Bir dünyada iki dünyayı altın oranda harmanlamak

Dünyanın her yanında, insanların tüketim düzeylerini artırma yolunda, yapılan her yatırım ve atılan her adım, fizik dünyayla metafizik dünya arasındaki duvarları sağlamlaştırıyor. Oysa yaşanabilir bir hayat ve sürdürülebilir bir tüketim için, iki dünya arasındaki duvarların güçlendirilmesi değil, baştan sona bütünüyle yıkılması gerekir. Çünkü bütün krizler, iki dünya arasındaki aşılmaz duvarlardan kaynaklanmaktadır.

Okumaya devam et “Bir dünyada iki dünyayı altın oranda harmanlamak”

Kültürde yetiştirilmeyen ağaçlar ekonomide meyva vermezler

Dünyada insanlığın kültürel, siyasal ve ekonomik düşüncesinin ana kaynağı, hayatı bütün boyutlarıyla kuşatan kutsal kitaplardır. İnsanlığın düşünce ve eylem dünyasının, derinlik ve zenginlik kazanmasında, kutsal kitaplara dayanan kültürün vazgeçilmez bir yeri vardır. Tarihin her döneminde, toplumları ekonomilerinden önce, kültürleri ayakta tutmuştur. Toplumun bütün kesimleri için, hayatı katlanılır kılan, ekonomiden önce kültürdür.

Okumaya devam et “Kültürde yetiştirilmeyen ağaçlar ekonomide meyva vermezler”

Yalnız ekonomiyle yaşanmaz ekonomi gereklidir ancak yeterli değildir 

Bir toplumun üretim gücünün büyütülmesi, kimseye haksızlık yapılmadan, üretilen bilgilerin, ürünlerin ve hizmetlerin paylaşılması, bütün ülkelerin ana sorunudur. Toplumların üretim gücünü büyütme ve üretimi paylaşma yöntemleri, yüzyıllar içinde büyük değişiklikler göstermiştir. Ancak kaynakları değerlendirme ve ihtiyaçları karşılama sorunları, her zaman olmuştur, olmaya devam edeceklerdir.

Okumaya devam et “Yalnız ekonomiyle yaşanmaz ekonomi gereklidir ancak yeterli değildir “

Kare dünyada Mevlana’nın Anadolu’su iyimserliğin alındığı iyimerliğin satıldığı büyük iyimserlik pazarıdır

Bütün boyutlarıyla hayatı yaşanır kılanların pazarı, güzelliğin pazarıdır. Güzellik hayatın damarlarında akan kandır. Güzellikte yarışmanın olmadığı bir dünyada, ekonomik, siyasal ve kültürel hayat yeni boyutlar kazanmaz. Hayatın kolaylaştırılması, herkes için yaşanır kılınması, bütün dünyanın güzellikleri özendirme ve çirkinlikleri önlemede, uzun soluklu bir yarışa girmesine bağlıdır.

Okumaya devam et “Kare dünyada Mevlana’nın Anadolu’su iyimserliğin alındığı iyimerliğin satıldığı büyük iyimserlik pazarıdır”

Bütün ülkelerin birbirine bağımlı olduğu kare dünyada barış arayan ülkeler savaş bulmazlar

Yirmi birinci yüzyılda ülkeler, savaş yıllarını ne kadar azaltırlarsa, üretim güçlerini o kadar büyütürler. Savaş yıllarında ülkeler yoksullaşırken, barış yıllarında zenginleşirler. Tarihin bütün dönemlerinde, barış isteyen devletler, savaş peşinde koşan devletlerden, daha güçlü olmuşlardır. Tarih boyunca açıkça görüldüğü gibi, dünya kültüründe güncelliğini hiç yitirmeyen eserler, savaş dönemlerinden daha çok barış dönemlerinde verilmiştir.

Okumaya devam et “Bütün ülkelerin birbirine bağımlı olduğu kare dünyada barış arayan ülkeler savaş bulmazlar”

Yunus’un güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen şiirleri bütün ademoğullarının şiirleridir 

Şiir kelimelerle düşünceleri duygulara, duyguları düşüncelere dönüştürme ustalığıdır. Yağmur yüklü bulutlar gibi, düşünce yüklü duyguları anlatmada, hangi dilde yazıldığından daha çok, hangi gerçeğin dile getirildiği önemlidir. Güzel olan dil değil, yakalanan gerçektir. Gerçek olan ölümsüzdür, ölümsüz olan gerçektir. Gerçeğin şiirini yakalayan, hayatın şiirini yakalar. Hayat bir yok oluş değil, bir var oluştur.

Okumaya devam et “Yunus’un güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen şiirleri bütün ademoğullarının şiirleridir ”

Kare dünyanın her alanda çığır açıcıları Yunus gibi tüketmesini Sinan gibi üretmesini bilenler olacaktır 

Dünyanın geleceği, geçmişten çok farklı olacaktır. Dünya yeni yüzyılda, Amerika ve Avrupa dışında, Çin, Hint ve İslam dünyalarının yükselişini görecektir. Geçen yüzyıla Batı dünyası, damgasını vurmuştur, gelen yüzyıla ise, Doğu dünyası damgasını vuracaktır. Yeni yüzyılda Batı’nın bilim kültürü ağırlığını yitirirken, Doğu’nun kutsal kültürü ağırlık kazanacaktır. Düzleşen kare dünyanın insanı, hem Yunus’u hem Sinan’ı sevecektir. Ve Yunus gibi tüketecektir, Sinan gibi üretecektir.

Okumaya devam et “Kare dünyanın her alanda çığır açıcıları Yunus gibi tüketmesini Sinan gibi üretmesini bilenler olacaktır ”

Cumhuriyet’in kuruluşunun yeni bir yıldönümünde yerel düşünen küresel davranan girişimcilerle dünyaya açılmak 

Yuvarlak küreden düz kareye, dönüşen dünyanın pazarlarında, sağlam bir yer edinmenin yolu, kendi kültürünü unutmaktan değil, tam tersine sıkı sıkıya sarılmaktan geçiyor. Artık dünyada ülkeler değil, kültürler savaşıyor. Başka kültürlerle yarışmak için, dünyaya kapanmaktan daha çok, dünyaya açılmak hayati önem taşıyor. Kapalı toplumlar dünyanın en zengin hammadde kaynaklarına sahip olan Sovyetler Birliği gibi, üretim güçlerini yitirerek dağılıyorlar.

Okumaya devam et “Cumhuriyet’in kuruluşunun yeni bir yıldönümünde yerel düşünen küresel davranan girişimcilerle dünyaya açılmak “

Gönül insanı olan Anadolu insanının kimliğini Ibn Arabi Mevlana Yunus kültürü oluşturmuştur 

Türklerin tarihinde büyük bir misyon yüklenen, Anadolu insanı Türkiye’de, Orta Asya’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da, Kuzey Afrika’da ve Endülüs’te, yeniden doğan Hicaz insanıdır. İlk Müslümanlar gönülleriyle görürler, imkansızı düşünürler, imkansız eylemler yaparlar. Bu yüzden bütün dünyayı, değerlendirilecek bir kutlu emanet gibi görüler. Onların dilleri, soyları farklıdır, üstünlüğün soylarından değil, ölümsüzlüğü arayan yollarından geldiğine inanırlar.Onlar soy kardeşliğinden önce, kan kardeşliğine önem verirler.

Okumaya devam et “Gönül insanı olan Anadolu insanının kimliğini Ibn Arabi Mevlana Yunus kültürü oluşturmuştur “

Dünya barışının güvencesi Asya’dan Avrupa’ya giden Türkler gibi Doğu’dan alanlar Batı’ya verenler olacaktır

Türkiye yüzyılların içinde, Anadolu’da oluşan, kültürel ve ekonomik birikimiyle, hem bir Asya, hem de bir Avrupa ülkesidir. Türkiye’nin bin yıllık tarihinde, Asya’daki bilgi ve bilgelik birikimi kadar, Avrupa’daki düşünce ve eylem birikimi de önemli yer tutar. Türkler tarihlerinde hiçbir zaman ya Asya, ya Avrupa değil, hem Asya hem Avrupa demişlerdir. Türkler Asya’yı kültürün, Avrupa’yı ekonominin kaynağı olarak görmüşlerdir.

Okumaya devam et “Dünya barışının güvencesi Asya’dan Avrupa’ya giden Türkler gibi Doğu’dan alanlar Batı’ya verenler olacaktır”

Hem Doğu’nun hem Batı’nın ezeli ve ebedi bilgi ve bilgelik birikimini bütün boyutlarıyla düz kare dünyaya taşımak

Türkiye yüzyılların içinde, Anadolu’da oluşan, kültürel ve ekonomik birikimiyle, hem bir Asya, hem de bir Avrupa ülkesidir. Türkiye’nin bin yıllık tarihinde, Asya’daki bilgi ve bilgelik birikimi kadar, Avrupa’daki düşünce ve eylem birikimi de önemli yer tutar. Türkler tarihlerinde hiçbir zaman ya Asya, ya Avrupa değil, hem Asya hem Avrupa demişlerdir. Türkler Asya’yı kültürün, Avrupa’yı ekonominin kaynağı olarak görmüşlerdir.

Okumaya devam et “Hem Doğu’nun hem Batı’nın ezeli ve ebedi bilgi ve bilgelik birikimini bütün boyutlarıyla düz kare dünyaya taşımak”

Medya için siyah haberlerden önce beyaz haberler güzel haberlerdir

Medya ve kültür çok bilinmeyenli bir denklemdir. Medya kültüre, kültür medyaya yeni açılımlar kazandırır. Kültürsüz medya, medyasız kültür olmaz. “İletişim medyanın kendisidir” derken, Marshall Mc Luhan yanılıyor: Kültür medyanın kendisidir. Kültür hayata, hayat medyaya ışık tutar. İnsanın anlam arayışında, hayatın anlamlandırılmasında, yol gösterici olan kültürdür. Kültür hayatın bütünüdür. Hayat kültürün habercisidir.

Okumaya devam et “Medya için siyah haberlerden önce beyaz haberler güzel haberlerdir”

Aramızdan ayrılışının ikinci yıldönümümde serveti düşüncesi eylemi mirası olan Nuri Pakdil’i rahmetle anmak

Kudüs’ü elinde meşale gibi taşıyan, Kudüs sevdalısı, “Eylem yapıyorum öyleyse varım” diyen Nuri Pakdil, eylem yüklü düşünceleriyle, öncülüğünü ve kuruculuğunu yaptığı Edebiyat dergisiyle, Kapitalizmin ve Komünizmin rüzgarına kapılmayan, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ve Sezai Karakoç’un Diriliş dergilerinin geleneğini sürdürmüştür.

Okumaya devam et “Aramızdan ayrılışının ikinci yıldönümümde serveti düşüncesi eylemi mirası olan Nuri Pakdil’i rahmetle anmak”

Takım oyununa dayanan bir yüzyılda iki akıl bir aklıdan iki yönetici bir yöneticiden daha hızlı daha doğru karar alır

Tarihin bütün dönemlerinde, kurum ve kuruluşlarda yöneticilerin belirlenmesi, yönetim bilimlerinde sürekli tartışılan konuların başında gelir. En büyük kuruluşun yönetiminden, en küçük kurumun yönetimine kadar, her yerde yönetim, bir yarışma, bir çatışma ve bir uzlaşma alanıdır. Nerede olursa olsun, her yönetimin amacı, iyilikleri özendirmek, kötülükleri önlemek, kurum ve kuruluşlarda bütünlüğü ve sürekliliği sağlamaktır.

Okumaya devam et “Takım oyununa dayanan bir yüzyılda iki akıl bir aklıdan iki yönetici bir yöneticiden daha hızlı daha doğru karar alır”

Ekonomik ve kültürel dünyada mülk zengini olmaktan daha çok dost zengini olmak önemlidir

Necati Öner, Karl Jaspers’den esinlenerek Felsefeyi “Yolda olmak” olarak tanımlar. Yalnızca Felsefe değil, düşünce ve eylem boyutlarıyla, hayat da yolda olmaktır. Aşılmaz dağları aşarak, yitirilen Cennet’e giden yollar, dostlarla bulunur. İnsanlar arasındaki dostluklar, yollarda yeni boyutlar kazanır. Anadolu insanının kültüründe, elde olmayan soy kardeşliği değil, elde olan yol kardeşliği önemlidir.

Okumaya devam et “Ekonomik ve kültürel dünyada mülk zengini olmaktan daha çok dost zengini olmak önemlidir”

N. Topçu C. Ökten M. Z. Kotku cumhuriyet döneminde dünya bilgi birikimini bilgeliğe dönüştüren üç bilgedir

Bağrında taşıdığı bütün varlıklarla, doğal hayatın sularla canlılık kazanması gibi, her yönüyle kültürel hayat da, bilge insanlarla yeni boyutlar kazanır. Nasıl yağmurlar doğal kaynakların geleceklerinin güvenceleri ise, toplumların geleceklerinin güvenceleri bilge insanlardır. Dünyanın her yerinde bilge insanlar, ülkelerin ürün, hizmet ve bilgi üretme gücünün, ana dinamiğini oluştururlar.

Okumaya devam et “N. Topçu C. Ökten M. Z. Kotku cumhuriyet döneminde dünya bilgi birikimini bilgeliğe dönüştüren üç bilgedir”

“Mesnevi etkisi”yle silahlananların karşısında hiçbir güç duramaz

Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında, Mevlana’nın doldurulamaz bir yeri ve vazgeçilemez bir önemi vardır. Türklerin bin yıllık anavatanı Anadolu’nun, taşı ve toprağı Mesnevi ile yoğurulmuştur. Mesnevi kıyısız bir denize benzer, okuyan herkes onda kendini görür, kendini bulur. Mesnevi yağmur gibidir, Anadolu toprağına canlılık kazandırmış ve verimli kılmıştır. Mevlana iki dünyayı birbirinden ayırmayanların ve iki dünyada, güzel olmak isteyenlerin sultanıdır.

Okumaya devam et ““Mesnevi etkisi”yle silahlananların karşısında hiçbir güç duramaz”

Gizliliğin olmadığı kare dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin başarılı olduğu dünyadır

Dünyada insanlık tarihi boyunca, hiyerarşik kuruluşların başında ordular gelir. Tarihin her döneminde, orduların hiyerarşik yapıları, bütün kurumların, kuruluşların değişmez örnekleri olmuştur. Her hiyerarşik kuruluşta, tek tepe noktası olur. Tabanı geniş olan hiyerarşik kuruluşlarda, yukarı doğru çıkıldıkça sayılar azalır, tepe noktasında yalnızca bir yönetici vardır. Yukarıdan bakıldığında, geniş taban görülmez.

Okumaya devam et “Gizliliğin olmadığı kare dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin başarılı olduğu dünyadır”

Gizliliğin olmadığı kare dünyada devletleri ordularından önce adil yönetimleri ayakta tutar

Üç kıtada geniş bir alana yayılan, Osmanlı coğrafyasındaki savaşlar, dünya barışının güvencesinin ordulardan önce, adil yönetimlerin olduğunu göstermiştir. Yirmi birinci yüzyılda, savaş dünyasının yerine, barış dünyasının geçmesi, ülkeleri orduların değil, adil yönetimlerin ayakta tuttuğunu, bütün dünyanın gündemine taşımıştır.Duvarların yıkıldığı dünyada devletlerin, savaştan daha çok barışa yatırım yapmaları, büyük önem kazanmıştır.

Okumaya devam et “Gizliliğin olmadığı kare dünyada devletleri ordularından önce adil yönetimleri ayakta tutar”

İslamın kurumları ve kaynakları demokrasinin dışında değil üstündedir

Yüzyıllardan beri otokratik yönetimlere karşı, geliştirilmeye çalışılan demokratik yönetimler, bütün ülkelerin gündeminde önemli yer tutuyorlar. Dünya nüfusunun önemli bir kesiminin, yoksulluk sınırının altında yaşadığı Yirminci yüzyılda, yönetimlerin önemi katlanarak artıyor. Bütün ülkelerde katılımcı yönetimlerin, paylaşımcı ekonomilerin geliştirilmesinde, atılması gereken adımlar ve yapılması gereken çalışmalar tartışılıyor.

Okumaya devam et “İslamın kurumları ve kaynakları demokrasinin dışında değil üstündedir”