İslamın değişmeyen değerleri demokrasinin değişen kurallarıyla çatışmaz 

Türk ve İslam dünyasında demokrasi, istenen ve beklenen düzeyde araştırılmamıştır. İslam dünyasındaki Müslüman demokratlar, dünyadaki Hristiyan demokratlarla, yardımlaşma, dayanışma ve görüş alışverişinde bulunma yolunda adım atmada yavaş davranıyorlar. Oysa demorasiye dayalı katılımcı yönetim, pazara dönük paylaşımcı ekonomi, insanların temel hakları ve özgürlükleri, bütün ülkelerin çözüm bekleyen ortak sorunlardır.

Okumaya devam et “İslamın değişmeyen değerleri demokrasinin değişen kurallarıyla çatışmaz “

Küreden kareye dönüşen küçük dünyada dünün başarıları yarının başarılarının güvencesi olmayacaktır

Gizliliği ortadan kaldıran küreselleşme sanayileşme gibi, her alanda büyük değişmelere yol açan, köklü bir dönüşümdür. Bunun için, küreselleşmeyle gündeme gelen fırsatlar ve tehditler, her ülkede ayrıntılı araştırmaların konusu olmaktadır. Çünkü bütün ülkeleri birbirine yakınlaştıran küreselleşme rüzgarlarından etkilenmeyecek, hiçbir ülke, hiçbir kurum ve hiçbir kuruluş yoktur. Bu yüzden, her ülke, her kurum ve her kuruluş, küreselleşmenin tetiklediği trendlere uyum sağlamak zorundadır.

Okumaya devam et “Küreden kareye dönüşen küçük dünyada dünün başarıları yarının başarılarının güvencesi olmayacaktır”

Mesnevi’ye ve mukaddime’ye dayanarak Müslüman ülkelerde yeni bir demokratik dil oluşturmak

Sanayi odaklı küre dünyanın demokratik dili gibi, bilgi odaklı kare dünyanın da, kendine özgü bir demokratik dili vardır. Sanayi yüzyılından bilgi yüzyılına, demokrasinin dili hızla değişiyor. Küre dünyanın demokratik dilinde, pozitif kültürün kavramları öne çıkarken, kare dünyanın demokratik dilinde ise, kutsal kültürün kavramları öne çıkıyor.

Okumaya devam et “Mesnevi’ye ve mukaddime’ye dayanarak Müslüman ülkelerde yeni bir demokratik dil oluşturmak”

İki dünyada kurtuluşa ermede dinlerin işlevi toplumları uyutmak değil uyanık tutmaktır

İnsanlık tarihi boyunca dinler, üretim ve yönetim kültürünün ana kaynağını oluşturmuşlardır. Köklü inanç gelenekleri olmayan toplumların, kurdukları devletler uzun ömürlü olmamıştır. Dinleri toplumların afyonu olarak gören yönetimlerin, kutsal değerleri ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın dışına atmaya çalışmaları, bütün ülkelerde büyük şiddet fırtınaları estirmiştir. Kutsal kültürün kurumlarına ve kurallarına savaş açılmıştır.

Okumaya devam et “İki dünyada kurtuluşa ermede dinlerin işlevi toplumları uyutmak değil uyanık tutmaktır”

Dünyayı işleri güzel yapanlar değil güzel işleri yapanlar yaşanır kılarlar

Bütün ülkeleriyle dünya, işlerini güzel yapanların değil, güzel işleri yapanların çoğalmasıyla yaşanır kılınır. Güzel işleri yapanlar ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın, güzel yanlarını görmesini bilenlerdir. Güzellik alıp, güzellik satmayanlar, güzelliği güzellikle tartmayanlar, yeryüzündeki güzelliği yakalayamazlar. Dünyayı güzelleştirenler, zamanla güzelliğini yitirmeyenlerdir. Zamanla kaybolan güzellik, güzellik değildir.

Okumaya devam et “Dünyayı işleri güzel yapanlar değil güzel işleri yapanlar yaşanır kılarlar”

Kültürleri derin olmayan toplumların ekonomileri zengin olmaz

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, birbirini izleyen iki dünya savaşıyla, Avrupa ülkeleri bütün altyapı yatırımlarını yitirdiler. Onlar savaşlar sonrasında, kültürel kaynaklarına dayanarak, ekonomilerini yeniden inşa etmeyi başardılar. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında da, Müslüman ülkeler iç ve dış savaşlarla, yakıldılar ve yıkıldılar. Birbirini büyüten savaşlar, doğal kaynak zengini ülkeleri, temel ihtiyaçlarını karşılamayan ülkelere dönüştürdüler.

Okumaya devam et “Kültürleri derin olmayan toplumların ekonomileri zengin olmaz”

Müslüman ülkelerde demokratik yönetimi dünya demokrasi tarihini iyi bilen bilgeler zenginleştirir

Yirmi birinci yüzyılda dünyanın bütün ülkelerinde, demokrasi tartışmaları gündemlerde, ilk sıralarda yer alıyor. Sekülerlik gibi her ülkenin ekonomik, siyasal ve kültürel yapısına göre tanımladığı demokrasi, gelecek yıllarda Çin ve Rusya başta olmak üzere, bütün dünyada tartışılmaya devam edecektir. Amerika’nın başkanlıkla, Fransa’nın yarı başkanlıkla ve İngiltere’nin meclisle yönetiminin geliştirilmesi için, dünya üniversitelerinde araştırmalar devam ediyor.

Okumaya devam et “Müslüman ülkelerde demokratik yönetimi dünya demokrasi tarihini iyi bilen bilgeler zenginleştirir”

Edebiyatçılar kültürde ve ekonomide gökyüzünün balını yeryüzünün peteğine taşırlar

İnsanlar yağmur benzeri, gökyüzünden yeryüzüne gelmişlerdir. Her insan kendisine verilen zaman tamamlandığında, yağmurun buharlaşıp gökyüzüne yükselmesi gibi, geldiği yere dönecektir. Nasıl gündüzün maverası geceyse, yeryüzünün maverası da gökyüzüdür. İnsan yitirdiği gökyüzünü, yeryüzünün ötesinde bulacaktır. İnsanın en büyük ve en önemli görevi, gökyüzünün balını, yeryüzünün peteğine taşımaktır.

Okumaya devam et “Edebiyatçılar kültürde ve ekonomide gökyüzünün balını yeryüzünün peteğine taşırlar”

Dünyanın her ülkesinde sular canavar ruhlu insanların ellerinde canavarlaşırlar

Kültür ve ekonomi arasında, dayanışma ve yardımlaşmanın yolunu açmadan, insan ve tabiat arasında, uyum ve dengenin sağlanmas mümkün değildir. Nasıl kültür ekonomiyi bağrında taşırsa, tabiat da insanı bağrında taşır. Tabiat olmadan insan, insan olmadan hayat olmaz. Seyit Hüseyin Nasr’ın “İnsan ve Tabiat” kitabında vurguladığı gibi, varoluşun anlamı tabiatta gizlidir. İnsan tabiatın bağrından gelmiştir, yine tabiatın bağrına dönecektir. Tabiattan uzaklaşan hayattan uzaklaşır.

Okumaya devam et “Dünyanın her ülkesinde sular canavar ruhlu insanların ellerinde canavarlaşırlar”

Doğu’dan Batı’ya dünya serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek zorundadır

İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikimi içinde, etik değerlerin önemi sürekli vurgulanmıştır. Ancak Batı dünyasında estirilen pozitivist rüzgarlarla, Ekonomi başta olmak üzere, bütün bilimler sekülerleştirilmeye çalışılmıştır. Bilimin kutsallaştırılması ve etik ilkelerin ekonomik gelişmelerin, önündeki engeller olarak görülmesi, dünya üniversitelerinde etikle ilgili derslere, yer açılmasını geciktirmiştir. Yirminci yüzyıldaki gelişmeler, etiği bütün bilimlerin ana çalışma konusu haline getirmiştir.

Okumaya devam et “Doğu’dan Batı’ya dünya serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek zorundadır”

Kapitalizmin ve komünizmim ömrünü tamamladığı dünyada paylaşımcı ekonomi katılıma açık ekonomidir

Ekonomilerin yapısındaki ve kültürlerin dokusundaki gelişmeler, dünyadaki Sağ ve Sol yaklaşımlar arasındaki farkları bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Bütün ülkelerde üreticilerle birlikte, tüketicilerin yol açtıkları küresel sorunlar tartışılıyor. Dünyanın karşı karşıya olduğu, siyasal ve finansal krizler, üretimde ve tüketimde sınır tanımayanlardan kaynaklanmaktadır. Yeryüzünün sınırlı kaynaklarıyla, sınırsız büyüme peşinde koşanlar, dünyanın bütün dengelerini altüst etmektedirler.

Okumaya devam et “Kapitalizmin ve komünizmim ömrünü tamamladığı dünyada paylaşımcı ekonomi katılıma açık ekonomidir”

Güzellik alınan güzellik satılan pazarların güzel tüketicilerinin güzel üreticileri olur

Kutsal değerleri değersizleştirerek, yanlışlarla doğruların üstünü örtenler, Yirminci yüzyılın sonunda, büyük bir başarısızlığa uğramışlardır. Ekonominin kutsal değerlerden bağımsız olduğunu savunan Komünizm gibi, Kapitalizmin de hayat kaynaklarını kurutarak, güncelliliğini ve geçerliliğini yitirmiştir. Toplumlara eşitlik ve özgürlük getirmek için yola çıkanlar, ekonomi herşeydir, ekonomi için herşey yapılır diyerek, Irak gibi, Libya gibi, doğal kaynak zengini ülkeleri, üretim yoksulu ülkelere dönüştürmüşlerdir.

Okumaya devam et “Güzellik alınan güzellik satılan pazarların güzel tüketicilerinin güzel üreticileri olur”

Seküler dünyanın bilgi toplumlarını kutsal dünyanın bilgelik toplumlarına dönüştürmek

Sanayi toplumunda ekonomik insan ürünlerin, bilgi toplumunda eğitimli insan bilgilerin üretimini, tarih içinde benzeri görülmedik boyutlara taşımıştır. Yirminci yüzyılda üretilen, ürün, hizmet ve bilgilerin hacmi, insanlığın tarihi boyunca, üretilenlerden çok daha büyük olmuştur. Ancak üretilen ürünler ve bilgiler arasında, bilge insanlarla birlikte, erdemli insanlar da, yok olup gitmişlerdir. Bilgiler bilgeliklere dönüştürülememiştir.

Okumaya devam et “Seküler dünyanın bilgi toplumlarını kutsal dünyanın bilgelik toplumlarına dönüştürmek”

Türk ve İslam dünyası Afganistan’dan bütün ülkelere zeytin dalı uzatmanın yolunu bulmak zorundadır

Afganistan’dan Azerbaycan’a, Endonezya’dan Fas’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan İslam ülkeleri, dünyanın orta kuşağını oluştururlar. Müslüman ülkeler Kuzeyin yüksek gelirli ülkeleriyle, Güneyin düşük gelirli ülkeleri arasında, en büyük ve en etkili denge gücüdürler. İslam dünyasında savaş olursa, dünyada barış olmaz. Dünyadaki savaşları durdurmak isteyen ülkeler, Afganistan başta olmak üzere, bütün Müslüman ülkelerdeki barış hareketlerini desteklemek zorundadırlar.

Okumaya devam et “Türk ve İslam dünyası Afganistan’dan bütün ülkelere zeytin dalı uzatmanın yolunu bulmak zorundadır”

Dünya barışının güvencesi yunus gibi Niyazi Mısri gibi bilgiyi bilgeliğe dönüştüren bilge şairlerdir

Hem Batı’da, hem de Doğu’da, fizikötesiyle bağlarını koparmış, insanların oluşturduğu bir dünyada, ulusal ve uluslararası iktidar, savaşları birbirini izlemektedir. Ülkelerin yönetimlerini ele geçirenler, iktidar alanlarını genişletme yarışlarını, kanlı bir savaşa dönüştürmüşlerdir. Dünyanın üstüne bir karabasan gibi çöken, savaş bulutlarıyla, göklerden insanların üzerine, yağmur yerine bomba yağmaktadır.

Okumaya devam et “Dünya barışının güvencesi yunus gibi Niyazi Mısri gibi bilgiyi bilgeliğe dönüştüren bilge şairlerdir”

Terör düştüğü yerden önce teröristi yakar terörist su yolunda parçalanan testi gibi terörde öldürülür

Müslüman ülkelerdeki ekonomik ve siyasal sorunların, kurşun atarak savaş alanlarında değil, oy atılan seçim sandıklarında çözülmesi, yalnızca Afganistan için değil, bütün dünya için hayati önem taşıyor. İslam dünyasıyla, Batı dünyası arasında uyum ve dengenin sağlanmasında, moderatörlük görevi Türkiye”ye düşüyor.Türkiye hem Avrupa, hem Asya ülkesidir.

Okumaya devam et “Terör düştüğü yerden önce teröristi yakar terörist su yolunda parçalanan testi gibi terörde öldürülür”

Ekonomik hayatın merkezinde kimsenin kimseyi aldatmadığı herkese açık pazar vardır

Pazarlar tarih boyunca, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel zenginliklerini, yansıtan alanlar olmuştur. Toplumların canlılıkları, alıcılarla satıcıların el ele verdikleri pazarlardan kaynaklanır. Tarım toplumlarından, bilgi toplumlarına kadar, bütün ülkelerin ekonomilerinde, pazarlar vazgeçilmez bir işlev yüklenirler. İbn Haldun’dan beri devletlerin, pazarlarda yer almalarının ve fiyatları belirlemelerinin, ekonomiye olan, olumlu ve olumsuz etkileri tartışılmaktadır.

Okumaya devam et “Ekonomik hayatın merkezinde kimsenin kimseyi aldatmadığı herkese açık pazar vardır”

Sınırların önemini yitirdiği kare dünyada etik değerler ekonomik değerlerden önce gelir

Yirminci yüzyılda Batı dünyasının öncülüğünde, bütün ülkelerde ekonomik ve kültürel alanda, büyük bir değer kayması yaşanmıştır. Kamusal alanda etik değerlerin önemleri azalırken, ekonomik değerlerin önemleri artmıştır. Seküler dünyada etik değerler, bütünüyle göz ardı edilerek, ekonomik değerlerin üretimin olduğu kadar, yönetimin tek belirleyicisi olduğuna inanılmıştır. Bütün bilimler hayatın etik boyutunu yok sayarak, ekonomik boyutu üzerinde yoğunlaşmıştır.

Okumaya devam et “Sınırların önemini yitirdiği kare dünyada etik değerler ekonomik değerlerden önce gelir”

Dünyada kızıl elmaları olanlar dağları aşarlar olmayanlar ovalarda kalırlar

Milliyetçilik hareketlerinin doruk noktasına ulaştığı, Yirminci yüzyılda ülkelerin sınırları, bütün kuruluşların ellerini ve kollarını bağlayan, en önemli dinamik olmuştur. Yönetim dünyasının öncüleri, ekonomik ve kültürel üretimde, üstünlük sağlamanın, en geçerli yolunun, yerel kaynaklara dayanarak, dünyaya açılmak olduğunu düşünmüşlerdir. Her ülkeye kültürel alandan daha çok, ekonomik alana ağırlık vermesi önerilmiştir.

Okumaya devam et “Dünyada kızıl elmaları olanlar dağları aşarlar olmayanlar ovalarda kalırlar”

Dünya tarihinde geçmişe ne kadar uzaktan bakılırsa gelecek o kadar yakından görülür

Asya ülkeleri arasında Avrupa ülkeleriyle, her alanda yarışmaya hazır ülkelerin başında Türkiye gelir. Asya ve Avrupa ekseninin, merkezinde yer alan Türkiye, hem Asyalıdır hem de Avrupalıdır. Son iki yüzyılda, Türkiye yönünü Avrupa’ya dönerek, Asyalı geçmişini bütünüyle unutmuştur. Türkiye Kanuni döneminde ulaştığı gücün kaynaklarını, arkasını döndüğü Asya’da değil, yüzünü döndüğü Avrupa’da aramıştır.

Okumaya devam et “Dünya tarihinde geçmişe ne kadar uzaktan bakılırsa gelecek o kadar yakından görülür”