ifadesidir hızıdır”

Savaş yüzyılında devletlerin silahlı güçlerini edebiyatçıların silahsız güçleriyle durdurmak

Kültürlerin harman olduğu bir dönemde, savaşların sonu gelecek derken, başta Müslüman ülkeler olmak üzere, bütün dünyada savaşların, biri bitmeden biri başlamaktadır. Toplumlar kutsal kültürden uzaklaştıkça, savaşlar hız ve yoğunluk kazanıyor. Bütün dünya, savaş nöbetine tutulmuştur. Savaşların dünyayı sarstığı bir yüzyılda, barışın yolunu, kutsal kültürün aydınlığını, yüzlerinde taşıyan edebiyatçılar açacaktır.

Okumaya devam et “Savaş yüzyılında devletlerin silahlı güçlerini edebiyatçıların silahsız güçleriyle durdurmak”

Dünyada medeniyet adına ne varsa hepsinin anavatanı doğu Akdeniz’dir

Asya ile Avrupa arasında tarihin ilk dönemlerinden beri yoğun düşünce ve kültür alışverişi olmuştur. Medeniyet ırmağı Bekir Karlığa’nın ,”Doğu’dan Batı’ya Akan Nehir” belgeselinde,bütün ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi, Asya’dan Avrupa’ya akmıştır. Medeniyetin kutsal boyutu söz konusu olduğunda, tarihçi Henri Pirenne’nin dediği gibi: Dünyada “Medeniyet olarak ne varsa, hepsi Akdenizlidir.” Doğu Akdeniz kutsal kültürün tek ve değişmez kaynağı bütün peygamberlerin anavatanıdır.

Okumaya devam et “Dünyada medeniyet adına ne varsa hepsinin anavatanı doğu Akdeniz’dir”

Siyonist Yahudiler için kutsal ülke Amerika’dır kutsal şehir New York’tur

İnsanların vizyon kazanmalarında, dünyada kendilerini bir yolcu gibi görmeleri ve bir yolcu gibi yaşamaları büyük önem taşır. Çünkü vizyon bugüne değil, geleceğe bakma ve geleceği öngörme yeteneğidir. Geleceği ise, sınırların dışına çıkarak düşünmesini bilenler görürler. Sınırlarının dışına çıkmayan ülkeler sınırlarını, kuruluşlar güçlerini korumakta güçlük çekerler. Sınırsız dünyada sınırlar ve güçler, sınırların dışına çıkılarak korunurlar.

Okumaya devam et “Siyonist Yahudiler için kutsal ülke Amerika’dır kutsal şehir New York’tur”