Ülkeleri yağmalayanların ülkeleri yağmalanır yağmaladıkları ne yanlarına kalır ne de yarınlara kalır

Avrupalıların Orta Doğu’yu ve Kuzey Afrika’yı yağmaladıkları gibi, Ruslar da Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı yağmalamışlar. İkinci Dünya Savaşından sonra, bütün Orta Asya’nın zenginlikleri yetmemiş gibi, Doğu Avrupa’nın müzelerinde buldukları, her şeyi Rusya’ya taşımışlar. Ruslar yağmalamada İngilizlerden, Fransızlardan ve İspanyollardan geri değiller. “Allah yoksa herşey mübahtır” diyen, inançsızlar yönetimi yağmalamada sınır tanımamış.

Okumaya devam et “Ülkeleri yağmalayanların ülkeleri yağmalanır yağmaladıkları ne yanlarına kalır ne de yarınlara kalır”

Türk dünyası kökleri Asya’da gövdesi Anadolu’da dalları Avrupa’da olan büyük bir çınara benzer

Yirmi birinci yüzyılda, ülkeler arasındaki hesaplaşma alanları, silahlı güçlerden silahsız güçlere kayıyor. Batılılara ekonomik alanda, büyük bir üstünlük sağlıyan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin büyüsü bozuluyor. Sihirbazlara karşı Peygamber Musa’nın, asasının gücünün bilincine varanlar, ekonomik ve kültürel hayatta köklü dönüşümlerin tetikleyicileri oluyorlar. Dünyanın bütün ülkelerinde, kutsal kültürün dönüştürücü gücünü, kavrayan aydınların sayısı hızla artıyor.

Okumaya devam et “Türk dünyası kökleri Asya’da gövdesi Anadolu’da dalları Avrupa’da olan büyük bir çınara benzer”

Kültür dünyası dostlukta sınır tanımayan aydınların elinde yeni açılımlar kazanır

Politikanın hayatı yoğurduğu bir dünyada, kültürle yoğrulan bir hayatın, yolunu açmak için, her alanda ulusların üstünde, küresel bir yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyaç vardır. Bütün boyutlarıyla hayatın yaşanır kılınmasında kültür, politikadan çok daha geniş ve çok daha etkili bir alana sahiptir. Kültürler dostlukta sınır tanımayanların, ellerinde büyük bir derinlik, büyük bir zenginlik kazanırlar.

Okumaya devam et “Kültür dünyası dostlukta sınır tanımayan aydınların elinde yeni açılımlar kazanır”

Dünyada erdemsiz savaş devletlerinin yerine her biri bir devlet olan erdemli barış şehirleri geçmiştir

Dünya tarihinde ülkelerin, geçmişten geleceğe çıktıkları büyük yolculuklarında, ordular önemli görevler yüklenmiştir. Yüzyıllarca ülkeler güçlerini ordularından almışlardır. Yirminci yüzyılın sonunda Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla, sıcak savaşların dönemi kapanmıştır. Ancak Yirmi birinci yüzyılın başında, Amerika’nın Irak’ı, Rusya’nın Suriye’yi ordularla işgal etmeye kalkışmalarıyla, dünya yeniden sıcak savaş yıllarına dönmüştür.

Okumaya devam et “Dünyada erdemsiz savaş devletlerinin yerine her biri bir devlet olan erdemli barış şehirleri geçmiştir”

Medeniyetler savaşında devletlerin silahlı sert güçlerinin yerine silahsız esnek güçleri geçmiştir

Cumhuriyet dönemi Anadolu insanının kültür, sanat ve düşünce dünyasını zenginleştirerek,yeni açılımlar, yeni boyutlar kazandıran düşünürlerin başında Sezai Karakoç gelir.
Onun “Yitik Cennet”, “İslamın Dirilişi”, “Diriliş Neslinin Amentüsü”, “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” gibi kitapları, dünyadaki gelişmeleri yorumlamak için,sürekli el altında bulundurulması gereken kitaplardır.

Okumaya devam et “Medeniyetler savaşında devletlerin silahlı sert güçlerinin yerine silahsız esnek güçleri geçmiştir”

Savaş yüzyılında Yunus’la Mevlana’yla, İbn Arabi’yle Anadolu’dan bütün Ülklere zeytin dalı uzatmak

Endonezya’dan Fas’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan İslam ülkeleri, dünyanın orta kuşağını oluştururlar. Müslüman ülkeler Kuzeyin yüksek gelirli ülkeleriyle, Güneyin düşük gelirli ülkeleri arasında, en büyük ve en etkili denge gücüdürler. İslam dünyasında savaş olursa, dünyada barış olmaz. Dünyadaki savaşları durdurmak isteyen ülkeler, Müslüman ülkelerdeki barış çalışmalarını ve katılımcı demokrasi hareketlerini desteklemek zorundadırlar. Çünkü kare dünyada, uzlaşma getiren savaş, çatışma getiren barış olmaz.

Okumaya devam et “Savaş yüzyılında Yunus’la Mevlana’yla, İbn Arabi’yle Anadolu’dan bütün Ülklere zeytin dalı uzatmak”

Yirmi birinci yüzyılın ortasında Avrupa yeni Ortadoğu olacaktır

İnsanlığın bilinen beş bin yıllık medeniyet tarihi içinde, Habil’den ve Kabil’den bu yana, iki ana akımın sürekli bir hesaplaşma içinde oldukları görülür. Bir yanda Habil’in yolundan gidenler, bir yanda Kabil’in yolundan gidenler vardır. Habil’in izleyicilerinin inşa ettikleri medeniyetler, kutsal kaynaklardan beslenirken, Kabil’in izleyicilerinin inşa ettikleri medeniyetler, seküler kaynaklardan beslenirler. Medeniyetler tarihinde Habil uzlaşmanın, Kabil çatışmanın simgesidir.

Okumaya devam et “Yirmi birinci yüzyılın ortasında Avrupa yeni Ortadoğu olacaktır”

Dünyada medeniyet adına ne varsa hepsinin anavatanı doğu Akdeniz’dir

Asya ile Avrupa arasında tarihin ilk dönemlerinden beri yoğun düşünce ve kültür alışverişi olmuştur. Medeniyet ırmağı Bekir Karlığa’nın ,”Doğu’dan Batı’ya Akan Nehir” belgeselinde,bütün ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi, Asya’dan Avrupa’ya akmıştır. Medeniyetin kutsal boyutu söz konusu olduğunda, tarihçi Henri Pirenne’nin dediği gibi: Dünyada “Medeniyet olarak ne varsa, hepsi Akdenizlidir.” Doğu Akdeniz kutsal kültürün tek ve değişmez kaynağı bütün peygamberlerin anavatanıdır.

Okumaya devam et “Dünyada medeniyet adına ne varsa hepsinin anavatanı doğu Akdeniz’dir”

Amerika’dan çin’e dünyada erdemli devlet erdemli yönetici erdemli toplum kıtlığı çekiliyor

Doğudan Batıya devletlerin yönetim sorunlarına, çözüm aramada Felsefeden ve Edebiyattan yararlanma konusunda yapılan araştırmalar giderek çoğalmaktadır. Çünkü devletlerin ve kuruluşların yönetiminde uygulanan, demokratik ve otokratik kuramlar, bütün ülkelerin ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarında köklü dönüşümlerin tetikleyicileri olmaktadırlar. Ülkelerdeki iktidar savaşları, dehşet verici toplu ölümlere ve şehirlerde büyük yıkımlara yol açmaktadır.

Okumaya devam et “Amerika’dan çin’e dünyada erdemli devlet erdemli yönetici erdemli toplum kıtlığı çekiliyor”

Yirmi birinci yüzyılda Türkiye’siz Avrupa Avrupa’sız Türkiye ekonomik ve kültürel gücünü koruyamaz

Anadolu Balkanları, Balkanlar Osmanlıyı, Osmanlı Avrupa’yı bugünlere taşımıştır. Ömrünü Osmanlı tarihine adayan Halil İnalcık’ın her fırsatta vurguladığı gibi, Avrupa ülkelerinin kültürlerini, dillerini, sınırlarını ve varlıklarını korunmasının güvencesi, üç kıtada yüzyıllarca söz sahibi olan Osmanlı Devleti olmuştur.A vrupa’nın geleceğini,Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha büyük olan Avrupa’da yaşayan Türkler belirleyeceklerdir.

Okumaya devam et “Yirmi birinci yüzyılda Türkiye’siz Avrupa Avrupa’sız Türkiye ekonomik ve kültürel gücünü koruyamaz”

Turan dünyasının doğu Türkistan’ı Çin’nin Kaliforniya’sıdır

Büyük Türkistan Asya’nın olduğu kadar, dünyanın her yeri gören, her yerden görülen kubbesidir. Çünkü kültürlerin harman olduğu Turan coğrafyası, Rus, Çin ve Hint toplumlarının düğüm noktasıdır. Afrika, Avrupa ve Asya üçgeninde, Türkiye dışında Doğu Türkistan kadar stratejik öneme sahip başka bir ülke yoktur.Dünyada Büyük Türkistan kubbe, Doğu Türkistan minaredir. Bu yüzden Osmanlı coğrafyası gibi, Turan coğrafyası onlarca ülkeye bölünmüştür.

Okumaya devam et “Turan dünyasının doğu Türkistan’ı Çin’nin Kaliforniya’sıdır”

Dünyada hiç kimse Hiroşima’da Japonların öldüğü gibi ölmesin hiç kimse Japonların gördüğünü görmesin

Dünyada ilk defa atom bombası, 75 yıl önce Ağustos ayında, Amerikalılar tarafından, Japonya’nın Hiroşima şehrine atılmıştır. Hiroşima’nın ardından, üç gün sonra ikinci atom bombası Nagasaki”ye atılıyor. Japonya’nın iki kentinin haritadan silinmesi ve 140 bin sivil Japon’un ölmesiyle, Japonya kayıtsız ve şartsız Amerika’ya teslim olmuştur. İki atom bombası Japonya’yı ve savaşı bitirmiştir.

Okumaya devam et “Dünyada hiç kimse Hiroşima’da Japonların öldüğü gibi ölmesin hiç kimse Japonların gördüğünü görmesin”

Değerlerden beslenmeyen yönetimlerin elinde toplumlar zenginliklerini yitirirler

Değerlerden yoksun ekonomilerin elinde, kültürler derinliklerini yitirirler. Ülkelerde araç işlevi yüklenen ekonominin yasaları, amaç işlevi yüklenen kültürün değerleriyle işlerlik kazanırlar. Hayatın her alanında, özne görevini ekonomi değil, kültür yüklenir. Kültürel değerlerini yitiren toplumlar, ekonomik güçlerini yitirirler. Amerika Birleşik Devletleri , Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri gibi, değer çözülmelerinin sonrasında, iç savaşsız dağılma yolunda hızla ilerliyor.

Okumaya devam et “Değerlerden beslenmeyen yönetimlerin elinde toplumlar zenginliklerini yitirirler”

İsrail benzeri ırkçılık yapan ülkelere kare dünyanın hiçbir kıtasında yer yoktur

Ülkelerin iç ve dış politikadaki ağırlıkları, hatırı sayılır bir nüfus ve üretim gücüne sahip olmalarından kaynaklanır. Bunun için, ülkelerin büyük şehirleri, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın ana dinamiğini oluştururlar. Şehirler ülkelerin hem ekonomik güçlerinin, hem entellektüel derinliklerinin, en somut göstergeleridir. Büyük şehirleri olmayan ülkelerin, uluslarası sorunlarda ağırlıkları olmaz.

Okumaya devam et “İsrail benzeri ırkçılık yapan ülkelere kare dünyanın hiçbir kıtasında yer yoktur”

Ayasofya’da okunan her ezan Vatikan’da okunan bir ezandır

Bilgi ve bilgeliğe sevdalı, Bilge Sultan Fatih’in, İkinci Roma’yı İstanbul’a dönüştürmesinin ardından Anadolu insanına büyük fetih kapıları açılmıştır. Bilgeliğe dönüşen bilgiyi, yitirdikleri paha biçilmez bir hazine olarak gören Türkler, bilgi ve bilgeliğin peşinde Asya’nın içlerinden Avrupa’nın içlerine doğru, uzun bir bilgelik yolculuğuna çıkmışlardır. Yeryüzünde bilgelik yitirilse, Bilgelerin Sultanı Mevlana’nın izini sürenler, yitirilen bilgeliliği zenginleşmiş olarak tekrar bulurlar.

Okumaya devam et “Ayasofya’da okunan her ezan Vatikan’da okunan bir ezandır”

Dünyadaki bütün insanlara bir insan gözüyle bakmak

Anadolu insanı Asya ülkelerinde Türk, Avrupa ülkelerinde Müslüman olarak tanınır. Anadolu’da her ailenin bir soyağacı vardır, herkes atalarının kim olduğunu ve nereden geldiğini bilir. Ancak hiç kimse, soyunun bütün soylardan daha üstün, olduğunu ileri sürmez. O bilir ki insanın değeri, soydaşlarının çokluğundan değil, inancının derinliğinden kaynaklanır. İnsanlar güçlerini soylarından önce, değerlerinden alırlar.

Okumaya devam et “Dünyadaki bütün insanlara bir insan gözüyle bakmak”

Yeni dünyanın açgözlülüğü büyüten AVM’lere değil ihtiyaçları gideren çarşılara ihtiyacı vardır

Batı ülkelerinden bütün dünyaya ihraç edilen seküler kültürde, her insanın her gün tükettiği ürün ve hizmetlerin hacmini, günden güne, haftadan haftaya, aydan aya, yıldan yıla, biraz daha büyütmesi, bütün ülkelerde gelişmişliğin kutsal ölçüsü haline gelmiştir. Tüketimin böylesine önemsenmesi, insanların sınırlı ihtiyaçlarından daha çok, sınırsız isteklerinin karşılandığı alışveriş merkezlerini, kutlu mekanlara dönüştürmüştür.

Okumaya devam et “Yeni dünyanın açgözlülüğü büyüten AVM’lere değil ihtiyaçları gideren çarşılara ihtiyacı vardır”

Sürekli yorumlanması gereken tarih bütün ülkelerin bütün bilimlerin bitmez tükenmez hazinesidir

Bütün insanlığın düşünce ve eylem birikimi, tarihin havuzunda toplanır. Bu yüzden tarih, araştırma alanı ne olursa olsun, her bilimin atölyesidir. Bütün bilimler tarihin büyük havuzundan yararlanırlar. Tarihi tekrar yazmasını ve tekrar yorumlamasını bilmeyenler, gelecek kuşaklara kalacak eserler bırakamazlar. Geçmişim derinliklerinden bakmadan, gelecekte yaşanacakları tahmin etmek çok zordur.

Okumaya devam et “Sürekli yorumlanması gereken tarih bütün ülkelerin bütün bilimlerin bitmez tükenmez hazinesidir”

Ayasofya Yahudileri ve Hristiyanları Müslümanlarla İbrahim peygamberde buluşmaya çağırıyor

Türkler aşılmaz sularla çevrilmiş, suriçi İstanbul’unu, Doğu Roma’dan 1453 yılında, harap ve küçük bir şehir devlet olarak aldılar. Tarihçi Charles Diehl, Türklerden önceki İstanbul’un nasıl bakımsız ve yoksul olduğunu, 57 yıllık Katolik Latinler döneminde, kentin nasıl yağmalandığını ayrıntılı olarak anlatır. Surların içindeki İstanbul’u, Fatih surların dışına çıkarmıştır. ”Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir.”

Okumaya devam et “Ayasofya Yahudileri ve Hristiyanları Müslümanlarla İbrahim peygamberde buluşmaya çağırıyor”

Katip çelebi’den bu yana anadolu’da doğu’dan batı’ya bilginin ve bilgeliğin gizemli serüveni

Asya’nın ortalarından Avrupa’nın ortalarına kadar geniş bir coğrafyaya damgasını vuran Türklerin gücü, dünyayı bir kızıl elma gibi gören, zengin kültürlerinden kaynaklanır. Anadolu insanı, büyük ve uzun yolculuğu, zengin tarihi mirası ve derin kültürel birikimiyle gerçekleştirmiştir. Onun anavatanı, bütün insanlığın anası ve babası, Havva’nın ve Adem’in dünyada, birbirine kavuştuğu Arafat dağıdır. Bunun için Yunus, “Arafat dağıdır bizim dağımız” demektedir.

Okumaya devam et “Katip çelebi’den bu yana anadolu’da doğu’dan batı’ya bilginin ve bilgeliğin gizemli serüveni”